Mesajı Okuyun
Old 24-06-2011, 08:47   #6
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın Av.Hakan EREN,



Yani istirdat davası, borçlu olunmayan paranın, "icra takibinin varlığı" sebebiyle cebri icra tehdidi altında ödenmesi halinde söz konusu olan davadır. Sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşididir; lakin kendisi değildir. Bu durumda şöyle diyebiliriz (konuyu açıklamak maksadıyla ) sebepsiz zenginleşme davası sonucunda alınan ilamın icrası için kesinleşmesi gerekmez; sebepsiz zenginleşme davasının bir çeşidi olan istirdat davası bunun istisnasıdır.

Neticeten sayın hocamın "ortada bir takip yoksa" ile başlayan cümlesindeki görüşüne sonucu itibariyle katılıyorum; lakin bu halde bahsedilen davanın adı, (ortada bir takip olmamakla) istirdat davası değildir* (diye düşünüyorum ).

* Farklı yönde yargıtay kararları ve doktrin görüşleri vardır; lakin yukarıda açıkladığım gerekçe sebebiyle bu görüşlere katılmıyorum.

Saygılar...

Sayın Öksüz,
Kesinleşme şartının, ortada bir takip varsa aranması gerektiği, buna karşılık, takip yoksa kesinleşme şartının aranmayacağı konusunda sanıyorum hemfikiriz...

Farklı bir bakış açısı getirdiğiniz nokta, davanın nitelendirilmesi sorununadır...

Siz böyle bir davanın "istirdat ya da menfi tespitten dönüşmüş istirdat" olarak değil "sebepsiz zenginleşme" olarak adalandırılması gerektiğini savunuyorsunuz.

Ortada bir takip yoksa ve hukuki dayanağı olmamasına rağmen ödenmek zorunda kalmış bir paranın iadesi için doğrudan dava açıldığı durumlarda bu davanın sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilmesi doğrudur.

Ancak (sebebini tam olarak ifade edememekle beraber) menfi tespit davası olarak başlanmış bir davanın devamı esnasında, dava konusu para ödenmek zorunda kalınırsa bu davanın dönüşeceği isim "istirdat" mıdır, "sebepsiz zenginleşme" midir, soru işareti...

Farklı bakış açınız için açık teşekürler...

Saygılarımla.