Mesajı Okuyun
Old 25-09-2011, 15:39   #9
tiryakim

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 1997/6737
Karar: 1997/10023
Karar Tarihi: 20.10.1997


TAZMİNAT DAVASI - MAHKEME KARARINI KASTEN YERİNE GETİRMEYEN DAVALILAR - SORUMLULUKTA KUSURUN KAST NİTELİĞİNDE BULUNMASI GEREĞİ - SORUMLULARIN BELİRLENMESİ GEREĞİ - EKSİK İNCELEME

ÖZET: Her kademedeki memuru mahkeme kararının yerine getirilmemesinden sorumlu tutmak olanaksızdır. Zira yargı kararlarının yerine getirilmesinden sorumlu olabilmek öncelikle bu konuda yetki ve görevin bulunmasına bağlıdır. Öyle ise öncelikle sözü edilen kararı yerine getirmek yetki ve kuvvetini elinde bulunduran kişi veya kişilerle idare organ veya ajanı saptanmalıdır. Mahkemece bu yönde araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Eksik incelemeyle hüküm kurulamaz.



(2577 S. K. m. 28)

Dava: Dava dilekçesinde fazla hak saklı tutularak mahkeme kararını kasten yerine getirmeyen davalılardan 35.895.611 TL. maddi 50.000.000 TL. manevi tazminatın 8.3.1996 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsili istenilmiştir. Mahkemece, 29.987.000 TL. tazminatın 10.3.1996 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal % 30 faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline, şartları oluşmadığından manevi tazminat isteminin ve fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı, 1984 yılından beri 657 sayılı Yasaya tabi olarak davalı ... Belediyesinde görev yaptığını, <3417 sayılı Çalışanın Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun> gereğince aylıklarından tasarruf kesintisinin Kurum katkısıyla birlikte yapıldığını, davalı Belediyece bu kesintilerin ilk dört ayının banka şubesine yatırıldığı halde, geri kalan miktarın para yokluğu gerekçe gösterilerek yatırılmadığını, işlemin iptali hususunda Ankara 9. İdare Mahkemesinde dava açtığını, mahkemenin 31.10.1995 tarih, 1995/506 E., K. 1995/1461 sayılı kararı ile idarenin yatırmama işleminin iptal edildiğini, kararın kuruma 8.2.1996 tarihinde tebliğ edilip, temyiz edilmeden kesinleştiğini, davalıların bu ödemeden sorumlu ita amiri ve saymanlar olup mahkeme kararını kasden yerine getirmediklerini ve böylece kendisini zarara uğrattıklarını beyanla maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, mahkeme kararının kasden yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarar hukuksal temeline dayandırılmış ve davalı olarak sayman ve ita amiri olarak kabul edilen Belediye Başkan yardımcısı, Muhasebe Müdürü ve Muhasebe Müdür Yardımcısı gösterilmiştir.

2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanununun 28/4. maddesine göre; mahkeme kararlarının belli süre içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir. Taraflar arasındaki maddi olgulara dayanan incelemeye konu uyuşmazlığın hukuksal dayanağı bu son cümleye dayanmaktadır.

Kural olarak mahkeme kararlarının, gerçek bir imkansızlık bulunmadığı sürece yerine getirilmesi gerekir. Zira <yasama, yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak> zorundadırlar.

2577 sayılı Yasanın 28. maddesinin açık hükmü karşısında yargı kararlarının yerine getirilmemesinden doğan sorumlulukta kusurun kast niteliğinde bulunması gerekir.

Bir yargı kararının yerine getirilmemesinde Kast’ın belirlenmesi bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Kast, hukuka aykırı eylemin sonuçlarıyla birlikte bilerek, istenerek işlenmesidir; hukuka aykırı sonuç, hukuka aykırılık bilinerek istenildiği zaman kastın varlığı kabul edilecektir. Yukarıda da belirtildiği üzere yasama, yürütme ve idare mahkeme kararlarına uymak zorundadırlar; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştirmez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Öyle ise ilgili kamu görevlisinden yargı kararının yerine getirilmesi istenildiğinde, bundan kaçınılması halinde kural olarak kastın varlığı kabul edilmelidir. Çünkü yargı kararını yerine getirmeme hukuka aykırı bir eylemdir; bu hukuka aykırılık bilinerek ve yerine getirilmesi istendiği halde hukuka uygun bir gerekçe gösterilmeden bundan kaçınılması vatandaşların hak arama özgürlüğünün, bilinerek kısıtlandığını ortaya koyar.

Bu böyle olmakla birlikte acaba her kademedeki memur idare mahkemesinin kararını yerine getirmekle yükümlü müdür? Ya da idare mahkemesinin kararını kim yerine getirecektir? Hemen belirtilmelidir ki, her kademedeki memuru mahkeme kararının yerine getirilmemesinden sorumlu tutmak olanaksızdır. Zira yargı kararlarının yerine getirilmesinden sorumlu olabilmek öncelikle bu konuda yetki ve görevin bulunmasına bağlıdır. Öyle ise öncelikle sözü edilen kararı yerine getirmek yetki ve kuvvetini elinde bulunduran kişi veya kişilerle idare organ veya ajanı saptanmalıdır. Mahkemece bu yönde araştırma ve inceleme yapılmamıştır.

Eksik incelemeyle hüküm kurulamaz.

Sonuç: Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.10.1997 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)



Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı