Mesajı Okuyun
Old 24-04-2007, 21:37   #17
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Engin,

Ceza mesuliyeti özel kanundaki zamanaşımı (kovuşturma şartı) geçtiği için düşmüş olsa da, hukuki mesuliyet devam etmektedir. Burada uzamış zamanaşımının fail haricindeki kişiler (imtiyaz sahibi, temsilci vb) açısından geçerli olup olmadığı tartışılabilir. Burada yasadan doğan bir eksik teselsül sözkonudur. Fail ve haricinde malen sorumlu olanlar bulunmaktadır. Malen sorumlu olanlar hakkında uzamış zamanaşımını kural olarak sözkonusu değildir.Eski Ceza yasasının 465. maddesinde sınırlı olarak buna imkan tanınmıştı.

Bu nedenle uzamış zamanışımın bu kişiler açısından geçerli olmayacağı kanısına varılabilir. Tam tersi bir düşünüşle, Basın Yasası'nın "sui generis" bir sorumluluk yapısı oluşturduğu da iddia edilerek ceza zamanaşımının tüm sorumlular hakkında geçerli olduğu da söylenebilir.Sorunla ilgili eski tarihli bir içtihat bulabildim.Ama yeni yasalar bağlamında çıkmış bir karara da rastlayamadım.(Gerçi bir iönceki mesajımda vermiş olduğum kararda ("davalılar") dan sonra son kısımda sadece "failden " bahsetmiş olması zımnen uzamış zamanaşımının sadece onun hakkında uygulanacağı intibaını da yaratıyor)


(Karar mülga Basın Yasası zamanında verilmiş, dikkat!)

Alıntı:
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1979/4725
K. 1979/9975
T. 20.9.1979
• ZAMANAŞIMI ( Basın suçlarında )
• BASIN YOLUYLE İŞLENEN SUÇLARDA ZAMANAŞIMI
818/m.60
765/m.102,108,99
ÖZET : Sorumlu yazı işleri müdürü ve yazar olan davalılara isnad edilen haksız eylemin aynı zamanda suç olup olmadığı yönünden bir araştırma yapılmadan ve bu davalılar için BK. 60/2'de ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerekip gerekmediği incelenmeden, ceza davası açılmadığından bahisle davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı yönünden reddine ilişkin hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1975 yılı yaz tatilinde, parlamento mensubu arkadaşları ile birlikte Bulgaristan'a yaptıkları gezi esnasındaki gümrük işlemlerini ele alan davalı gazetenin 25 ila 28 Ağustos 1975 ve 3-4 Eylül 1975 günlü nüshalarında yayınlanan haber, makale ve fıkralarla "şahsına gerçek dışı isnatlarda bulunarak ve kişiliğine ağır saldırı yapılmak suretiyle" hakaret edildiğini ileri süren davacı tarafından : Gazete sahibi, sorumlu yazı işleri müdürleri ve haberin yazarı olan davalılardan 200.000 lira manevi tazminatın tahsiline ve keyfiyetin aynı gazetede yayınlanmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiş; mahkemece: ortada ceza davası olmadığı ve BK.nun 60. maddesinin 1. fıkrasındaki bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirildiği gerekçesiyle davalı tarafın zamanaşımı itirazı kabul edilmiş ve zamanaşımı yönünden dava reddedilmiştir.
1 - Haksız eylemden zarar gören kişilerin tazminat davalarında uygulanacak zamanaşımı süreleri BK.nun 60. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında, haksız eylem nedeniyle açılacak tazminat davasının ( haksız eyleme ve tazminatla yükümlü olan kişiye ıttıla tarihinden itibaren ) 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı; 2.fıkra hükmünde de, şayet tazminat davasına konu olan haksız eylem aynı zamanda suç niteliğinde bulunur ve ceza hukukunda bu eylem için BK.nun 60/1. maddesindeki süreden daha uzun bir zamanaşımı kabul edilmiş olur ise; tazminat davasında da ceza hukukundaki bu ( uzamış ) zamanaşımının uygulanacağı öngörülmüştür.
Başka bir ifade ile, eğer tazminat isteği cezayı gerektiren bir eylemden doğmuşsa, medeni hukuk zamanaşımı süresi yerine, bir istisna olarak daha uzun olan ceza hukuku zamanaşımı süresi uygulanır.
BK.nun 60.maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen uzamış ( ceza ) zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, fail hakkında ceza kovuşturması yapılmış ve ceza davası açılmış olması şart olmayıp ve fakat haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç olması yeterlidir. Bu bakımdan, takibi şikayete bağlı suçlardan ( TCK.m.99 ve 108 ), şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeniyle ceza davasının açılması, bu suça ait ceza zamanaşımının tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Çünkü şikayet, ceza kovuşturmasının bir şartıdır ve bir cezalandırılabilme şartı değildir. Bu kovuşturma şartı eksik olsa bile yine suç vardır ve ancak bir kovuşturma konusu olamıyacaktır ( F.N. Feyzioğlu - Borçlar Hukuku- Genel Hükümler- 1976 Cilt 1- Sh. 715 ); ( Tandoğan - Türk Mes`uliyet Hukuku -1961- Sh.364 ); ( Kaygancıoğlu/Renda/ OnursanOrman Kanunu,İlgili Mevzuat - 1976 - Sh. 642 ve 643 ve adı geçen eserlerde belirtilen bilimsel görüşler, Yargıtay ve Federal Mahkeme Kararları ). Keza, tazminat davasına neden olan haksız eylemin faili hakkında ceza kovuşturması yapılmamış ise, BK.nun 60. maddesine göre zamanaşımı meselesini inceleyen hukuk hakiminin; haksız eylemin gerçekten cezayı gerektirir nitelikte olup olmadığını, cezayı gerektiriyorsa eylemin ceza hukuku bakımından daha uzun zamanaşımına tabi kılınıp kılınmadığını araştırması ve eylem daha uzun zamanaşımına tabi kılınmışsa bu ( uzamış ) ceza zamanaşımı süresini uygulaması gerekir.
Temyize konu tazminat davasında haksız eylemin basın yoluyla işlendiği iddia edilmektedir. Gerçekten, basın suçlarında dava süresini düzenleyen BK.nun 35. maddesinin 1. fıkrası hükmü ile "bu kanunda yazılı olan veya basın yolu ile işlenmiş bulunan suçlardan dolayı, günlük mevkuteler hakkında 3 ay ve diğer basılmış eserler hakkında 6 ay içinde açılmayan davaların dinlenemeyeceği" kabul edilmiştir. Davalılardan Gazetenin sorumlu yazı işleri müdürleri ile haber yazarı hakkında ( yazılı şikayet olmadığı için ) 3 ay içinde ceza davası açılmadığında ise uyuşmazlık yoktur. Basın Yasasının 35. maddesinde kabul edilen 3 ve 6 aylık süreler, ceza davası açılabilmesi şartıdır. Yoksa, basın yoluyla işlenen suçun ceza hukukunda ( TCK. nun 102. maddesinde ) belirlenen zamanaşımı süresi değildir. Nitekim, aynı maddenin son fıkrasında "Basın yoluyla işlenen, kovuşturması şikayete bağlı olan suçlarda ilk fıkrada yazılı süre, suçun kanun ile belli zamanaşımı haddini geçmemek kaydıyla, işlendiğinin öğrenildiği tarihte başlayacağının" yazılı olması da bu sonucu doğrular. Bu bakımdan, Prof. Çetin Özek`in " Basın suçlarının takibinin 3 ve 6 aylık gibi çok kısa hak düşürücü sürelere bağlanması ve bu sürelerin haksız eylem zamanaşımı süresinden kısa olması ve ceza davası için uygulanmayan bir dava zamanaşımı süresinin hukuk davası yönünden uygulanmasının mümkün olamayacağı için basınla ilgili hukuk davalarında; o suça ait genel ( ceza ) zamanaşımının değil, BK.nun 60/1. maddesindeki bir yıllık zamanaşımının uygulanması gerekeceği yolundaki ( Türk Basın Hukuku 1978 - sh. 714 )" görüşüne katılmak da mümkün değildir. Zira, yukarıda da açıklandığı üzere, 3 aylık ceza davası açılma süresinin geçirilmesi cezayı müstelzim olan eylemin suç olma vasfını ortadan kaldırmaz, aksine ceza hukukunda öngörülen uzamış zamanaşımının uygulanabilmesi için, ceza davası açılması değil, fakat cezayı müstelzim bir eylemin mevcudiyeti şart ve kafidir. O halde, yazılı şu hukuki olgular gözönünde tutulmadan ve özellikle sorumlu yazı işleri müdürleri ve yayın haberlerinin yazarı olan davalılara isnat edilen haksız eylemin aynı zamanda ceza hukuku yönünden suç niteliğinde olup olmadığı yönünden bir araştırma yapılmadan ve bu davalılar için BK. nun 60. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerekip gerekmediği incelenmeden; ceza davası açılmadığından ve BK.nun 60/1. fıkrasında yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden bahisle bu davalılar hakkındaki davanın da zamanaşımından reddedilmiş olması bozmayı gerektirir.
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle Basın Yasasının 17. maddesi hükmüne göre haksız eylemden malen sorumlu olan davalı gazete sahibi şirket hakkındaki tazminat davasının BK.nun 60.maddesinin 1.fıkrasında yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten çok sonra 19.1.1978 tarihinde açılmış olmasına ve bu davalı hakkında uzamış ceza zamanaşımı süresinin 1. bentte belirtilen nedenlerle esasen uygulanmasının mümkün bulunmamasına binaen, davacının davalı şirketle ilgili temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu davalıya ilişkin bölümünün onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın birinci bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına ( BOZULMASINA ), ikinci bentte yazılı