Mesajı Okuyun
Old 28-08-2009, 20:07   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Av. Melik Şengül,

Aşağıdaki karar içerisindeki açıklamaların sorunuzda size yardımcı olabileceğini; düzenlenen protokol metni ve senet tarafınızda olmakla değerlendirmenin tarafınızca yapılmasının uygun olacağını düşünüyorum.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 03.10.2005 T., 2005/7437 E., 2005/14365 K.: "Davacı, davalı kiralayanın ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için başlatmış olduğu icra takibi üzerine davalı ile imzalamış oldukları 21.7.2000 tarihli anlaşma gereğince kira sözleşmesini 1.4.2001 tarihine kadar uzattıklarını, bu tarihe kadar olan kira bedelleri için de beş adet toplam 23.500 DM değerindeki senetleri davalıya verdiğini, buna rağmen davalının icra dosyasından feragat etmeyerek takibi devam ettirdiğini ileri sürerek, kira sözleşmesinin uzatıldığının ve ibraname gereğince borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, yapılan protokolde icra dosyasından feragat edileceğine dair bir hüküm bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, sözleşmenin 1.4.2001 tarihine kadar uzatıldığının ve bu tarihe kadar olan işlemiş ve işleyecek kira bedellerinin 23500 DM toplam bedelli beş adet bono ile ödendiğinin, davacının dava tarihi itibariyle tahsil edilmemiş olan bono bedellerinden başka davalıya borçlu bulunmadığının tesbitine, inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir
Davacı kiracının kira bedellerini ödememesi nedeniyle davalı tarafından 1.4.1999-1.4.2000 dönemine ilişkin kira bedellerinin tahsili için icra takibi başlatıldığı, takipten sonra 21.7.2000 tarihinde tarafların bir araya gelerek kira sözleşmesini 1.4.2001 tarihine kadar uzattıkları ve bu tarihe kadarki kira bedellerinin karşılığı olarak da davacı tarafından davalıya 23500 DM değerinde beş adet senet verildiği taraflar arasında anlaşmazlık konusu değildir. Davacı, davalının bu durumda icra takibine devam edemeyeceğini, ancak ödenmeyen bonolar nedeniyle takip yapabileceğini iddia ederken davalı ise, bono bedellerinin ödenmemesi nedeniyle takibe devam etme hakkı bulunduğunu, zaten sözleşmede de bunun aksinin öngörülmediğini savunmuştur. Borçlar Kanununun 114. maddesinde düzenlenen borcun yenilenmesi, var olan bir borcu sona erdirip sözleşme ile yerine yeni bir borç ikame etmektir. Borcun yenilenmesi ( tecdit ) ile eski borç düşmekte yerine yeni borç doğmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, var olan bir borç için kambiyo taahhütünde bulunmak, borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz. Dava konusu olayda da anılan bu hüküm gereğince takip konusu olan dönemlere ilişkin borçlu tarafından bono verilmiş olması, kira borcunu ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla bonoya bağlı borç, kira borcundan bağımsız ve yeni bir borç sayılmaz. Bono verilmesi, yalnızca ödemelerin ne şekilde yapılacağının belirlenmesi anlamını taşır. Bono bedelleri ödenmediğine göre, kira borcu da ödenmemiş sayılır.
Borçlar Kanununun 114. maddesinin son cümlesi gereğince kambiyo taahhüdünde bulunmakla, asıl borç ilişkisinin düşmesi ancak bu hususun senette açıkça yazılması ile mümkündür. Taraflar arasında düzenlenen 21.7.2000 tarihli yazılı sözleşmede böyle bir açıklama yapılmamıştır. Bu durumda davacı ve davalı arasında biri kira sözleşmesine ilişkin asıl borç, diğeri de ticari senet olmak üzere iki hukuki ilişki kurulmuştur. Burada hakların yarışması söz konusu olup, alacaklı birbirlerinden ayrı olan bu haklardan birini kullanmakta serbesttir. Bu nedenle dava konusu olayda, takipten sonra kira borçları için davacı tarafından bonoların düzenlenmiş olması, borcun yenilenmesi anlamını taşımadığından, davalının bono bedellerinin ödenmemesi üzerine kira bedellerinin tahsili için daha önceden başlatmış olduğu icra takibine devam etmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. O halde Mahkemece davacının, icra takibi nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbitine ilişkin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, az yukarda açıklanan yasa maddeleri gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir."

Saygılarımla...