Mesajı Okuyun
Old 19-04-2007, 15:32   #7
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Bu daha aydınlatıcı görünüyor...

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2004/66
Karar: 2004/61
Karar Tarihi: 01.04.2004

ÖZET: Somut olayda suçun başlangıç tarihinin 5.9.2002 yerine 6.9.2002 olarak kabul edilmesinin, temadi süresine göre, suç vasfına, uygulanacak temel ve sonuç cezalara herhangi bir etkisi bulunmamakta, keza sanık terhisli olduğundan askerlik hesabı yönünden de önem arz etmemektedir. Bu nedenle hükmün esasına dokunacak derecede bir yasaya aykırılıktan söz edilemez.

(1632 S. K. m. 66) (765 S. K. m. 103) (353 S. K. m. 222) (2709 S. K. m. 141)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan uyuşmazlık, suçun başlangıç tarihinin hatalı belirlenmiş olmasının hükmün bozulmasını gerektirip gerektirmediği noktasındadır.

Daire; sanığın hukuki durumunu olumlu ya da olumsuz şekilde etkilemese dahi, öz vakıanın tespitine ilişkin bu hatanın hükmün bozulmasını gerektirdiği sonucuna ulaşmış iken; Başsavcılık, hükmün özüne hiçbir etkisi bulunmayan ve terhisli olması nedeniyle sanığın askerlik hesabı bakımından da önem arz etmeyen bu hatanın hükmün bozulmasını gerektirmediği düşüncesindedir.

Bu çerçevede yapılan incelemede; Gelibolu Ord.B1.K.lığı emrinde askerlik hizmetini ifa eden sanığın, 20.8.2002 tarihinde, memleketi Karapürçek'e, aynı yıl içerisinde kullandığı önceki izninde yol süresi hakkından yararlandığından bu kez yol müddeti verilmeksizin on günlük izne gönderildiği, saat 08.00'da Nizam Karakolundan çıkış yaptığı, annesinin hastanede yattığına dair yazıyı birliğine faksladığı, altı günlük son izin hakkı da kendisine tanınan sanığın 5.9.2002 günü saat 08.00’ e kadar birliğine dönmesinin gerektiği, ancak gecikerek 29.9.2002 günü saat 17.30'da birliğine katılış yaptığı, görevli astsubay tarafından izin belgesi arkasına yazılmış çıkış saatini nazara almayan askeri mahkemenin, sanığın birliğine dönmesi gereken tarihi 5.9.2002 günü saat 08.00 yerine 6.9.2002 olarak belirlediği ve bu suretle suçun başlangıç tarihinde yanılgıya düştüğü dosya kapsamından anlaşılmıştır.

Ceza yargılamasında asıl olanın, doğru bir şekilde maddi vakıanın ortaya konulması olduğunda tereddüt bulunmamakta ise de, maddi vakıanın tespitinde yapılan hataların hükme müessir olup olmadığı irdelendikten sonra hükmün bozulmasını gerektirip gerektirmediğine karar verilmelidir.

Mütemadi suç, hareketten doğan neticenin belirli bir süre devam ettiği suç çeşidi olup, suç temadinin başladığı ve sona erdiği süreç içerisinde işlenmektedir. İzin tecavüzü suçunda, hareket, kıt'aya dönülmesi gereken gün ve saatte dönmemek suretiyle başlamakla birlikte, netice, ancak altı günün dolması hâlinde doğmakta ve bu netice temadi sona erene kadar sürmektedir.

Dava zaman aşımı süresinin hesabında temadinin bittiği tarihin esas alınacağı, TCK'nın 103'üncü maddesinde hükme bağlanmıştır. Çeşitli tarihlerde çıkarılan af kanunlarında, öncelikle suç tarihinin nazara alındığı bilinen bir gerçek olup, yerleşik Askeri Yargıtay kararlarında, izin tecavüzü, firar, bakaya gibi suçlarda temadinin kesildiği tarihin suç tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul olunmuştur. Dolayısıyla, suç tarihi olarak hukuki değer ifade eden temadinin bitim tarihinde yapılan hataların önemli hukuki sonuçlar doğuracağı açıktır. Ancak, temadinin başlangıç tarihindeki hataların aynı şekilde önemli hukuki sonuçlar doğurabileceğini bir genellemeyle ifade etmek mümkün değildir. Temadi süresinin suç vasfına ve uygulanacak cezaya etkili olduğu, keza hâlen silâhaltında bulunan asker kişilerin askerlik hesabında önem arz ettiği durumlar dışında, temadinin başlangıç tarihindeki yanılgıların herhangi bir hukuki menfaati ihlâl etmedikleri aşikârdır.

353 sayılı Kanunun 222'nci maddesi, Askeri Yargıtay’ın "hükmün esasına dokunacak derecede" kanuna aykırı hâllerin bulunup bulunmadığını inceleyeceğini öngörmüştür. Bu nedenle, bozma müessesesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesinde, yasaya aykırılığın "hükmün esasını etkileyip etkilemediği" hususu esaslı kriter teşkil etmektedir.

Somut olayımızda; suçun başlangıç tarihinin 5.9.2002 yerine 6.9.2002 olarak kabul edilmesinin, temadi süresine nazaran, suç vasfına, uygulanacak temel ve sonuç cezalara herhangi bir etkisinin bulunmadığı, keza sanık terhisli olduğundan askerlik hesabına da müessir olmadığı, dolayısıyla hükmün esasına dokunacak derecede bir yasaya aykırılıktan bahsedilemeyeceği ortadadır.

Bozma bir işe yaramalı, yani, gerek sanığın ve gerekse kamunun bozmadan kaynaklanan hukuki bir menfaati söz konusu olmalıdır. Anayasanın 141’inci maddesi, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını öngörmektedir. Hukuken hiçbir değer ifade etmeyen temadi başlangıcındaki bir günlük hata nedeniyle hükmün bozulması, kamuya herhangi bir fayda getirmeyecek ve sanığın tekrar yargılama süreciyle meşgul edilmesi sonucunu doğuracak, bir bakıma adil yargılanma hakkının ihlâline dahi sebep olabilecektir.

Bu itibarla, temadinin başlangıcındaki bir günlük hatanın hükme müessir olmadığı ve hükmün bozulmasını gerektirmediği kanısına varılmış, Başsavcılığın isabetli görülen itirazının kabulü ile Dairenin yerinde bulunmayan kararının kaldırılıp, temyiz incelemesine devam olunmak üzere dosyanın Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************