Mesajı Okuyun
Old 15-09-2004, 17:01   #7
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın OKöseoğlu,

Konuyla ilgili yorumlarınız için hem kendim hem de soruyu yönelten adına teşekkür ederim.

Sizin düşüncenize paralel olarak ilk bakışta ben de sorunun biraz zorlama içerdiğini ve hukuki sorumluluğun tevcihi açısından uç bir noktaya temas edebileceğini ve en azından Yargıtay'ın istikrar kazanmış "uygun illiyet bağı" görüşünün olayda işverene karşı açılacak davada talebin reddine neden olabileceğini düşünmüştüm.

Ne var ki, yaptığım incelemede alıntılamış olduğum karar ve sözünü ettiğim İBK fikrimi açılacak dava açısından değiştirdi."Sebep sorumluluğu" olan ve kusur aranmayan BK 55 in getirmiş olduğu kurum açısından Yüksek Mahkeme'nin "işlevsel illiyet bağı" teorisi bana hukuki anlamda mantıklı geldi.
Ayrıca ilgili teoremin bir de "sebep sorumluluğunun konuluş amacı (ratio legis)"'i ile bağdaştırılabilir bir sonuca götürebileceğini, bunun ise kusura dayanan sorumluluğa oranla "zarara uğrayanları kusursuz sorumluluk kurumuyla korumak " ve "maddi açıdan daha iyi durumda olan işverene gidebilmenin ve giderimim görece kolaylığı " gibi sebepler olduğunu gözlemledim.

Bir benzer karar olan 4. HD nin 20.11.1984 T.li , 8597 K./7770 E. Yüksek Mahkeme inancında, "BK 55 Sorumluluğunun önemli koşullarından birisi de çalıştırılan kişinin zararlı eylemi ile hizmetin yürütülmesi arasında sıkı bir ilginin varlığıdır, böyle bir ilişki yoksa istihdam eden mesul olmayacaktır.ANCAK bu ilke uygulanırken madde hükmünün gayesinin çalıştırılanın yerinde olmayan , zarar verici eylemleri dolayısıyla istihdam edeni sorumlu kılmak olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır ." (Karar için "KARAHASAN, Tazminat Hukuku, Tazminat Davaları ve Yargılama Usulü, Beta., 6. Bası, 2003, Sy.931 vd ") şeklinde bir kanıya varılmıştır.

Alıntı:
Yargıtay kararına konu davada -kişisel olarak nedensellik bağının bu kadar ileri götürülmesime katılmakla birlikte- doğan zarar ve işçinin davranışı arasında " sözleşme olgusu" bakımından bir ilişki vardır


Bu yorumunuza katılamıyorum.BK 55 deki sorumluluk "3. kişiye" karşı sorumluluktur.3. kişinin mağduriyetinde sözleşmesel bağın aranması BK 55 açısından bir zorunluluk değildir, zaten bu durumda "3.kişi" olunmayacaktır....Eklemek gerekirse, Eğer mağdurla işveren arasında "sözleşmeden doğan" bir ilişki varsa müstahdemce alacaklıya ika edilen zararın tazmini için "yan edimlerin ihlali" gibi bir sebeple BK 100 'e dayanılabilir.

Olayda "işçinin taksirli müessir fiilden sicilli olması" konusuna gelince.İş Yasası çerçevesinde sabıkalı işçi çalıştırma yükümlülüğü ile BK 55 arasındaki "özen ve seçim borcunu" bağdaştıramadım.Zira BK 55 diğerine göre tamamen "spesifik" bir konuyu düzenlemektedir.Örneğin, "Trafik kazasına sebebiyet vermiş herhangi birinin şöfor olarak istihdam edilmesi yanlıştır" gibi bir kanı ne kadar abesse, BK 55 deki her işin özelliğine göre işçiyi "seçme ve özen borcu"nu İş yasasının "sabıkalı işçi istihdam edilmesi konusu" ile kıyaslamak da anlamsızdır.

Sonuç itibariyle ben soruyu soran arkadaşımıza davasına dayanak olarak gösterebileceği (soru sorması sebebiyle, tabiidir ki kendi araştırması ve muhakemesi esas olacaktır) bir kaç nokta gösterme çabasında oldum.Kararı verecek olan Yüce adalettir, Avukata düşen görev müvekkilinin haklarını savunmak ve iddia etmektir, bu çerçevede de davasına olabildiğince dayanak noktası bulabilmektir."Mesleki dayanışma" forumunun da burada olma sebebi budur.Düşüncenize her halükarda saygı duymakla birlikte, nihai kararı verecek yargıç zihniyetiyle "sorunuz hukuk mantığına aykırı" şeklinde bir kanaate varmanın ne soruyu soran ne de konuya ilgi duyanlar ve ileride bu konuyu araştıracaklar açısından faydalı bir tutum olduğunu düşünmüyorum.

Saygıyla