Mesajı Okuyun
Old 31-05-2007, 18:12   #1
Emin Cihan UYSAL

 
Varsayılan Türkiye: İfade özgürlüğü ve dine karşı yapılan saldırıda üç kişi can verdi

Uluslararası Af Örgütü Basın Açıklaması


Uluslararası Af Örgütü, 18 Nisan tarihinde iki Türk ve bir Alman'ın Malatya'daki Zirve Hristiyan Yayınevi'nde vahşice öldürülmelerini derin üzüntüyle karşılamıştır. Bildirildiği üzere, üçü elleri ve ayakları bağlı ve boğazları kesilmiş halde bulundular. Öldürülenlerin hepsinin yayınevinin çalışanları olduğu sanılıyor.

Son aylarda, Zirve Yayınevi çalışanlarının, onları misyonerlikle suçlayan gruplar tarafından tehdit aldıkları iddia ediliyor. Yayınevi, geçmişte milliyetçi grupların protestolarına da hedef olmuştu.

Uluslararası Af Örgütü bu vahşi saldırıyı din ve ifade özgürlüğü prensiplerine karşı birer saldırı olarak kabul etmektedir. Saldırı, Türkiye'de gazeteciler, insan hakları savunucuları, ve eleştirel tartışmaya dahil olan diğerlerine karşı hukuki ve pratik olarak süregelen ifade özgürlüğü sınırlamaları tarafından yaratılan ve desteklenen hoşgörüsüzlüğün giderek büyüdüğü bir iklimde gerçekleşti. Af Örgütü, Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın 2006 Uluslararası Hoşgörü Günü için yaptığı açıklamayı hatırlatmaktadır:

"...bireyler ve bazen toplulukların tamamı yalnızca etnik, dini, milli ya da diğer kimlikleri için vahşet ve şiddete maruz kalıyorlar. Bu tür tehditler, geniş ölçekli soykırım olsun ya da günlük hayattaki bağnazlığın onur kırıklıkları olsun hepimizi ilgilendirmeli. Hoşgörü, çoğulculuk, karşılıklı saygı ve barışçıl biçimde birarada yaşama prensiplerine tutunmak için hepimiz çabalamalıyız. Sterotipleri ve çarpıtılmış imajları düzeltmek ve ayrımcılık kurbanları için konuşmak üzere her zaman hazır olmalıyız.

Hoşgörüsüzlükle mücadele etmek bir yandan da hukuki koruma işidir. Din özgürlüğü hakkı- ve dine bağlı ayrımcılığa uğramama özgürlüğü- uluslararası hukukta ele alınmış ve pek çok ülkenin ulusal hukukuna dahil edilmiştir."

"Ama kanun sadece bir başlangıç noktasıdır. Karşılıklı anlayış yaratmaya dayanan her türlü strateji ağırlıklı olarak -farklı dinler, gelenekler ve kültürler üzerine- eğitime dayanmalıdır ki böylelikle mitler ve çarpıtmalar oldukları gibi görülebilsinler. Aynı zamanda gençlere, nefret ve aşırılığın algılarını kör eden şarkısına karşı sunabileceğimiz geçerli bir alternatif oluşturabilecek fırsatlar yaratmalıyız. Ve ifade özgürlüğünü korurken, medyanın nefret yayma ya da küçük düşürme aracı olarak kullanılmasını da engellemeye çalışmalıyız.”

"Tüm bunlar içinde, kamusal aktörlerin ve kurumların liderliğine zorunlu bir ihtiyaç var."

Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki yetkilileri bu ölümleri kınamasını dikkate alıyor; ancak yine de bu saldırı Türkiye'deki ölümcül bir hoşgörüsüzlük trendini gözler önüne serdiği için endişe duymaya devam ediyor. Bu bağlamda Af Örgütü, Şubat 2006'da Trabzon'da öldürülen Katolik Rahip Andrea Santoro ve Ocak 2007'de İstanbul'da katledilen Türkiyeli Ermeni gazeteci Hrant Dink olaylarını hatırlatıyor.

Bununla ilgili olarak Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki yetkililerin tüm hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık biçimlerini kınamasını ve Türkiye'nin de parçası olduğu Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunumu ile ilgili Avrupa Konvensiyonu ve Sivil ve Politik Haklar üzerine Uluslararası Antlaşma'da belirtilmiş olan ifade ve din özgürlüğü haklarını korumasını talep ediyor.

Uluslararası Af Örgütü, aynı zamanda Türkiye’deki yetkililerden, bu son cinayetlerin ayrıntılı, bağımsız ve etkili bir biçimde soruşturulmasını ve tüm şüphelilerin adalet huzuruna çıkarılmasını talep ediyor.



http://www.amnesty.org.tr/sindex.php...fois2004200701