Mesajı Okuyun
Old 31-08-2011, 14:03   #17
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Batu Han
Bir gazeteciye şu şekilde görüş bildirmiştim... Kendisinin de izniyle buraya koyayım.

Şunu bilmek lazım hukuk yargılaması, ceza yargılaması ve federasyonun yürüteceği disiplin soruşturması tamamen farklı usul hükümlerine tabidir. Bunun pratikteki önemi nedir? Karara esas alınacak delillerin farklı olmasıdır. Misal vermek gerekirse konumu uygun bir tanık ceza yargısında çok kuvvetli bir delilken hukuk yargısında yazılı belgeye karşı cumhurbaşkanı dahi olsa tanık hiç bir şey ifade etmemektedir.

Federasyonun küme düşürme kararı vermesi için iddia edilen suçların mahkemede ispatlanmasına gerek yok. Federasyonun vereceği kararlarla mahkemenin vereceği kararlar aynı hukuk yargısı ve ceza yargısında olduğu gibi farklı usul kurallarına sahip. Ceza yargısında delil sayılmayan bir şey Federasyon nezdinde delil sayılabilir. Yine miisal vermek gerekirse kanuna aykırı elde edilmiş deliller ceza davası esnasında dosyada saklanır ancak yokmuş gibi kabul edilir. Örneğin polis arama esnasında şikeyi %100 kanıtlayan yazılı bir belge buldu. Ancak arama esnasında ufak da olsa bir usulsüzlük yapıldı. Bu durumda Yargıtay, usulsüzlük şekli bile olsa delilin hükme esas alınamayacağı konusunda çok katı. Dolayısıyla ceza dosyası bakımından o delil değerini yitirir. Ama Federasyon Ceza Muhakemesi Kanununa bağlı olmadığıdan kendi vereceği kararda eğer insan onurunu Futbol Disiplin Talimatının 63. maddesine aykırı olarak zedelemiyorsa bu delili göz önünde bulundurmak zorundadır.

Yine Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yargıtayca kabul edilmiş uygulama şekline göre digital veriler yani polis tarafından yapılmış telefon dinlemeleri ve usulüne uygun alınmış kamera kayıtları tek başına hüküm kurmaya yeterli değildir. Sadece belirti olarak kabul edilirler. İlla ki suçu ispatlayan başka delillerin varlığı şarttır. Ama Federasyon telefon görüşmelerini ve kamera kayıtlarını vereceği karara esas alabilir hatta almalıdır da. Nitekim Futbol Disiplin Talimatnamesi'nin 63. maddesi "Müsabaka görevlilerinin raporları tarafların ve tanıkların beyanları, maddi deliller, uzman görüşleri ve ses ya da video kayıtları kabul edilebilir delillerdir." diyerek aradaki farkı ortaya koymuştur.

Bir disiplin soruşturmasındaki sonuç ile ceza davasındaki sonucun da birbirine uygun olması şart değildir. Delil durumuna göre ceza yargılamasında beraat kararı çıkabilecekken,disiplin soruşturmasında yine aynı delil durumuna göre görüldüğü üzere ceza çıkabilir.

Kaldı ki gözden kaçırılan çok önemli bir nokta ceza davasında yargılanan şahıslarken bahsedilen olayda cezalandırılması söz konusu olan, Fenerbahçe Spor Klübü'dür. Yani iki uygulamanın hedefinde ki sujeler de farklıdır.

Ayrıca ceza hukuku anlamında şike olmayan bir suçun disiplin soruşturmasına göre küme düşmeyle neticelenmesi de mümkündür. Bakın sporda şiddet yasası ne demiş : " Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi" Yani kanunun suç saydığı eylem için spor müsabakasının sonucunun etkilenmesi amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden bir kişinin varlığı şarttır. Peki spor müsabakasının sonucu bir başkasına kazanç yada sair menfaat temin etmeden etkilenemiyor mu? Yada kanunda suç sayılan bir eylem gerçekleştirilmeden. Çünkü Futbol Disiplin Talimatnamesi diyor ki "Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik pirimi verilmesi de bu kapsamdadır." Yani hukuka aykırı olmayan ama spor ahlakına aykırı olan durumları da değerlendirme kapsamına sokmuş. Bu durumda yargılaması yapılan bir suçtan beraat eden klüp yöneticisi sırf spor ahlakına aykırı davrandığı gerekçesiyle de klübünün küme düşmesine neden olacaktır. Nitekim zaman aşımı, kanun değişiklikleri ve lehe olan kanunun uygulanması nedeni ile Aziz Yıldırım ve arkadaşları ceza yargılamasından beraat etse veya dava düşse bile sırf eldeki deliller değerlendirilerek spor ahlakına aykırı hareketlerle müsabakanın sonucuna etki etmeye teşebbüs etmelerinden dolayı küme düşme cezası verilebilecektir. İlla Sporda Şiddet Yasasının menfaat temin etmek suretiyle 11. maddesini ya da bir başka ceza hükmünü ihlal etmesi şartını aranmayacaktır.

Yani hukuken de ceza yargısının sonucunun beklenmesinde fayda yoktur. Böylece Futbol Disiplin Yönetmeliğinin "İdari tedbir, disiplin ihlalinin gerçekleştirildiği konusunda kuvvetli şüphelerin bulunduğu ve disiplin cezasının derhal uygulanmaması durumunda amaçlanan sonuçlara ulaşılamayacağının anlaşıldığı hallerde, kulüp veya kişi hakkında kesin bir ceza hükmü tesis edilene kadar, kulübü seyircisiz oynatmak, kulübün sahasını kapatmak, kişiye hak mahrumiyeti vermek veya kişiyi her türlü müsabakalara katılmaktan ya da müsabakaları yönetmekten yasaklamaktır." diyen 70. maddesinin uygulanmasına da olanak yoktur. Çünkü hareketler suç teşkil etmese dahi eldeki deliller, müsabakaların sonuçları spor ahlakına aykırı şekilde etkilediği veya etkilenmesine teşebbüs edildiği gerekçesiyle disiplin cezasının uygulanmasına yetecektir.

Kaldı ki ceza mahkemeleri niteliği itibarıyla son derece uzun sürmektedir. Dolayısıyla Federasyonun en az 6-7 sene sürecek bir davayı bekleme lüksü ve hakkı yoktur. Hatta böyle bir kararın Federasyon bakımından yine ceza kanunu anlamında görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığı dahi tartışılabilir. Futbol Disiplin Talimatı Federasyonu en kısa sürede karar almaya zorluyor ve bunun için gerekli yetkiyi de vermiş. En geç gizlilik kararının kalkması ve Federasyonun delillere ulaşmasından sonra, en kısa sürede karar verilmesi bu düzenlemelere göre zorunludur. Çünkü Futbol Disiplin Talimatı'nın varlığının amacı hızlı ve etkin denetimdir. Bu kanun ve bu kanunda düzenlenmiş cezaların, ceza muhakemesinin sonucuna bağlanması kanaati son derece saçma ve çözümsüzlükten çözüm üretmek üzerine bir stratejidir.

Ve sonuç olarak kararın ertelenmesine ve davanın sonucunun beklenmesine en büyük dayanak olan fikre ilişkin olarak şunu söyleyebilirim, Aziz Yıldırım ve arkadaşları ceza yargılamasından beraat etse dahi bahsettiğim gerekçelerle küme düşen Fenerbahçe'nin hiç bir tazminat hakkı olmayacaktır. Çünkü görünüşe göre gazetelerin bahsettiği ve gizlilik kararının kalkmasıyla Federasyonun önüne gelecek eldeki deliller Federasyonun Fenerbahçe'yi derhal spor ahlakına aykırı hareketler nedeni ile küme düşürmesine yeterlidir.

Aynı sebeplerle dava sonucu Aziz Yıldırım'a ve diğer Fenerbahçe yöneticilerine ceza çıkmasa bile şampiyonlar liginden men edilmeleri yüzünden herhangi bir tazminatın söz konusu olacağını düşünmüyorum.

Sanırım bu, Federasyon kararını vermeden bildirdiğiniz bir görüş çünkü, Federasyon küme düşürülmesine karar vermedi. Ben, Federasyon küme düşürür, karar tahkime gelir, tahkim de küme düşme kararını kaldırır ve yine küme düşme olmaz diye düşünüyordum ama işler bu raddeye bile gelmedi.

FB' nin ikinci lige düşme talebini de yazılı olmadığı için değerlendirmedi Federasyon.

Benim merak ettiğim yargılama neticesinde mesela 5 yıl sonra, iddialar ispatlanırsa neler olacağı.

Görüşünüze dair eleştirilerim var ama çok da emin olmadığım için şimdilik kendime saklıyorum. Yine de pek çok yeni bilgi edindim, teşekkürler...