Mesajı Okuyun
Old 02-03-2003, 14:02   #10
uye994

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşlar, bu konu bence defilerle ilgili bir konudur sicille pek de ilgisi yoktur. Ticaret Kanununun sistemine göre defiler üç gruba ayrılır: Senet metninden anlaşılan defiler, senedin hükümsüzlüğüne ilişkin defiler ve şahsi defiler. İlk ikisi herkese karşı ileri sürülebilirken, üçüncüsü sadece şahsi ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Buradaki iddia bedelsizlik, bir başka deyişle ödemezlik defidir. Bu da kanun ve Yargıtaya göre şahsi bir defidir. Bedeli malen alınmıştır kaydının senet metninde yer alması sonucu değiştirmez. Yani bu iddianın üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilmesi olanaklı değildir. Bunun istisnası, kanuna göre üçüncü kişinin "bilerek borçlu zararına hareket etmesidir". Bu durumda senet borçlusunun yapması gereken şey, üçüncü kişinin definin bu etkisini bertaraf etmek için senedi devraldığını yani kötü niyetli olduğunu ispat etmesidir.
Sicile gelince, ne Ticaret Kanununda ne de TSN de şu şu hususlar sicile tescil edilir şeklinde organize bir madde yoktur. Kanun sicile tescil edilecek hususları değişik yerlerde dağınık olarak saymıştır. Bu durumun önemi şudur: Sicilin müspet fonksiyonu yani sicilde kayıtlı hususların üçüncü kişilerin iyi niyetini ortadan kaldırması sadece sicile kayıt edilmesi "zorunlu" olan hususlarda uygulama alanı bulur. Bu noktada, Olaydaki durumun bir defa sicile tescil edilmemesi gerekir. Her nasılsa tescil edilmiş olsa bile sicilin müspet fonksiyonu burada uygulama alanı bulmaz. Dolayısıyla, bu durumun olayın çözümüne bir katkısı olmaz.
Peki adam ne yapacak? Basiretli bir tacir olarak, verdiği senedi "geri" alacak. Geri alamıyorsa bunun riskine kendi katlanacak. Senedi ödeyecek ve sonra lehdara rücu edecek. Bunun yanında üçüncü kişi kendisine başvurduğunda menfi tespit davası açarak lehdarı da bu dava içine dahil edebilir. Durum bundan ibaret yani..