Mesajı Okuyun
Old 25-07-2009, 15:44   #10
Av.YBayrak

 
Varsayılan

Merhabalar Sayın Meslektaşlarım;
Cinsel saldırı suçlarında iddianın ispatı için mağdur/müşteki beyanları kronolojik olarak vb. kendi içinde tutarlı olsa da kesinlikle yalnız başına yeterli değildir. Çünkü mağdurun beyanları esas itibarıyla soyuttur. Oysa, suçun kanıtlanması için, Suçun sabit olduğunun kabul edilebilmesi ve sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi için, iddiaların sanığın aleyhine kesin, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak nitelikte ve yeterli delile dayanması gerekir. Aksi takdirde şüpheden sanık yararlanır ve mahkümiye karar verilemez.
Örneğin, bir cinsel ilişki gönüllü bir ilişki mi, istem dışı mı bunu anlamak için olaya dahil kişilerin yaş, fiziki durum, aralarındaki hukuki ilişki, iletişimlerinin boyutu, direnme, olayın geçtiği iddia edilen yer, zaman, olayın ortaya çıkış şekli, mağdur olduğu iddia edilenin bu olayın ortaya çıkışındaki rolü, bunun zamanı, başka olay yada olaylarla bağlantısı, iddia fiilin sayısı, aralıkları, telefon kayıtları, resimler, elbetteki raporlar, mağdurun anlatımı, mağdura yöneltilecek sorulara vereceği yanıtlar vb., vb... daha birçok hususu değerlendirerek çok yönlü değerlendirmede bulunmak, varsa tanıkları dinlemek ve özellikle Olay Mahallinde Keşif yaparak, HER OLAYIN KENDİ ÖZELLİĞİNE GÖRE somut durumu belirlemek gerek.
Bu suç, Ceza yargılamasında en fazla hassasiyetle incelenecek, irdelenecek ve asla şikayetçi/mağdur anlatımının etkisi altında kalınmadan, ispat zorluğu düşüncelerinin de etkisi altında kalınmadan karar verilecek, aksi halde haksız mahkumiyete karar verilebilecek en hassas suçlardan birisidir.
Yargıtay da temyiz incelemelerinde bu hususları dikkate almakta, mağdur beyanlarını yeterli kabul etmemektedir.
Ör: “Irza geçmenin zorla yapıldığı hususunda, mağdurenin anlatımlarından başka, sanığın cezalandırılması için kesin, ve inandırıcı başka delil elde edilemediğinden eylemin rızaya dayalı işlendiğinin kabulü gerekeceği;
Mağdure, eylemin birden çok, değişik zamanlarda tekrarlanmasına rağmen hiç kimseye anlatmaması ve şikayetçi olmaması- Eylemin rızaya dayalı işlendiğinin kabulü gerekeceği;
açık ve kesin olarak iddia suçun kabulünün mümkün olmadığı (Y.5.C.D. 2007/1161 E, 2007/2009 K, 19.3.2007 T.)

Bu arada, bu suç iddiası nedeniyle yerel mahkemelerde verilen kararlarda tutuklama yada serbest bırakma kararlarının da çok özenilmeden verildiği ve de pek isabetli olmadığı kanaatini taşıyorum. Örneğin, Hüseyin Üzmez in tekrar tutuklanması ne kadar doğru, tutuklama müessesinin amacına uygun mu, hukuk etki altında mı, ben şüphedeyim.
Sevgi ve saygı ile,