Mesajı Okuyun
Old 19-02-2007, 14:04   #7
Hekimbaşı

 
Varsayılan Sanal ortam için yasa olmamalı

Sn.Zeynel,

Çekingenliğinizi nezaketiniz nedeniyle belirtmiş olduğunuzu değerlendirerek duymazdan gelmek en uygunu olabilirdi; ancak yine de 'ne münasebet?' demekten kendimi alamayacağım. Sizi okumaktan mutlu olduğumu belirtmek isterim. Lütfen, buyrun. Hatta, bu konularda hekim olmayanların neyi, neden, nasıl düşündüklerini izlemek için buradayım ben. Kendi görüşlerimi tartışmanın bana ne katkısı olabilir ki?

TBMM üzerinde hiçbirimizin yetkisi yok elbette, ama her aldıkları kararı da benimseyeceğimiz ve karşı çıkmayacağımız anlamına gelmiyor. Eğer bizi temsil ediyorlarsa, bizim onlardan fazla eleştiri hakkımız var demektir. Ben de o hakkımı sonuna kadar kullanırım ve bunu ulusal iradeye saygısızlık olarak değerlendirmem. Tam tersine, bunu bir görev olarak görür ve kendimi bundan alıkoymanın diktaların oluşumuna olanak tanıyan bir oto-sansür olduğunu düşünürüm. Sizin düşünceniz farklı olabilir, buna diyebileceğim birşey olamaz.

Sn.Kayar,

Hekim haklarını birebir koşut (veya önkoşul) anlamında öne süren ben değilim. Veya daha doğrusu, benim savlarım o doğrultuda değil. Savlarım gayet açık:

1. hasta haklarının en temeli, yani yaşam hakkını güvenceye alan düzenlemeleri yapmadan sanal bir ortam için yasa çıkartmak yanlıştır
2. hasta haklarının insan haklarından ve hizmetin sunumundaki taraflar arasındaki dengeden uzak nitelikte olması yanlıştır
3. hasta hakları yalnız başına ele alınamaz, sağlık hizmetleri denen bir bütünün parçası olarak ele alınmak zorundadır

diyorum.

Örneğin, doktoru seçme hakkı olabilir, ama doktorun da hastayı seçme hakkı vardır. Ancak hastanın doktor seçme hakkı asla cinsiyetine göre olamaz, hekimin hakkı da. O halde bu hakkın nerede, nasıl, hangi koşullara dayalı olarak, hagi çerçevede kullanılacağını belirtmeniz gerekir. Benden size bir öneri, hiç kalkışmayın, yüzlerce sayfa olmasının önüne geçmeniz mümkün değil.

Öte yandan, seçtiğiniz örnekler tartışmanın sadece sizin savınız açısından en güçlü olduğu yönleriyle ilgili ve her nedense sürekli olarak hakların uygun ortam oluşturulmadan korunamayacağı gerçeğini göz ardı ediyor. Soyut anlamda hakları kim tartışabilir ki zaten?

Hastanın rızasının alınması bir hak elbette. Bunu kimse reddedemez. Ancak, günde 7-8.000 hastanın geldiği, 8-10 hekimin çalıştığı HÜ acilinde, yapılmadığı taktirde hekime sorumluluk doğuran, rutin bir prosedürün bir parçasını ve sadece o parçasını hastanın reddetmesi bir hak değildir. Veya bunun hakkı olduğunu iddia ediyorsa, hekimin onu başka yere başvurmaya davet etmesi ve prosedürün tamamını uygulamadıkça hiçbir kısmını uygulamamakta özgür olması da hekimin hakkıdır. Tarif ettiğim durum yüzünden 1981 yılında hasta beni şikayet etmiş, 'vizon kürk giydiğim için bana böyle muamele etti, bu hekim komünist' demiştir. Komünist değilim, sosyalistim, ama konuyla bunun ne alakası var, nereden çıktı? Hasta psikopatsa bunun diyetini neden ben ödeyeyim? Ben de hasta hakkında zabıt tutturdum, şikayette bulundum. Konu mahkemelik olmadı, çünkü hasta ileri yaştaydı, karakolda sürünmesin diye acıyarak şikayetimi geri aldım, evine gönderdim. Hatta polis arkadaşlar önce kahkahalarla gülerken hasta ve yakınını biraz dinledikten sonra bana 'aman hocam, sakın şikayeti geri alma, bunlar sana kötülük yapacak' bile dediler. Ben yine de şikayetimi geri aldım. Ama hasta daha sonra nüfuzunu kullanarak benim idari ceza almama neden oldu; istersen geri aldırmak için 3 yıl uğraş. Söz konusu durumda, hasta bir tetanoz rapeli için Kalp Cerrahisi profesörünün çağırılmasını talep etmişti. Bu da hasta hakkı gibi görünüyor, değil mi? Hayır, öyle değil. Kalp Cerrahisi profesörünün acile ne zaman çağırılacağı prosedürle bellidir, hastanın talebiyle olmaz. O hastada boşu boşuna yaklaşık yarım saat tartışmakla, bir yarım saat de karakolda zaman kaybettim. O arada payıma düşen diğer acil hastalar ne oldu dersiniz? Bir paranoyak kendini beğenmiş hasta yüzünden zamanında müdahale edilemediği için zarara uğrayanların hakları ne oldu? Maalesef bu işler o kadar basit değil. Önce işleri düzene sokacaksınız ki, herkes yerini bilsin. Soyut olarak bir yasanın bir yerine 'hasta doktorunu seçebilir' veya 'hastanın rızası gerekir' derseniz, bunun sonuçları hepimiz için vahim olur. Bu gibi şeyler, olanaklar dahilinde zaten bu mesleğin uygulayıcıları tarafından titizlikle yerine getirilmektedir ve yerine getirileceği konusunda yeminleri de vardır. Elbette bu yetmez, yasal çerçeve de gereklidir; ama o çerçeve bir bütün olmak zorundadır. Temenniler veya ilkelerden ibaret yasa olmaz.

Hastayı ikna etmek için harcadığım yarım saatin de üzerinde durmak gerekir. Aynı prosedürü yüzlerce hastaya uyguladım, hemşire eşliğinde, ve en çok 10 saniye sürdü. Demek ki, dakikada 6, yarım saatte 180 hastaya tetanoz rapeli yapabilirdik. AMA YAPAMADIK. Ne o, bilgilendirme zorunluluğunu uyguladık. Aman, ne kadar güzel!

Hastanın tıbbi bilgilerinin gizliliğine gelmeden, hastanın tıbbi bilgilerinin ne olduğunun belirlenmiş olması gerekir. Bunun için bir hasta dosyası nedir, nasıl olmalıdır, neler içerirden tutun; herkesçe bilinir şeylerin neler olduğu, bilginin işlenme ve saklanma koşulları, vb şeylerin belirlenmesi gerekir. Muayenehanenize peşinde onlarca paparazziyle gelen bir şöhreti muayene ettiğinizi kimden saklayabilirsiniz? Yanında gelip kapıya kulağını dayayan koruma mı sızdırdı, sekreteriniz mi, temizlikçiniz mi, yoksa şöhretin hizmetçisi mi, nasıl saptayacaksınız? Binlerce hastanemizin ancak yüz tanesinde doğru dürüst hasta dosyası var. Daha dosyanın içermesi gerekenleri kurala bağlamadan neyin gizliliği Allah aşkına?

Hasta hakları elbette kendi başına var olacak; ama diğerleri ile beraber ve asla uygulama koşullarından da bağımsız değil.

Belki bıktırmaktan korkmakla birlikte, tekrar edeceğim: hasta hakları yasası, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini teşvik, olmasa bile, özendirme amacı güdülerek hazırlanmış bir yasadır. Böyle olmadığını kanıtlamak isteyen varsa, yasayı önce sadece özel sağlık hizmetleriyle ilgili olarak çıkartsınlar da görelim. Çünkü özel sağlık kuruluşlarında bu yasanın uygulanması gerçekten gerekir. Hasta madem bütün maddi yükü doğrudan ve tek başına üstleniyor, karşılığını da böyle isteyebilir; ne isteyeceğini bilmesi gerekir. Bu haklardan ücretsiz sunulan sağlık hizmetini alanların hakkı olmasın demiyorum; yanlış anlaşılmasın. Sadece aynı maddi olanakların (bütçe ödenekleri, malzeme vs) kamu hizmetlerinde de var edilmesi istensin diyorum. Bu maddi olanakların verilmediği, çalışma koşullarının oluşturulmadığı neden, kimden saklanmak isteniyor? Bu ayrımı yapmadığınız taktirde, yapmış olduğunuz şeyin sonucu özel sağlık hizmetlerini özendirmek, kamuda çalışanları hırpalamak ve onları da özele itmek olacaktır. Bu da kandırmacadır, veya en azından, ayıptır, haksızlıktır.

Saygılarımla,