Mesajı Okuyun
Old 15-04-2008, 20:35   #5
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2000/8-202

K. 2000/204

T. 24.10.2000

DAVA : Ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık Mustafa’nın 6136 Sayılı Yasa’nın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 860.000.- TL. ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, suça konu tabancanın zoralımına ilişkin Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 19.3.1998 gün ve 133/244 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nce 24.3.1999 gün ve 2650/4138 sayı ile;
“Sair itirazların reddine; ancak,
Silah sahibinin iş ortağı olan sanığın işyerinden silahı ve ruhsatı alıp silah sahibinin aynı cadde üzerindeki evine götürmesi için talimat verdiği yönündeki beyanı zoralım kararına gerekçe yapılmış olmasına göre; bu koşullarda silah sahibinin sanığa sürekli biçimde taşıması için muvafakat verdiğinin kabulüne olanak bulunmadığı gözetilmeden suça konu silahın ruhsat sahibine iadesi yerine, zoralımına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise; 20.5.1999 gün ve 376/453 sayı ile;
“Taşıma ruhsatlı bir silahı ancak o ruhsatta adı yazılı kişi bulundurup taşıyabilir. Anılan kişi kısa bir süre için de olsa silahını başkasına verip taşımasına muvafakat edemez. Çünkü ruhsatın geçerliliği ve işlerliliği sadece kendisiyle sınırlıdır.
Bu itibarla taşıma ruhsatlı bir silahın, silah sahibinin muvafakatına dayanılarak bir başkası tarafından taşınması eyleminin 6136 Sayılı Yasa’ya aykırılık suçunu oluşturacağının kabulü halinde, taşınan silahın da zoralımına karar verilmesi gerekir. Bir başka anlatımla taşıma ruhsatlı silahın, silah sahibinin bilgisi ve onayı dahilinde taşınması durumunda zoralımına; aksi takdirde sahibine iadesine karar verilmesi icap eder.
Maddi olayda sanığın, arkadaşı ve iş ortağı olan Kadri’nin isteği üzerine ona ait taşıma ruhsatlı silahı taşırken yakalandığı saptandığına göre söz konusu silahın zoralımına karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Öte yandan ruhsat sahibinin muvafakatıyla taşınan bir silahın zoralımına karar verilebilmesi için bu muvafakatın sürekli olması gerekmez. Aksini kabul bu sürenin ne kadar olacağı sorusunu gündeme getirebileceği gibi, uygulamada da karışıklığa yol açar”gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığı’nın “onama” istekli 26.9.2000 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Ceza Genel Kurulu Kararı
Yerel mahkemece sanık Mustafa’nın, iş ortağı olan Kadri’ye ait ruhsatlı silahı onun talimatı ve bilgisi dahilinde taşıdığı kabul edilerek 6136 Sayılı Yasa’nın 13/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve silahın zoralımına karar verilmiş, sanık vekilinin temyizi üzerine özel dairece; sair temyiz itirazları reddedilerek hüküm, suça konu silahın ruhsat sahibine iadesi yerine, zoralımına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmuştur.
Zoralım, yasada yazılı durumlarda belirli malların mülkiyet hakkının sahiplerinden alınarak Devlete geçmesini sağlayan ve bazen ceza, bazen de tedbir olarak uygulanan bir yaptırımdır. TCY’nın 36’ncı maddesinin 1. fıkrasında; “Mahkûmiyet halinde cürüm veya kabahatte kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan veya fiilin irtikabından husule gelen eşya, fiilde methali olmayan kimselere ait olmamak şartiyle mahkemece zabt ve müsadere olunur.” hükmü ile suçta kullanılan eşyanın zoralımı bir ceza olarak öngörülmüştür. Bu fıkraya göre zoralım kararı verilebilmesi için sanığın eyleminin suç teşkil edip etmediği, suça konu eşyanın sanığa ait olup olmadığı, sanığa ait değilse, sahibinin onayıyla kullanılıp kullanılmadığı saptanmalıdır. Zoralım eyleme bağlıdır, eylem suç oluşturmuyorsa, kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması ve satılması, cürüm veya kabahat oluşturmayan eşyanın zoralımına karar verilemez.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, somut olayda suça konu tabanca için sanığın iş ortağı olan kişiye yönetimce taşıma ruhsatı verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Sanığın tabanca ve eklentilerini bu kişinin isteği doğrultusunda işyerinden alarak onun evine götürdüğü sırada yakalandığı gerek yerel mahkeme gerekse özel dairece kabul edilmektedir. Sanık hakkında ruhsatsız silah taşıma suçundan dolayı kurulan mahkûmiyet hükmü bakımından ise özel dairece sair temyiz itirazlarının reddine değinilmekle yetinildiği, onanması veya bozulması yönünden ise bir karar verilmediği görülmektedir. Ceza Genel Kurulu’nun süreklilik gösteren kararlarında da vurgulandığı gibi (örneğin YCGK. 26.4.1993 gün ve 95/122 sayılı) temyiz kapsamında olup, özel dairece açıkça onanmayan bir hükmün kesinleştiği ileri sürülemez. Ayrıca kural olarak mahkûmiyetin sonucuna bağlı bulunan zoralım, iade, yargılama gideri, tazminat gibi hususlar asıl ceza hükmünden ayrı düşünülemez ve yasal istisnalar dışında tek başlarına hükme konu teşkil edemezler. Bu itibarla özel dairenin asıl ceza hükmü bakımından bir karar verdikten sonra zoralım veya iade konusunu değerlendirmesinde yasal açıdan zorunluluk bulunmaktadır. Bu nedenle de özel dairenin 24.3.1999 gün ve 2650/4138 sayılı kararı ile buna dayanılarak verilen direnme kararlarının kaldırılmasına ve her iki konuda inceleme yapılmak üzere dosyanın özel dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, özel daire bozma kararı ve yerel mahkeme direnme kararının KALDIRILMASINA, her iki konuda inceleme yapılmak üzere dosyanın özel dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı’na tevdiine 24.10.2000 günü oybirliğiyle karar verildi.