Mesajı Okuyun
Old 09-11-2006, 17:36   #6
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.avien,

Ne demek istediğinizi daha iyi anladım, açıklamanız için teşekkür ederim.

Dehşeti yaratan uzman mı düşüncemi başlığınız tetikledi, doğrusu. Uzmanlık, herhangi bir alanın giderek daha çok ince ayrıntılara boğulması, rafineleştirilmesi nedeniyle de önemli bir tartışma konusu aslında. Hukukta uzmanlaşma ile ilgili bir forumu THS'de biryerlede okuduğumu hatırlıyorum sanki, ama içeriği buradakinden çok daha farklıydı (diye kalmış aklımda.)

Bence insanımızın hukuktan ödü kopmuyor. Hukuktan ödü kopan bir toplum daha farklı bir yaşayış pratiği sergilerdi ( Bkz. trafikte seyrüsefer halindeki araçlar )

Sizin söylediğiniz bana daha çok, küçük düşme korkusu gibi geldi. Yani, biri "ahkam kesiyor" iken konuyu "bilen" başka biri ona lafı yapıştırırsa düşeceği durum kötü olabilir Aslında "bilen" lafı yapıştırmasa da yanlışı anlatsa ve düzeltse bu pozisyon hoş bir sonuç bile doğurabilir. Herkesin sustuğu bir dünyada yaşamak daha sıkıcı olurdu

Kaldı ki, sosyal bilimlerin kaçınılmaz kaderi budur. İşbölümü ve uzmanlaşmanın artmış olmasının etkisi bu alanda kendini pek de hissettirmemiştir. Hele hele "herkesin bir doğrusu var canım" gibi o da oluuur bu da olur türü yaklaşımlar "doğru"ya ait zemini bu kadar kayganlaştırmışken, bilgi yerine enformatik ile yetinme eğilimi pik yapmışken, internet denen şeyin ( ve özellikle google'ın ) varlığı sayesinde herkes kendine tıbbi bir teşhis koymaya cesaret edebilirken millet canının istediğini söylemesin de ne yapsın?

İnsanlar adalete inanıyor mu / ondan korkuyor mu, konusu ile anlattığınızı bir şekilde bağlamışsınız. Ama, bunu ayrıca söylemeseydiniz, ilk yazınızın içeriği ve bu içeriğe ilişkin açıklamanız beni pek de bu mecraya götürmezdi doğrusu.

Size birşey daha söyleyeyim, insanımızın (insanımız derken sizin tabirinizi ödünç alıyorum müsaadenizle ) hukuku bilmemesine rağmen hukuk konuşması beni hiç rahatsız etmiyor. Hukuk konuşmak, hukukçuların tekelinde değil, olmamalı. Beni rahatsız eden hukukçuların hukuk konuşurken atıp tutmaları. Hukukun felsefesi ve sosyolojisine fevkalade ilgisiz olmaları, ilginin boyutunun üç-beş kitapla, bir-iki belgeselle, fakültede son derece dar olarak okunan dersle sınırlı kalması.

Hukuku bilen/bilmeyen insan istediğini söylesin, birileri birşeyler söyledi diye "hakikat" değişmez, bence. Ama ne zaman ki hukukçunun ta kendisi zırvalamaya başlar o zaman oturup ciddi ciddi düşünmek gerekir, hakikat hakkında değil de hukukçular hakkında elbet.

Sn.tosbaa, kişi karşısına kanunları öne sürerek konuşan biri çıkınca genellikle susar demiş. Bence, Sn.avien mevzuatla ilgili bir soru sormuyor, yanılıyorsam düzeltsin. Ben de karşıma biri geçip de bilmediğim kanun maddelerini sıralarsa susar, bakarım, ne yalan söyleyeyim Sn.avien hukukun gerçek sesi demiş, bunun mevzuatı bülbül gibi şakıyan bir avukat olduğunu düşünmek istemiyorum doğrusu. Belki bize "hukukun gerçek sesini" biraz daha açarsa bu konu da ayrıca iyi bir yere gitmeye gebe olabilir. Mesela, benim karşısında susmayı tercih ettiğim ya da kendimi susmaya mecbur hissettiğim "hukukunn gerçek sesi" baskıcı bir hukuk düzeninin ta kendisi veya tiran ruhlu bir uygulayıcısı olabilir.

Sn.avien,
Görüyorsunuz ya, yazınız ile ilgili kavramları kavrama problemim var. Bana biraz daha yardımcı olun

Saygılar.