Mesajı Okuyun
Old 02-01-2009, 12:01   #14
seyitsonmez

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan nephilis
İİK’DA 88 ve 99. MADDELER ARASINDAKİ İLİŞKİ
Malın borçlu elinde haczi aslında İİK madde 99’da düzenlenmiştir. Dolayısıyla bir taşınırın üçüncü kişi elinde haczedilmesi durumunda, o malın üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılıp bırakılmayacağı ve bunun için alacaklının muvafakatinin gerekip gerekmeyeceği sorununun çözümünde İİK madde 99dan tamamen bağımsız bir biçimde düzenlemeye gidilmesi ve mevcut düzenlemede bir yorum yapılması yanlış olur.
Kanaatimizce İİK madde 88, II’ye eklenen son cümle yerinde bir düzenleme değildir ve madde 99 karşısında gereksiz bir hüküm olmuştur. Bu nedenle uygulamada birçok karışıklığa sebebiyet veren bu düzenlemenin bir an önce kanundan çıkarılarak eski hale dönülmesi gerekir. Bu hükmün lafzına bakılarak yapılan uygulamada, mal üçüncü kişi elinde haczedildiğinde, üçüncü kişinin, o mal üzerinde herhangi bir hak iddia edip etmediğine bakılmaksızın, mal alacaklının talebiyle, o kişiden alınarak muhafaza altına alınmakta ve yediemine teslim edilmektedir. Böylece üçüncü kişi, o mal üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğu iddiasını ileri sürse dahi, mal elinden alınmakta ve temel anayasal haklardan olan mülkiyet hakkı, hiçbir yargı kararı olmaksızın, maddi hukuk kurallarına da aykırı olarak ihlal edilmektedir. Burada mülkiyet hakkı, alacaklının beyanı karşısında geri plana itilmekte ve kötü niyetli alacaklılar ve hatta borçlular karşısında, kendisine hiçbir uyarı yapılmayan ve icra takibi ile hiçbir ilgisi bulunmayan üçüncü kişiler mağdur edilebilmektedir. Oysa haczedilen malı üzerinde mülkiyet iddiasında bulunan üçüncü kişi, TMK’nın (madde 985) kendisine tanıdığı mülkiyet karinesinden yararlanmalı ve madde 99’da düzenlendiği gibi o malın takip borçlusuna ait olduğunu iddia eden alacaklıya, istihkak davası açarak bu iddiasını ispat etme yükü yüklenmelidir. Anayasa ile teminat altına alınan mülkiyet hakkının, takip hukukuna ilişkin bir dü¬zenlemeyle ve salt alacaklının talebine bağlı olarak bu denli ihmal edilmesini haklı kılacak bir gerekçe mevcut değildir. Bu düzenlemenin, üçüncü kişinin mülkiyet iddiasına rağmen malların, alacaklının beyanına göre onun elinden alınabileceği şeklinde uygulanması, alacaklının haciz talep etme hakkının sırf başkasına zarar verici nitelikte kötüye kullanılmasının kanun tarafından korunması sonucunu doğuracağından TMK madde 2’deki temel ilkeye de ters düşen bir uygulama olacaktır. Bu düzenlemenin üçüncü kişinin haczedilen mal üzerindeki istihkak iddiası dikkate alınmaksızın, mutlak bir biçimde uygulanacağı görüşünün kabul edilmesi, TMK’da düzenlenen, taşınırlarda zilyetliğin mülkiyete karine olduğu yolundaki kural (madde 985) ile de çelişeceği ve pratik olarak, maddi hukuk tarafından belirlenen bir yetkinin takip hukuku kuralıyla ortadan kaldırılması anlamına geleceği açıktır. Oysa takip hukuku, hakların doğumu ve sona ermesine ilişkin kurallar koymaz ve özellikle maddi hukuk tarafından düzenlenen hakların gerçekleştirilmesine hizmet eder. Bu çerçevede madde 88, II’nin son cümlesindeki kurala böyle bir anlam yüklenmesi, takip hukukunun amacıyla da bağdaşmaz.
TMK’dan kaynaklanan ve İİK madde 97 aya da yansıyan mülkiyet karinesi üçüncü kişi elinde bulunan ve bu halde hacze konu olan bir taşınır malın, üçüncü kişinin mülkiyetinde olduğunun kabulünü ve fakat sorunun 99. maddedeki istihkak prosedürü ile çözümlenmesini zorunlu kılmaktadır. Kabul ettiğimiz yorum tarzı dikkate alındığında, İİK madde 88, II’deki bu son cümlenin, 99. maddede bir değişiklik yapmadığı ve TMK madde 985’teki mülkiyet karinesini de tersine çevirmediği kabul edilmeli ve bu maddenin uygulaması şöyle olmalıdır: "Üçüncü kişinin elinde bulunan bir taşınır malın borçluya ait olduğu iddiasıyla haczi talep edilmiş ise, icra müdürü o malı borçlunun elinde haczeder; ancak malın muhafaza altına alınıp alınmayacağına karar verirken, üçüncü kişinin o mala ilişkin beyanı önem kazanır. Şayet üçüncü kişi, o mal üzerinde mülkiyet hakkı bulunduğunu iddia ederse, bu durumda mal üçüncü kişinin elinden alınamaz ve istihkak davası açması için alacaklıya yedi günlük süre verilir (madde 99). Üçüncü kişi o mal üzerinde mülkiyet hakkı dışında bir hak iddia eder veya malı başka bir kişi adına elinde bulundurduğunu beyan ederse bu durumda, mal yine haczedilecektir; ancak madde 88, II’deki son cümle uyarınca, malın üçüncü kişiye yediemin olarak bırakılabilmesi için alacaklının muvafakatine gerek vardır. Alacaklı isterse, o mal borçludan alınarak bir yediemine teslim edilir. İİK madde 88, II’nin, 99’dan bağımsız bir biçimde ele alınması mümkün olmamalıdır. İİK madde 99’daki istihkak prosedürü, üçüncü kişinin, kendi elinde haczedilen mal üzerinde sadece mülkiyet ve rehin hakkı iddiasında bulunması ihtimalini düzenlediğine göre bu iddiaların söz konusu olmadığı hallerde madde 99 uygulanmayacak ve madde 88, II tek başına uygulama alanı bulabilecektir. İstihkak iddiasının sadece rehin hakkına ilişkin olduğu durumda, üçüncü kişi elinde bulunan borçluya ait rehinli (daha doğru ifade ile üzerinde rehin hakkı bulunduğu iddia edilen) malların haczedilip muhafaza altına alınabileceği, İİK madde 88, III’de düzenlenmiştir. Bu hükmün zıt anlamından, üçüncü kişide bulunan borçluya ait taşınır malların, rehinli olanlar dışındakilerin, muhafaza altına alınamayacağı sonucuna varmak da mümkündür. Zira kanun koyucu, borçluya ait olduğu iddia edildiği halde, üçüncü kişinin elinde bulunan mallardan sadece üzerinde rehin hakkı iddia edilen malların, icra dairesince haczedilip muhafaza altına alınabileceğini düzenlemiş; üzerinde üçüncü kişi tarafından mülkiyet hakkı iddia edilen ve üçüncü kişi elinde bulunan malları bilinçli olarak bu hükme dahil etmemiştir. Bu bağlamda, üçüncü kişi, elinde bulunan taşınır mal üzerinde, rehin hakkı dışında diğer bir sınırlı ayni hak (örneğin, intifa hakkı gibi) iddiasında bulunduğu taktirde, iddia olunan sınırlı ayni hak, o mal üzerinde fiili kullanma yetkisi tanıyan bir haksa, taşınır mal üçüncü kişinin elinden alınmamalıdır. Zira maddi hukuktan kaynaklanan bir ayni hakkın, açık bir kanun hükmü olmaksızın, icra takibi sırasında tamamen ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde bir muhafaza tedbiri alınması kabul edilemez. Belirtmek gerekir ki üzerinde mülkiyet hakkı iddia ettiği taşınır bir mal, hukuka aykırı bir biçimde, üçüncü kişinin elinden alınarak haczedilmiş olsa dahi, malın üçüncü kişi elinde haczedilmiş olması sebebiyle, istihkak davası açma yükü alacaklıya yüklenmek zorundadır. Yoksa üçüncü kişinin istihkak iddiası üzerine İİK madde 97’deki usulün işletilerek, bu iddianın alacaklı ve borçluya bildirilmesi ve istihkak iddiasının kabul edilmemesi durumunda dosyanın icra mahkemesine tevdi edilerek, bu mahkemece, üçüncü kişiye, istihkak davası açması için yedi günlük süre verilmesi kamu düzenine ilişkin bir kanuna aykırılık olur. Bu sebeple üçüncü kişinin süresiz şikayet başvurma hakkı vardır. Mülkiyet hakkının kamu düzeninden olması sebebiyle, bu hakkı ihlal eden işlemlerin, belli bir sürenin geçmesiyle geçerli hale gelmesi kabul edilemez. Üzerinde mülkiyet iddiası bulunan bir malın, kendi elinde iken haczedilerek muhafaza altına alınması durumunda, üçüncü kişiye, İİK madde 96-97 uyarınca istihkak davası açma yükü yüklenemez.
Kaynak;Doç. Dr. Oğuz Atalay,İcra Takibinde Üçüncü Kişideki Malların Haczi



Sayıın Meslektaşım tartışmak ve bilgiye ulaşmak gerçekten çok zevkli lakin ben hala tatmin olamadım çünkü verdiğiniz örnekler sadece bir yazarın yorumunu içeriyor ve sizde bunu mutlak doğruymuş ve yasal düzenlemeymiş gibi sunmaktasınız.

Sevgiyle kalın..