Mesajı Okuyun
Old 14-05-2008, 15:43   #3
Av.Özgür Özlem Öngel

 
Varsayılan

Sayın Ararat,

Öncelikle, 19.12.2006 tarihinde mevzuatta yapılan değişiklik ile, trafik cezaları dışındaki her türlü idari para cezasına karşı başvuru yeri (kanunda açıkça İdare Mahkemesi görevli gösterilmemişse) Sulh Ceza Mahkemesi olarak değiştirildi. Yani sizin söylediğiniz gibi idari para cezasına başvuru yolu İdare Mahkemesi değil, Sulh Ceza Mahkemesi.

Asıl konuya dönersek;

Aslında ortada iki ayrı işlem var. Birincisi, idare herhangi bir sebeple idari para cezasına hükmediyor. İkinci işlem ise, bu cezanın tebliği ile ilgili.
Bizim davamız idari para cezasının iptaline ilişkin değil; bu cezanın tebliğ usulüne ilişkin.
VUK 34,35,108 maddeleri, Anayasa'nın 40. maddesi, idarenin ihbarname tebliğ ederken, kanun yoluna başvuru süresini ve merciini belirtmesini zorunlu kılıyor.
İdari para cezasına hükmeden idare, bu cezayı tebliğ ederken bu şekil şartlarına uymak zorunda. İdare buna uymadığında, tebliğin muhatabı hangi yola başvuracağını nereden bilecek? Vergi mi idari para cezası mı belli değil. Vergi ise Vergi Mahkemesi'ne başvuru süresi 30 gün. İdari para cezası ise Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvuru süresi 15 gün. Şimdi müvekkil vergi ihbarnamesi nedeniyle alacağın bir vergi alacağı olduğunu düşünmüş olmakta mı hatalı; yoksa idare ihbarname üzerine alacağın nasıl tespit edildiğini ve başvuru makamını belirtmemiş olmakta mı?
Vergi mahkemesi, tebliğde kullanılan ihbarnamenin, kanunun aradığı şekil şartlarına uygun olup olmadığını incelemeksizin idari para cezalarına karşı başvuru yolunun Sulh Ceza Mahkemesi olduğuna karar verdi. Sulh Ceza Mahkemesi ise vergi ihbarnamesinin usule uygun olup olmadığını incelemeye yetkili değil.
O zaman da şöyle "koskocaman" bir soru çıkıyor ortaya : Vergi İhbarnamesinin şekil şartlarına uygun düzenlenip düzenlenmediğini ne Vergi Mahkemesi inceliyor, ne Sulh Ceza Mahkemesi. Bu durumda basit de olsa idari nitelikteki bir işlem yargı denetimi dışında kalmış olmuyor mu? İşte konu ile ilgili yasal düzenlemeler:

Anayasa m.40/2 : (Ek 2. fıkra: 4709 - 3.10.2001 / m.16) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

213 s. VUK m. 108: (Değişik: 2686 - 23.6.1982) Tebliğ olunan vesikalar, esasa müessir olmayan şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini kaybetmezler; yalnız vergi ihbarı ile ilgili vesikalarda mükellefin adının verginin nevi veya miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olması veyahut bu vesikaların görevli bir makam tarafından tanzim edilmemiş bulunması vesikayı hükümsüz kılar.
213 s. VUK m. 34 : İkmalen ve re'sen tarh edilen vergiler "ihbarname" ile ilgililere tebliğ olunur. Nev'i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır.
213 s. VUK m.35: İhbarname aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder :
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. İhbarnamenin tanzim tarihi;
3. Verginin nev'i;
4. Mükellefin soyadı, adı (Tüzelkişilerde unvanı);
5. Mükellefin açık adresi;
6. Vergilendirme dönemi;
7. Verginin matrahı;
8. Verginin hesabı;
9. Verginin miktarı;
10. Kısa ve açık bir ifade ile ikmalen veya re'sen vergi tarhını
icabettiren sebepler;
11. (Değişik: 2686 - 23.6.1982) Vergi mahkemesinde dava açma süresi;
12. (Değişik: 2686 - 23.6.1982) Vergi mahkemesinde dava açma şekli;
Takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re'sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer sureti ihbarnameye eklenir.



Özetle, yukarıdaki düzenlemelerden benim çıkardığım sonuç sizinkinden farklı; size katılmıyorum.