Mesajı Okuyun
Old 18-05-2012, 14:22   #4
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eylul83
Konunun aciliyeti bakımından özellikle içtihat programı olan arkadaşlar yardımcı olabilirlerse sevirim..
Esas :/75836/01
Karar:/ADEM ARSLAN/Türkiye Davası
Tarih:19.12.2006
(Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olup, GAYRIRESMÎ TERCÜMEDİR.)
OLAYLAR
1974 doğumlu başvuran Ordu'da İKAMET ETMEKTEDİR.
Başvuran, 20 Kasım 1999 tarihinde komşularının şikayeti üzerine Polis Karakolu'na çağrılmış ve burada İFADESİ ALINMIŞTIR. Başvuran ruhsatlı ateşli silahının bulunduğunu ve eşinin kendisini terk ettiğini anlayınca kriz geçirip apartmanın içinde ateş ettiğini KABUL ETMİŞTİR. Adli SORUŞTURMA AÇILMIŞTIR.
Bursa Sulh Ceza Mahkemesi 24 Kasım 1999 tarihinde, 15.000.000 TL ön ödemeli tebliğ tutanağı kararnamesini başvurana TEBLİĞ ETMİŞTİR. On gün içinde bu miktarı ödemediği takdirde, aleyhinde bir kamu davasının AÇILACAĞINI BELİRTMİŞTİR.
Sulh Ceza Mahkemesi, dosyaya dayanarak, 4 Şubat 2000 tarihinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 386 ncı maddesi uyarınca meskun mahalde silah atmak gerekçesiyle başvuranı 15.000.000 TL para cezasına çarptırmış ve evinde bulunan silahına ve mermilerine el konulmasına KARAR VERMİŞTİR.
Başvuran, 13 Mart 2000 tarihinde duruşma açılarak yargılama yapılmasını isteyerek, Bursa Asliye Ceza Mahkemesi'nde bu kararnameye İTİRAZ ETMİŞTİR.
Asliye Ceza Mahkemesi 29 Mart 2000 tarihinde bu talebi kabul etmiş ve Sulh Ceza Mahkemesi'nin duruşma yapmasına KARAR VERMİŞTİR.
Sulh Ceza Mahkemesi 13 Nisan 2000 tarihinde, Adalet Bakanlığı'ndan dosya üzerinden yargılamanın devam ettirilmesi amacıyla Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 343 üncü maddesi uyarınca "yazılı emir" yoluyla kararın BOZULMASINI İSTEMİŞTİR.
Adalet Bakanlığı, dosyayı YARGITAY İkinci Dairesi'NE YOLLAMIŞTIR.
YARGITAY 7 Temmuz 2000 tarihinde, Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı bozmuş ve dosyayı yeniden İNCELEMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Asliye Ceza Mahkemesi 26 Ekim 2000 tarihinde dosyayı yeniden incelemiş ve Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği ceza kararnamesine karşı başvuranın yaptığı İTİRAZI REDDETMİŞTİR.
HUKUK AÇISINDAN
I. AİHS'NİN 6§1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
Başvuran, duruşma yapılması talebinin reddedilmesi ve savunmasını yapamadan ceza kararının verilmesinden dolayı, davasının hakkaniyete uygun olarak görülmediğinden ŞİKAYETÇİ OLMAKTADIR. Başvuran AİHS'nin 6§1 maddesini İLERİ SÜRMEKTEDİR.
A. Ön İtiraz Hakkında
Hükümet, kabuledilemezlik itirazında bulunmakta ve ceza kararnamesinin, yalın anlamıyla "karar" değil, sadece idari karar OLDUĞUNU SAVUNMAKTADIR. Hükümet, başvuranın Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Sulh hakimi kararına itiraz edebileceğini, bunun da ceza hukuku uyarınca "ihtilaflı olay"'a neden OLACAĞINI BELİRTMEKTEDİR. Sonuç itibariyle Hükümet'e göre 29 Mart 2000 tarihli Asliye Ceza Mahkemesi kararı, bu başvurunun etkili OLDUĞUNU ONAYLAMAKTADIR.
Başvuran, sulh hakiminin Adalet Bakanlığı'na yaptığı "yazılı emirle" bozma talebinin ardından Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın iptal edildiğini İLERİ SÜRMEKTEDİR.
AİHM, 35§1 maddesi gereğince, "olayların meydana geldiği dönemde başvurunun teoride olduğu gibi uygulamada da mevcut ve etkili olduğu, yani başvurunun yapılabileceği, başvurana şikayetlerinin telafi edilmesini sağlayacağı ve başarıyla sonuçlanması için makul bakış açıları sunduğu yönünde AİHM'yi ikna etmenin, iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazında bulunan Hükümet'in görevi olduğunu" hatırlatmaktadır (Akdivar ve diğerleri-Türkiye, 16 Eylül 1996 tarihli karar).
AİHM, bu davada başvuranın Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurduğunu ve böylece ceza hukuku uyarınca "ihtilaflı olaya" neden olduğunu TESPİT ETMEKTEDİR. Dolayısıyla hiç şüphe yok ki sadece idari olmayıp, ceza davası DA SÖZKONUSUDUR. Daha sonra Asliye Ceza Mahkemesi'nin Sulh Ceza Mahkemesi'nden duruşma yapma istemine rağmen, yargılama Adalet Bakanlığı'nın izni de alınarak yazılı OLARAK SÜRDÜRÜLMÜŞTÜR. Bunun sonucunda Hükümet tarafından ileri sürülen başvuru, içtihat uyarınca "etkili" değildir. Buradan Hükümet'in reddedilmesi SONUCU ÇIKMAKTADIR.
AİHM, AİHS'nin 35§3 maddesi uyarınca başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığını TESPİT ETMEKTEDİR. Ayrıca AİHM başvurunun başka hiçbir kabuledilemezlik gerekçesiyle ters DÜŞMEDİĞİNİ BELİRTMEKTEDİR. Dolayısıyla başvuruyu kabuledilebilir ilan etmek UYGUN OLACAKTIR.
B. Esasa Dair
AİHM, duruşmaların aleniyetinin AİHS'nin 6§1 maddesinde yer verilen temel ilkeyi OLUŞTURDUĞUNU HATIRLATMAKTADIR. Duruşmaların aleniyeti, halkın denetiminden geçmeyen adalete karşı yargılanan kişileri korumakta ve böylece mahkemelere olan inancın korunmasına katkıda bulunulacak yollardan BİRİNİ OLUŞTURMAKTADIR. Adalete kazandırdığı şeffaflıkla, her demokratik toplumun ilkeleri arasında yer alan ve 6§1 maddesinin adil yargılanma güvencesi amacına ulaşılmasına yardımcı olmaktadır (Stefanelli-Saint-Marin, no: 35396/97 ve Malhous-Çek Cumhuriyeti, no: 33071/96).
AİHM, eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun uygun hükümlerine göre, davaya bakan hakimin bazı suçlar için, dosya temel alınarak duruşma yapmadan ceza kararnamesi çıkarabileceğini NOT ETMEKTEDİR. İtiraz hafif yada ağır para cezasına ilişkin kararnameye karşı yapıldığı takdirde, Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan itiraz işlemi duruşma yapılmadan görülebilir. Asliye Ceza Mahkemesi, itiraz halinde sadece dosyayı temel alarak karar verebilir.
Bu durumda, AİHM, başvuranın yargılamanın hiçbir aşamasında ulusal mahkemeler önünde duruşmadan faydalanamadığını NOT ETMEKTEDİR. Ne ceza kararnamesi çıkaran Ceza Mahkemesi, ne de itiraz üzerine hükme varan Asliye Ceza Mahkemesi DURUŞMA YAPMIŞTIR. Başvuran, kendisini yargılamaya çağrılan hakimler önünde hiçbir zaman kişisel olarak mahkemeye çıkma olanağına SAHİP OLAMAMIŞTIR.
AİHM, Asliye Ceza Mahkemesi önünde duruşma yapılmamasının Anayasa Mahkemesi tarafından müzakere edildiğini ve Anayasa Mahkemesi'nin duruşma yapılmasının adil yargılanma hakkı ve savunma haklarıyla bağdaşmadığına kanaat getirdiğini belirtmektedir. AİHM bu tespiti ve ceza kararnameleri hakkında yeni Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda hiçbir hükmün mevcut olmamasını GÖZÖNÜNDE BULUNDURMAKTADIR.
Dolayısıyla AİHM, başvuranın davasının davasına bakan mahkemeler tarafından aleni bir şekilde görülmediğinden dolayı, AİHS'nin 6§1 maddesinin ihlal edildiğine KANAAT GETİRMEKTEDİR.
II. AİHS'NİN 41 inci MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA
A. Tazminat
Başvuran maddi zarara uğradığını iddia etmekte ve bu nedenle 1.555.000.000 TL İSTEMEKTEDİR. Ayrıca başvuran 25.000 Amerikan Doları [yaklaşık 20.161 Euro] tutarındaki manevi zararının ÖDENMESİNİ İSTEMEKTEDİR.
Hükümet bu iddialara İTİRAZ ETMEKTEDİR.
AİHM, ortaya konulan eksikliklerden dolayı Türk mahkemelerinin vardığı sonuçlar hakkında yorum yapamaz. Dolayısıyla başvuranın maddi zarar adı altında yaptığı TALEBİ REDDETMEKTEDİR.
AİHM, başvuranın, ihlal tespitinin tek başına karşılayabileceği bir takım manevi zarara uğrayabileceğine KANAAT GETİRMEKTEDİR.
B. Masraf ve Harcamalar
Başvuran, AİHM önünde yapılan masraf ve harcamalar için 10.000 Amerikan Doları [yaklaşık 8.064 Euro] istemektedir.
Hükümet bu iddialara İTİRAZ ETMEKTEDİR.
AİHM içtihadına göre, bir başvuran gerçekliği, gerekliliği ve makul oranda oldukları ortaya konulduğu sürece masraf ve harcamaların ÖDENMESİNİ SAĞLAYABİLMEKTEDİR. Bu davada ve elinde bulunan unsurları gözönüne alarak, AİHM, yapılan bütün masraflar için başvurana 500 Euro ödenmesinin makul olduğuna KANAAT GETİRMEKTEDİR.
C. Gecikme faizi
AİHM, Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artışın EKLENECEĞİNİ BELİRTMEKTEDİR.
BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE,
1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna;
2. AİHS'nin 6§1 maddesinin ihlal edildiğine;
3. İşbu kararın başvuranın uğradığı manevi zarar için yeterli adil tazmin oluşturduğuna;
4. 4. a) AİHS'nin 44 § 2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, döviz kuru üzerinden Y.T.L.'ye çevrilmek üzere Savunmacı Hükümet tarafından başvurana masraf ve harcamalar için 500 (beş yüz) Euro'nun miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf tutularak ödenmesine,
b) Sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası'nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda faiz uygulanmasına;
5. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;
KARAR VERMİŞTİR.
İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü'nün 77 §§ 2 ve 3 üncü maddesine uygun olarak 19 Aralık 2006 tarihinde yazılı olarak TEBLİĞ EDİLMİŞTİR.