Mesajı Okuyun
Old 18-01-2008, 20:38   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Namus denince yalnız kadın gelmezdi akla eskiden. Babam memurdu, namus kavramının iki açılımı vardı evimizde ve evimizin kişisel pencerelerinden dışarı baktığımızda genişleyen, kişisel gözlüklerimizle görebildiğimiz genişçe çerçevede.

Namus=Dürüstlüktü. Yalansızlıktı. Olduğun gibi olmaktı. Bu anlamda suçunu itiraf eden ve adaletin tayin edeceği cezaya razı olan bir katilin/hırsızın bile namuslu davrandığını söylemek mümkündü. (Bu durum zımnen bugün etkin pişmanlık olarak ceza hukukumuza yansımış bulunmakta)

Toplumda giderek namus algısı bir cinsiyeti işaretleme kısırlığına düçar oldu. Namus dendiğinde ilk çağrışım yapan iki kavramdan birisi yaşamımızdan, kullanılmayan, kadük kalan yasalar gibi umarsızca çekip, gitti. Ama kadının üzerinden türevlenen hali, her nedense, varlığından hiç yitirmedi.

Bunu da yalınca kadın temelinde şu şekilde ifade etmek mümkün olsa gerek: Namus sonsuz göreceliliğinde eşittirini "her ne pahasına olursa olsun" -çelişkiye düşmek dahil- yakalayabilirken, "Hem kadın ve hem de namuslu olmak" kavramını tanımlamak, bir sıfatın üzerine eklenen ikinci öge olan; "Kadın" unsuru ile birlikte, tanımlanması, tanımında konsensusa varılması -çıkarların ortak bir paydada buluşması-, en zor olan konu halini aldı. (Aslında aldı demek yanlış, dün de böyleydi, bugün de böyle)

Yaşamın sonsuz çeşitliliğinde, üzerinde ortak bir tanım yapılamayan "Kadının namusu" kavramı, kah erkeklerçe, kah kadınlarca yine sonsuz çeşitlilikte ve duruma/çıkara göre uygun yaptırım yahut söylemler içeren, joker bir "Yaşamı kullanma klavuzu" olma özelliğini korudu.

Tabloyu dünden bugüne sabitleyip, değişim adına emek sarfedenlere, binlerce teşekkürler!