Mesajı Okuyun
Old 20-12-2008, 01:52   #30
Sadık Toprak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Sayın Kayar’ ın yollama yaptığı Yargıtay kararları edinilmiş mallara katılma rejiminde (Tasfiye / Katılma alacağı ) davası ile ilgili olmayıp , BK . genel hükümlerine göre açılan ve eski MK. zamanında da var olan (Katkı payı alacağı ) davası ile ilgilidir. Katkı payı alacağı davalarında 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı tartışmasızdır.

Somut olayda, katkı payı alacağı davasından değil , edinilmiş mallara katılma Rejiminin uygulandığı bir ailede boşanma durumu söz konusu olduğunda , tasfiye davasından yani katılma alacağından söz edilmektedir.

Edinilmiş mallara katılma rejiminde, tasfiye davasının , boşanma davası sonuçlandıktan sonra 1 yıllık zamanaşımı sürecinde bağımsız tasfiye davası şeklinde de açılabileceği yönünde verdiğim bilgi, Yargıtay 2.HD. Onursal Başkanlarından Aliİhsan Özuğur ( Mal Rejimleri 2004,sh: 58 ve dev. ) ve TMK. Haz Kom.Başkanlarından Ahmet Kılıçoğlu’nun ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi 2002,sh:74 ve dev.) eserlerindeki anlatıma dayalıdır.

Bu kaynaklarda ; edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye ile ilgili zamanaşımı süresinin TMK.da düzenlenmediği , ortada kanun boşluğu bulunduğu belirtilerek ;

a. Taraflar arasında sözleşme yoksa , yasal rejim uygulanıyorsa TMK 178.md.deki hükümden giderek 1 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanacağı, eğer durumdan geç haberdar olunursa en geç 10 yıllık sürenin uygulanacağı,

b. Taraflar arasında sözleşme varsa, BK. 125 inci md. göre 10 yıllık sürenin uygulanacağı vurgulanmaktadır.

Sorulan soruda, taraflar arasında mal rejimi konusunda anlaşma olduğuna dair bir işaret mevcut değildir. Ayrıca alacaklının boşanma davası dolayısı ile durumdan haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Bu verilere göre, yukarıdaki kaynaklara dayanarak 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı görüşüme yer vermiş bulunmaktayım.

Saygılarımla.



Sayın Yücel Kocabaş,
Görüş ve değerlendirmelerinizi büyük bir beğeniyle okudum. Sizi tebrik ederim. Sayın Av.Habibe'nin Yargıtay kararlarına atıfları doğrudur. Ancak, bu konuda kanunda boşluk olduğu fikrine ben de katılıyorum. Diğer taraftan soruna hukuk mantığı açısından bakılınca, kanunda mal rejimi tasfiyesi değişik mal rejimlerine göre ayrıntılı olarak ele alınmışken ve tarafların boşanmaları sözkonusu iken, halk deyimiyle, malların paylaşılması düşünce ve fikri, yine tarafların zihninde en çok düşünülen bir husustur.

Hal böyle iken, zamanaşımını keyfi olyarak 10 yıl şeklinde değerlendirip, boşanmadan örneğin,9 yıl geçtikten sonra mal rejimi tasfiye davası açılmasının anlamsız olacağını düşünüyorum.Tasfiye davasının 10 yıllık alacak zamanaşımına tabi kılınması, bana göre hukuka ters düşmektedir.

Tabiatıyla, taraflardan birinin gizlediği örneğin edinilmiş bir menkul veya gayrımenkulün 1 senelik zamanaşımı sonrasında ortaya çıkmasının, ceza davalarındaki iadeyi muhakeme olarak adlandırılan yaklaşıma benzer bir yaklaşım çerçevesinde ele alınması hakkaniyete daha uygun olacaktır. Bunun da süresi, alacak davalarında sözkonusu olan 10 yıllık süre tabii ki olabilir. Yargıtay içtihadı ile bu boşluğun bir şekilde doldurulabileceğini değerlendiriyor, Yücel Bey'i yalın anlatımı konuya olan hakimiyetiyle tekrar tebrik ediyorum. Saygılarımla.