Mesajı Okuyun
Old 21-12-2010, 12:07   #4
Av. Hilal Ceren HATİPOĞLU

 
Varsayılan

o zaman belki bunlar işinize yarayabilir =)


T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/1094
Karar: 2002/5492
Karar Tarihi: 08.05.2002

TAZMİNAT DAVASI - OLUMSUZ SİCİL ALINMAYA VE BAŞKA ÜNİVERSİTEYE SÜRÜLMEYE NEDEN OLUNMASINDAN DOĞAN MANEVİ ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ - KAMU GÖREVLİLERİ - KİŞİSEL KUSUR

ÖZET: Memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kusurlarına dayanılarak açılan davalar, Anayasa'nın 129/5 fıkrasının kapsamı içinde düşünülemez. Anılan madde de ve 657 sayılı Personel Yasasının 13. maddesinde, kamu görevlisinin, yasal çerçeve içinde kalmak koşulu ile, yetkisini kullanma durumunda üçüncü kişilere verilen zararlardan öncelikle idare aleyhine dava açılabileceği öngörülmüştür.

(2709 S. K. m. 129) (657 S. K. m. 13)

Davacı Türker Yetkin Ö. vekili Avukat Mustafa Erdoğdu tarafından, davalı Vural Ü. aleyhine 22/6/2001 gününde verilen dilekçe ile davalının davacı hakkında izleme raporu düzenleyerek olumsuz sicil almasına ve başka üniversiteye sürülmesine neden olmasından doğan manevi zararın tazmini istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet nedeni ile reddine dair verilen 28/11/2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili Avukat Mustafa Erdoğdu tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, sicil amiri olan davalının davacı hakkında izleme raporu düzenleyerek 1998 ile 1999 yıllarında olumsuz sicil almasına, bu siciller nedeni ile başka bir üniversiteye sürülmesine neden olduğundan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkeme, davalının eylemini Anayasanın 129/5 maddesi kapsamında görerek davanın husumet nedeniyle reddine karar vermiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı hakkında düzenlenen olumsuz iki sicil raporu Adana 2. İdare Mahkemesinin 1999/1108 Esas, 2000/383 Karar sayılı ve 1999/1326 Esas, 2000/382 sayılı kararı ile, davacının başka bir Üniversiteye atanma işlemi de Danıştay 8. Dairesinin 1999/4380 Esas, 2001/183 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Davacı, davalının Üniversitedeki konumu ne olursa olsun herhangi bir öğretim üyesinin diğer bir öğretim üyesi hakkında "İzleme Raporu" ya da benzeri rapor düzenleme yetkisi olmadığını, söz konusu raporla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, ağır biçimde hakaret ettiğini, kin ve garezle hareket ettiğini ileri sürmüştür. Böylece davacı, davalının kişisel kusurlarına dayanarak tazminat isteminde bulunmuştur.

Memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kusurlarına dayanılarak açılan davalar, Anayasa'nın 129/5 fıkrasının kapsamı içinde düşünülemez. Anılan madde de ve 657 sayılı Personel Yasasının 13. maddesinde, kamu görevlisinin, yasal çerçeve içinde kalmak koşulu ile, yetkisini kullanma durumunda üçüncü kişilere verilen zararlardan öncelikle idare aleyhine dava açılabileceği öngörülmüştür. Somut olayda davacı, davalının salt kişisel kusuruna dayanmıştır. Dava konusu edilen eylemden dolayı davacının uğradığı zararın davalının kişisel kusuru sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek ve varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir.

Öte yandan, 1/10/2001 tarihli celsede davacıya delillerini bildirmek üzere kesin süre verildiği ancak kesin sürenin sonuçlarının hatırlatılmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönünde gözetilmemiş olması ayrı bir bozma nedenidir.

Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 8/5/2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

----


T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2001/7245
Karar: 2001/10869
Karar Tarihi: 08.11.2001

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - KARARIN GEREKÇE KISMINDA HİZMET KUSURUNA AĞIRLIK VERİLME CİHETİNE GİDİLMESİ

ÖZET: Somut olayda davalıların kişisel kusurlarının bulunup bulunmadığının incelenmesi ve irdelenmesi gerekirken, kararın gerekçe kısmında hizmet kusuruna ağırlık verilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Davalıların eylemleri ile davacının uğradığını iddia ettiği zarar arasında uygun illiyet bağının varlığı kanıtlanamamıştır.

(818 S. K. m. 41, 43, 47) (2709 S. K. m. 129/5)

Dava: Davacı G. ... vekili Avukat tarafından, davalılar A.N... ve diğerleri aleyhine 27.3.2001 gününde verilen dilekçe ile davalıların Milli Güvenlik Kurulunda tartışmaları sonucu ticari hayatın felç olduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 24.4.2001 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 8.11.2001 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ile karşı taraf davalılardan B... vekili Avukat geldiler, diğer davalılar adına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Davacı Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Devlet Bakanı olan davalıların 19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında birbirlerine karşı görevleri ile bağdaşmayacak biçimde yakışıksız söz ve hakaretlerde bulunduklarını, bu durumun kamuoyuna yansıtılması üzerine piyasalardaki düzen ve devamlılığın bu nedenle bozulduğunu, Türk lirasının anında % 30 oranında değer kaybettiğini ve borsanın tarihinin en büyük düşüşünü yaşadığını, bunun davalıların kişisel kusurları sonucu meydana geldiğini, bir vatandaş olarak bu durumun kendisinin ümitsizliğe ve derin üzüntüye düşmesine neden olduğunu, bunun sonucu olarak da maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalılardan H... ve B... vekilleri aracılığıyla davanın reddini savunmuşlardır. Davalı A.N... ise davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece davalıların eyleminin hizmet kusuru niteliği ölçüsünde bulunduğu, davranışlarının zararlandırma kastını taşımadığı, kaldı ki, ülkedeki ekonomik sıkıntının davalıların davranışlarından kaynaklanmadığı gerekçe gösterilerek istem reddedilmiştir.

Dava dilekçesi ve davacının tüm iddiaları birlikte değerlendirildiğinde dava, davalıların kişisel kusurlarına dayanılarak açılmıştır. Mahkemece iddia da gözetilerek somut olayda davalıların kişisel kusurlarının bulunup bulunmadığının incelenmesi ve irdelenmesi gerekirken, kararın gerekçe kısmında hizmet kusuruna ağırlık verilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Anayasanın 129/5. maddesinin davacının iddiası karşısında bu olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Anılan madde, bir kamu görevlisinin görevini yerine getirirken verdiği zararları içermektedir. Bununla amaçlanan yön, kamu görevlisinin görev sınırları içinde kalmak koşuluyla yaptığı işlem ve eylemden oluşan zararın öncelikle kişinin çalıştığı kurumdan istenmesini öngörmektedir. Somut olayda davacı, davalıların bu görev sınırını aştıklarını iddia ettiğine göre, uyuşmazlığın anılan madde kapsamında değerlendirilmesi düşünülemez.

Bu bakımdan, mahkemenin karar yerinde yazılı olduğu gerekçe ile davayı reddetmesi doğru değildir. Ancak, somut olayda davalıların eylemleri ile davacının uğradığını iddia ettiği zarar arasında uygun illiyet bağının varlığı kanıtlanamamıştır. Davalılardan B... ve H...nin de siyasi sorumluluklarının bulunduğu gözetilerek sonucu bakımından doğru olan kararın, HUMK'nın 438. maddesindeki düzenleme itibariyle gerekçesi değiştirilerek onanması uygun görülmüştür.

Sonuç: Mahkemece kararın yukarıda belirtilen nedenlerle gerekçesi değiştirilerek bu düzeltilmiş biçimi ile ONANMASINA ve davalılardan B... yararına takdir edilen 97.500.000 lira duruşma avukatlık ücretinin temyiz eden davacıya yükletilmesine 8.11.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)