Mesajı Okuyun
Old 12-12-2007, 02:26   #8
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan bahadir_buyukavci
Fikir beyan eden arkadaşlara teşekkür ederim.
Genel olarak "meşru müdafaa halinde korku, kaygı ve panik sebebiyle sınırın aşılması" üzerinde kanaat birliği görüyorum.
X şahsı açısından olaya yaklaştığımızda;
- Kişi daha önce bu 4 kişi tarafından kovalanmıştır,
- Markette yalnız başına sıkıştırılmıştır.

X'e karşı yapılan saldırıyı X saldırıyla orantılı bir şekilde defetme hakkına sahiptir. Buradaki amaç "saldırının defedilmesidir". X, A'nın kafasına sıkarak sizce kendisini savunmaktamıdır yoksa artık iş savunmadan çıkıp karşı tarafı öldürme kastına mı dönüşmüştür?

X için "meşru müdafaa da sınırın aşılması" hükümlerini uygulamak için bence X'in sınırı aşmış olsa bile bir "meşru müdafaa hali" içerisinde olması gerekmektedir. X'in direk A'nın kafasına sıkması sizce "müdafaa"mıdır, "müdafaa halinden çıkmış bir saldırımıdır"?

"Korku, kaygı, panik ile sınırın aşılması" hükmünün dar yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü haksız bir saldırı ile karşı karşıya kalan insan, insan olması hasebiyle kesinlikle "korku, kaygı ve paniğe kapılabilecektir". Bu durumda her olayda korku, kaygı, panik hali mevcut olacak ve her olaya 27/2 uygulanacaktır. Bu adalet ilkeleriyle bağdaşmaz.

Olayımıza döndüğümüzda "korku, kaygı, panik" halini artık somut olayın oluş biçimini dikkate alarak göz önünde bulundurmalıyız.
Aralarında geçen boğuşmanın şiddeti, Fail vucudunda varsa yara, bere v.s.

X'in kendisine şişe vurulması üzerine çekip A'yı kafasından vurması bence artık sınırın aşılmasından da ileri bir harekettir. Haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Ama yalın olarak X'in çekip vurması halini söylüyorum.
Eğer X'in hayati bölgelerine bir darp varsa mesela boğazı şiddetle sıkılmışsa artık iş meşru müdafaaya veya sınırın aşılmaına girebilir.

X'in B'yi vurması ise bence Meşru müdafaa da sınırın aşılmasıdır. Çünkü A'yı kafasından vuran X artık 3 kişinin kendisini kesin öldüreceği veya çok ağır zarar vereceği zannıyla hareket etmektedir, bu ruh hali içerisindedir. Korku, kaygı, panik halinde sınırın aşılması söz konusudur.
X'in silahını ateşlerken öldürme kastı ile hareket ettiğini düşünmüyorum, çünkü X ruhsatlı bir silaha sahiptir ve bu silahı 4 kişi dükkana girdiği anda bile kullanma yetisine sahiptir. Ancak buna rağmen X silahını kullanmamış ve onları son bir kez uyarmıştır. Uyarıya aldırış etmeyen A,B,C,D ise X'e saldırmışlardır. X ise bira şişeleri ile darp edilen ana kadar silahını kullanmamış ancak olayda silah niteliğine dönüşen ve kişinin beden bütünlüğünde, sağlığında telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratabilecek bira şişeleri silah mahiyetinde kullanıldığında X yasal savunma nam-ı diğer meşru müdafaa hakkını kullanarak saldırıyı defetmeye çalışmıştır.

Birinci ateş açılması sırasına olaydan da gayet bellidir ki X öldürme kastına sahip değildir ve tamamen kendini savunma amacı taşımaktadır. O yüzden burada meşru müdafaa hükümleri kanımca kesinlikle uygulanmalıdır. Sınırın aşılması konusuna gelirsek; bu mevzu bence tartışmalıdır. Çünkü bira şişesiyle vücutta bazı bölgelere vurulduğunda ölüme yol açan sebepler doğabilmektedir. Örneğin başa alınan bir darbe sonucunda beyin kanaması yada kaburga kemiklerine alınan darbe sonucu iç kanama... O yüzden bira şişesi de burada silah kapsamında ele alınacaktır ve sınırın aşılması söz konusu olmayacaktır. Sınırın aşılması söz konusu der isek de; gerek söz konusu 4 failin mağduru uzun süreden beri takip etmesi gerekse de faillerin birden fazla olması sebebiyle mağdur X'in 5237 SK'nın 27/2 maddesinde belirtilen heyecan, korku ve telaş seviyesine çoktan ulaşmış olduğu kabul edilmeli ve mağdura bu suçtan dolayı ceza verilmemelidir.

Silahın 2. kurşununa gelirsek; X burada da meşru müdafaa ile kendini korumak amacı ile olası kastla, ne olursa olsun diyerek tetiğe basmıştır. Olayda açıkça bellidir ki 2. saldırıda saldırgan B silahsızdır. Mamafih burada X açıkça meşru müdafaa hakkının sınırını aşmıştır.

Sonuç olarak bence; X birinci suçtan yani adam öldürme suçundan ceza almamalı; ikinci suçtan ise ceza almalı ancak meşru müdafaa ve sınırın aşılması hükümleri göz önünde bulundurulmalıdır.Ayrıca her iki olayda da haksız tahrik hükümleri uygulanabilir.

SAYGILARIMLA