Mesajı Okuyun
Old 14-01-2011, 16:34   #60
detay82

 
Varsayılan

Tükenmişlik Sendromu





2010, Ocak

İnsan, biyo-psiko-sosyo-kültürel bir bütünlük taşıyan karmaşık bir varlıktır. Çevre ile sürekli ve karşılıklı bir etkileşim içinde olan, yani çevresinden etkilenirken aynı zamanda çevresini de etkileyen canlı bir sistemdir.

Tükenmişlik sendromu nedir ?

Tükenmişlik sendromu ilk olarak 1970’lerden itibaren dikkat çeken ve adı konan bir durum olup, o dönemlerde ağırlıklı olarak acil servis çalışanları, sağlık, hukuk ve eğitim-öğretim alanlarında çalışan insanlar arasında sıklıkla teşhis edilmeye başlanan fiziksel ve zihinsel yıpranma halini tanımlamak için ortaya çıkmıştır. (Freudenberger, 1974) Önceleri daha çok hastanelerin acil servis çalışanları ve adı geçen belirli meslek grupları arasında daha yaygın olarak gözlenirken, zaman içinde endüstrileşmenin yaygınlaşması, üretim alanlarında ve kurumsal ortamlarda yoğun iş tempoları, yüksek hedef ve beklentiler ve rekabet koşulları arasında değişen iş hayatının getirdiği koşullar sonucu gittikçe daha fazla iş ve meslek grubunda, daha geniş bir yaş yelpazesinde ve daha sıklıkla rastlanan bir problem olmaya başlayarak çağımıza damgasını vuran sendromlardan biri olmuştur.
Tükenmişlik sendromu, kişiyi bedensel ve ruhsal açılardan zorlayan bir etkene veya yaşam koşullarına uzun süre maruz kalınması sonucu yaşanan bir durumdur. Kişinin uzun bir zamana yayılmış olarak, yorucu ve yıpratıcı bir tempo ile çalışması, herhangi bir şey için yeterince dinlenmeksizin uzun süreli efor sarf etmesi, yoğun bir fiziksel, zihinsel ve duygusal meşguliyet içinde olması ve salt bu meşguliyete odaklı yaşaması bir süre sonra gerek fiziksel gerekse zihinsel ve duygusal alanlarda bir çöküntüye neden olabilir. İşte bu çöküntü ve ona bağlı olarak ortaya çıkan problemlerin ve şikayetlerin bütünü, tükenmişlik sendromu (burnout syndrome) olarak tanımlanır. (Maslach & Jackson, 1986)

Belirtileri ;

Fiziksel belirtiler arasında; enerjisizlik, kronik yorgunluk, güçsüzlük, yıpranmışlık, baş ağrıları, mide ağrıları, bulantı, bazen kusma, kas krampları ve tutulmaları, bel ve boyun ağrıları, uyku ve yeme ihtiyacında dalgalanmalar, cinsel istekte azalma ve bağışıklık sisteminde düşme sonucu daha sık ve kolay hastalanma yer alır.
Zihinsel boyuttaki belirtiler daha çok umutsuzluk, kendine ve hayata dair olumsuz inanç, düşünce ve beklentiler, yetersizlik ve çaresizlik etrafında yapılanır. Dikkat ve konsantrasyon güçlükleri gözlenebilir. Bazen karar vermekte zorluk bazen de ani ve fevri kararlar verme eğilimi dikkat çekicidir.
Duygusal belirtiler ise, ağırlıklı olarak stres ve depresyon belirtileri içerir. İsteksizlik, güvensizlik, alınganlık, kırılganlık, gerginlik ve kızgınlık, umutsuzluk, tahammülsüzlük ve sabırsızlık gibi duygulanımlar ve tepkiler ön plandadır. Güçsüzlük, çaresizlik ve kapana kısılmışlık hissi ön plandadır. Yalnızlık ve yabancılaşma hissi yaygın şekilde gözlenir.
Kısa vadede yaşanan, maddi kazanç, prestij, statü, takdir ve onay gibi tatmin kaynakları, uzun vadede “anlamsız” ve “boş” algılanan bir boyuta gelir. İsteksizlik, yalnızlık, boşluk, yorgunluk ve kızgınlık halleri hakim olmaya başlar.

Muhtemel nedenleri ;

Tükenmişliğe neden olan en belirgin unsurlar, kişinin içinde bulunduğu duruma, ortama, işin ve meşguliyetin niteliğine ve yoğunluğuna dair unsurlardır ;
  • işin ve meşguliyetin süresi ve şiddeti
  • aynı anda birden fazla yükün ve yüksek hedefve beklentilerin olması
  • yetersiz destek
  • fiziksel açıdan zor koşullar ve yeterince karşılanamayan ihtiyaçlar (uykusuzluk, açlık, susuzluk, karanlık, fazla soğuk ya da fazla sıcak hava koşulları, mola vermek için yeterli zaman, alan ve ortam olmaması)
  • eşitsizlik, adalesizlik ve haksızlık hissi yaratan durumlar
  • insiyatif ve seçim hakkı olmaması
  • kişinin bireysel yaratıcılığına ve potansiyelini gerçekleştirmesine imkan vermemesi
Tükenmişliğe neden olabilen en karakteristik durum ve olaylar arasında; zaman limitli bir projeyi yetiştirmeye çalışma, kronik ya da ölümcül bir hastalığı olan bir hastaya bakma ya da onunla birlikte yaşama, kriz, travma ya da toplumsal afet dönemlerindeki çalışmalarda görev alma, anne olduktan sonraki ilk birkaç yıl, ve yükseklisans ya da doktora sürecinin getirdiği akademik yoğunluk örnek olarak sayılabilir.

Tükenmişlik sendromu sadece belirli mesleklerde rastlanan bir sorun değildir; ancak bazı mesleklerin ve işlerin tabiatının, bu sendromun ortaya çıkma riskini arttırdığı da bilinmektedir. İnsanlarla bire bir ilişki, yakın temas ve yüksek sorumluluk içinde icra edilen mesleklerde tükenmişlik sendromu riski en fazladır. (doktor, psikolog, psikiyatrist, hemşire, hakim, savcı, avukat, öğretmen, polis ve asker gibi...) Literatüre göre, risk potansiyelini arttıran bir diğer unsur, işin ekip desteği ve çalışma arkadaşları olmadan yapılan nitelikte yalnız ve izole bir doğada olmasıdır. Buna göre ofisinde günler ve saatler boyu tek başına çalışan diş hekimleri ya da yalnız çalışan mimarlar ya da salt bilgisayara ve telefon üzerinden kriz ve problem odaklı çalışan teknoloji ve teknik destek çalışanları da yüksek risk taşıyanlar arasında yer alır.

Kişinin kendi bilgi, beceri ve yaratıcılığını kullanabileceği, potansiyelini yansıtabileceği zenginleştirilmiş iş tanımlarıyla ve yeterli sıklıkta rotasyonla çalışan insanlar tükenmişlik sendromu açısından daha az risk taşıyan grupta tanımlanabilirler. Zira, zenginleştirilmiş iş tanımı, iş çeşitliliği ve rotasyon; monotonluğu kıran ve tatmin duygusunu arttıran bir boyut getirir ve bu da tükenmişliğe karşı koruyucu ve önleyici bir işlev taşır.

Durum, olay ve iş koşullarının özellikleri kadar, kişinin kendi özelliklerine dair unsurlar da tükenmişlik sendromunun alt yapısını oluşturan bileşenlerdendir ;
  • hayata ve kendine dair yüksek beklentiler, yüksek idealler taşıyan,
  • mükemmeliyetçi olan,
  • “hayır” demekte zorlanan,
  • yüksek sorumluluk ve fazlasıyla gelişmiş görev bilinci taşıyan,
  • diğerler insanların beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılamak konusunda fazlasıyla hassas olan,
  • kendini suçlamaya ve kendini yargılamaya eğilimli olan,
  • kolayca yetersizlik duygusuna kapılabilen,
  • kolayca moral bozukluğu yaşayabien,
  • sosyal destek sistemleri az olan kişiler tükenmişlik sendromu için daha fazla risk taşırlar.
Araştırma verilerinden bazı örnekler ;

Kepir’in (2004) Türk popülasyonu üzerinde yaptığı araştırmaya göre özellikle iş ortamında tükenmişliğin olası nedenleri arasında en dikkat çekici olanları; kişilere ulaşamayacağı kadar yüksek hedefler koyulması, kaldırabileceğinden fazla iş yükü ve ağır bir iş tanımı yüklenmesi, düşük motivasyonlu ve düşük enerjili kişilerle birlikte çalışmak durumunda kalınması, kişinin kişilik profili ve karakteri ile yaptığı işin uyuşmaması ve sosyal desteğin yetersiz olmasıdır.

Tevruz’un (1996) araştırmasına göre ise, genç, bekar ve çocuksuz bireylerde, evli, yaşlı ve çocuklu bireylere kıyasla; üniversite mezunlarında üniversite mezunu olmayanlara kıyasla, iş deneyimi birkaç yıllık olanlarda bir yıldan az ve beş yıldan uzun süredir çalışanlara oranla daha fazla sıklıkla tükenmişliğe rastlanmaktadır.

Tükenmişlikle sosyal destek arasındaki ilişki incelendiğinde, sosyal desteğin tükenmişliğe karşı bir tampon görevi gördüğüne işaret etmektedir. Sosyal destek kaynaklarından yararlanmak tükenmişliği azaltan, sosyal destek kaynaklarından yoksun olmak ise tükenmişliği arttıran bir faktör olarak bulunmuştur. Yakın, devamlı, ulaşılabilir bir aile ve dost çevresine sahip olmanın, bireye güven veren ve destekleyen nitelik taşıdığı için tükenmişlik riskini azalttığı görülmektedir (Tevrüz, 1996).

Stres Tepki Aşamaları :

Selye (1976), insan bünyesinin stres karşısında verdiği üç aşamalı tepkiyi "Genel Uyum Sendromu" olarak tanımlar. Bu yaklaşıma göre, stres yaratan herhangi bir durum, olay ya da uyaran karşısında organizma kaybetiiği dengeyi ve uyumu yeniden kurabilmek için üç aşamalı bir tepki sistemi geliştirir ;

1. Alarm ; Bünye “alarm” durumuna geçer, gerekli kimyasal ve hormonal değişiklikler neydana gelir ve böylelikle kişi, “savaş” ya da “kaç” tepkilerinden biri için hazır hale gelir. Strese neden olan kaynakla yüzleşmek, mücadele etmek ve savaşmak için ya da stres kaynağından kaçmak ve uzaklaşmak için harekete geçer.

2. Direniş ; Stres kaynağını ortadan kaldırmak ya da onun yarattığı etkiyi ve zararı azaltmak için bünye tüm gücünü sarf etmeye ve stres kaynağıyla mücadele ederek bir denge, bir uyum kurmaya çabalar. Gerekirse rezervlerden tüketir; yani, yorgunluğa, uykusuzluğa, düzensiz beslenmeye vb koşullara bünye öz kaynaklarını ve bir anlamda yedeklerini kullanarak direnmeye çalışır.

3. Tükeniş ; Eğer direniş aşamasında da stres kaynağı ortadan kaldırılamazsa ya da onunla bir denge ve uyum sağlanamazsa, fiziksel, zihinsel ve duygusal kaynaklar ve rezervler yetersiz kalmaya başlar, bu da tükenme ve dağılma tepkilerini doğurur. Bünye bu noktada başka stres kaynaklarına karşı daha açık ve kırılgan hale geleceği gibi, fiziksel ve psikolojik problemlere karşı da bağışıklığı düşer.

Önlemek için neler yapılabilir ? Nasıl baş edilebilir ?
  • Yemek ve uyku düzeninize ve dinlenme molalarınıza özen gösterin, ihmal etmeyin !
  • Mizaha zaman ayırın !
  • Eğer koşullar elveriyorsa yaratıcılığa ve esnekliğe izin verin, işinize, uğraşınıza, meşguliyetinize kendinizden bir şeyler katma çalışın !
  • İhtiyaç duyduğunuzda yardım ve destek istemek konusunda rahat olun ve ! Mümkünse hayatınızla ilgili büyük ve önemli kararları duygularınız yoğunken almayın, yoğun dönemlerinizde ve duygularınız şiddetliyken aldığınız belirli kararlar konusunda çevrenizden fikir almaya çalışın...
  • Organizasyonel, kurumsal, ailesel ve sosyal anlamda gözden geçirilebilecek ya da yeniden gözden geçirilebilecek şeyler olabilir. Bu nedenle durumunuzu, yükünüzü ve yoğunluğunuzu, hissettikleriniz ve yaşadıklarınızla birlikte gerçekçi bir biçimde ortaya koyun...
  • Koşullarınız elverdiği ölçüde tatil yapmaya gayret edin... Zamansal ve mekansal anlamda kısa bir süreliğine de olsa uzaklaşmak, tazelenmenize, güç ve enerji depolamanıza yardımcı olabilir... Tatile gitme fırsatı yaratma şansınız yoksa da, evde ya da dışarda, kendinizi huzurlu, güvenli, rahat ve keyifli hissettiğiniz bir ortamda vakit geçirmeye çalışın... Hatta yapabilirseniz bunu, bilgisayar, tv, cep telefonu gibi unsurlardan uzak kalarak yapmayı deneyin...
Gücümüz, enerjimiz, motivasyonumuz değişkenlikler sergilemesi son derece doğaldır.
Tükenmişlik sendromu tedbiri alınabilecek bir durumdur; bu sendromu, altyapısını, nedenlerini ve temel unsurlarını anlamak, bu sendromu önlemek konusunda yardımcı olur.

Profesyonel atletler der ki ;
“Susamadan su içmek gerekir. Susadığınız zaman su içmek için çok geç olmuştur !”

Kaynaklar :
Freudenberger, H. J. (1974). Staff burnout. Journal of Social Issues, 30, 159-165.
Kalemoğlu, M. Keskin, O. (2006). Burnout syndrome at the emergency service. Scand Journal of Trauma Rescue Emergency Medicine, Vol 14, 37-40.
Maslach, C. & Jackson, S.E. (1981). Maslach Burnout Inventory. Palo Alto, CA: Consulting Psychology Press.
Maslach, C. & Jackson, S.E. (1986). Maslach Burnout Inventory. Palo Alto, CA: Consulting Psychology Press. (2nd edition).
Ogresta, J. Rusac, S. Zorec, L. (2008) Relation Between Burnout Syndrome and Job Satisfaction Among Mental Health Workers. Public Health, May, 14.
Tevruz, S.(1996). Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Selye, H. (1976). The Stress of Life. McGraw-Hill.
Waugh, C.K. & Judd, M.R. (2003). Trainer Burnout: The Syndrome Explored. Journal of Career and Technical Education, 19(2), 47-57."


Copyright 2007- 2010 © Serap Altekin.
Serap Altekin'in resmi web sitesidir, tüm hakları saklıdır. Yazılarından ya da çalışmalarından alıntı yapılacağı zaman; yazının orjinalliğinin korunması, tırnak içerisinde alıntı yapılması ve yazarın adının, soyadının ve web adresi linkinin belirtilmesi yasal gerekliliktir.