Mesajı Okuyun
Old 17-10-2017, 21:34   #3
Konuk

 
Varsayılan Çok teşekkür ederim

Merhaba, cevabınız ve haklarımla ilgili bilgi için çok teşekkür ederim.

Psikiyatri tanısı söz konusu olunca ailelere gereğinden fazla danışabiliyorlar, haklar çok kısıtlı, bir hekim sitesinde paylaşmış, karar genelde ailelerin iyi niyetine kalıyor diye ancak kurallar gereği link veremiyorum.

Ailem yaşadıklarımı doktorlara anlatmadığı için, ve travma konusunda günümüzde bile uzman çok az olduğundan, anlık görüntülere bakılarak bipolar tanısı kondu.

Yanıtınızdan şöyle bir sonuca vardı: hekim, "ben o an öyle gördüm" diyerek işin içinden çıkabilir gibi.. tanı krterleri insan davranışlarını belli bir aralıkta tutmak gayesi de güttüğünden, o kadar muğlak ki! bir örnek, libido artışı diyor, oysa tecavüze uğrayanlar olayı normalleştirmek için bile kontrolsüz ilişkilere girebiliyormuş.

Yıllardır psikiyatristlerle çalıştım, bunu ayırt etmeye yönelik yaklaşım geliştirecek uzman olabileceğini düşünmek çok zor.

Bir başka örnek, düşünce (konuşma) hızında artış diyor, ben ilkokuldan beri hızlı konuşurum demenin faydası olmayabiliyor. yatırmak istiyorsa yatırıyor, ve ben her zorla iğne yapıldığında tekrar tecavüze uğramış gibi hissediyorum. Buradaki ihmal ve şiddetin, açıkları olan yasalar ve hekim kaynaklı olması ihtimaliyle beraber, bu yapı içinde gerekli bilgilendirmeyi yapmayarak ailemle ilgili olduğunu da düşünüyorum.

Şöyle bir açıklama daha var: "Mahkeme kararı ile isteği dışında yada zorla psikiyatri hastanesine yatırılan bir hasta , zorla tedavi edilemez. Zorunlu olarak (hastanın isteği dışında) bir psikiyatri hastasını hastaneye yatırmak, o hastaya isteği dışında ilaç verme hakkını vermemektedir. Ciddi psikiyatrik hastalığı olan kişi sadece uygulanacak tedavinin yapılmaması durumunda kendi sağlığına ciddi zarar gelmesinin olası olduğu durumlarda onayı olmaksızın ruhsal hastalığının tedavi edilmesini amaçlayan bir müdahaleye tabi tutulabilecektir.Ancak bu durumu ne olursa olsun hastanın düşüncesi alınmadan ve alternatif tedavi seçenekleri hastaya sunulmadan , hastaya doktor sadece istediği tedaviyi yapar anlamına gelmemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti tarafından 4.4.1997 tarihinde imzalanan ve 1.12.1999 tarihinde yürürlüğe giren “İnsan Hakları ve Biyotıp sözleşmesi” TBMM tarafından 3.12.2003 tarihinde onaylanmış, 9.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.Bu sözleşmenin 6- 9. maddeleri psikiyatrik hastaları ve tedavisine onam verme yeteneği bulunmayanları da kapsamaktadır.Burada önemli olan nokta onam verme yeteneği bulunmayan bir kimse üzerinde tıbbi müdahale , sadece onun doğrudan yararı için yapılabilir denmektedir.Burada doğrudan hastanın yararı için ve sadece kanuni temsilci, mahkemenin izin verdiği makam yada resmi hastane sağlık kurulu raporu ile hastaya faydası var ise, istemi dışında seçenekler arasından faydalı olan tedavi yapabilir.Ancak hasta zorunlu tedavi süresi içinde, kendi tedavisi üzerinde onam verme yetisine ulaştığında(tamamen tedavi olması beklenmeyebilir) , tedavisi ile ilgili fikri sorulmalıdır. Hasta hastalanmadan önce bana hasta olduğumda belli tedaviler yapılabilir ve belli tedaviler yapılmasın dediyse , bu istekleri tedavisinde göz önüne alınmalıdır.

Ayrıca Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 13.maddesi ile Medeni Kanun’un 23-24 maddeleri hastanın rızası olsa dahi tedavi amacı dışında onun maddi ve manevi yapısını bozacak girişimleri yasaklamıştır . Anayasamızın 12.maddesinde yer alan “herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmü ve anayasanın 13.maddesinde yer alan “temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamayacağı” ilkesi, kişinin kendi geleceğini belirleme ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel haklarını açıklamaktadır. Kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı , yaşam ve sağlık haklarından belirli şartlarda daha üstündür. Kısaca, hastaya istemi dışında tedavi , sadece sağlığı ve tedavisi ile karar verme yetisinin tamamen bozulduğu durumlarda hukuk kuralları çerçevesinde yapılabilir. Bu tedavi temel olarak hasta yararı için iyi olacağı düşünülürse yapılabilir. Başkalarının yararı öncelik gözetilerek yapılamaz.

Hasta iyi olduğu zaman belli tedavilerin üzerinde uygulanmasını istemediğini belirttiyse(örneğn şok-EKT tedavisi gibi), bu tedaviler hasta olduğu zaman uygulanmamalıdır. Hasta tedavi süresi içinde tedavisiyle ilgili karar verme yetisi oluştuğunda mevcut tedavisi ve diğer seçenekler, hasta ile beraber konuşularak hastanın onamı içeriğinde yeniden düzenlenmelidir.
"
Son kez soru sorarak rahatsız ediyorum, ilk sorum: bu açıklama, yanlış tanıya dair adli tıp raporu ve geçmiş raporlarım doğrultusunda yeri gelirse tedavilere karşı durabilir miyim, durdurucu karar gibi birşey alıp yanımda taşıyabilir miyim örneğin?

Çünkü bir hastane o kadar emin ki tanıdan mesela, travmaydı ne çeşitti, kişinin yanıtıydı umurlarında değil, hatta ikisi beraber görülür diyerek işin içinden çıkabiliyor.. ya da kontrole oraya değil de başka yere gidiyorum diye polisle kapıma dayanabiliyor ve ben tekrar tekrar şiddete maruz kalıyorum. Yani şüpheye yer bırakmayacak şekilde gerçekten ağır psikiyatrik hasta da olsaydım, polis şiddeti dahil şiddet ya da travmatik etki uyandırabilecek muamele görmemem gerekirdi. Kapalı servislerde kim kime dum duma, hemşireyi kızdıracak söz söyledi diye saatlerce dört duvar odaya kapatılıp tuvalete çıkarılmak için yalvaran hastalar biliyorum. Yani saldırıya uğrayanların psikolojisi bozulabilir de, bu illle de hastalık mıdır? hayatta kalanın hayatını zehir mi etmelidir?

İkinci sorum, benim durumumda tüm bu süreçlerle ilgili de olarak eşime olan güvenimin sarsılması, hukuken evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına giriyor mu? Başka sorum olmayacaktır, bir daha vaktinizi almayacağım Adli yardımla iletişime geçeceğim, bunları ve (olmayan) haklar kısmını biraz da paylaşmak, örneklendirmek istediğim için de tekrar yazdım.. Desteğiniz için şimdiden çok teşekkür ederim,