Mesajı Okuyun
Old 28-11-2007, 18:20   #6
Admin

 
Varsayılan

Hikaye No : 5
Gönderim Tarihi : 19.11.2007 / 16:55
Yazar : Hayyam
Başlık :
TEHİRİ HAYAT TALEPLİDİR


Daha vakit vardı gideceği yere..ama sanki geç kalmıştı ve adımlarını gayrı ihtiyari hızlı attığını fark etti. Durdu! Az önce yağan yağmurun ıslattığı o büyük caddeye baktı. Hep telaşlı görmeye alıştığı o cadde ne kadar da sessizdi. Ah o içindeki derin boşluk!! Uzun süredir bir sıfat bulamadığı o derin boşluk!! Bugün de yanında, içindeydi işte.

Daha vakit vardı..adımlarını yavaşlatıp, düşünmeden ilk gördüğü sokağa saptı..Kalabalığından arınmış sokak ilk anda ne kadar da yabancı görünüyordu gözüne. “yabancı..ne demekti yabancı-yabancılık..Yabancılık hiçbirşeyin ‘bir şey’ hatırlatmamasıydı sanırım. Herhangi bir şeyin ‘hiçbirşey’ çağrıştırmaması. “…Bir kepeng sesiyle sıyrıldı düşüncelerinden. İlk gördüğü yere oturup olmayan açlığını bastıracak bir şeyler söyledi; bir de vazgeçemediği bir demli çay.

Çayını yudumlarken akşamdan kalma sabah haberlerini veren televizyona dikti gözünü birsüre. Sıkılmıştı ama daha vakit vardı.

Sigarasından son nefesini de alıp attı kendini yeniden sokağa. Sokak hala ıslaktı, hayatsa bıraktığı gibi. Hızlı adımlarla sokaktan çıkıp tekrar çıktı o görkemli caddeye. Aklına takılan bir şarkı bu kez diline düşmüştü ve duvar afişlerine bakarak oyalamaya çalışıyordu zamanı : “korkuyorum anne la la la ...(% 50 indirim)..büyüdüm anne la la la..(kahve falı bakılır)..yollar büyüdü..adliyeye istiyorlar, avukat ol diyorlar, bana cübbe veriyorlar anne, bana savun diyorlar la la la..(Ajda konseri..biletixte)..koş diyorlar anne, dosya aç diyorlar la la la…” Çiselemeye başlayan yağmurun ıslaklığıyla kendine geldi. Hızlı adımlarla kapıdan içeriye girdi. Gelmişti işte..ama daha vakit vardı. Tören odasına girdi. Telaşa bezenmiş suratları aşıp, fotoğraf makinası flaşları arasından geçerek oturacağı yeri buldu. Uğultulular içinde kelimeler seçmeye çalışarak “bu güne” dönmeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Kendisini geçmişte bir yere kelepçelemişti ve şimdiki zamana dönmek istemiyordu. Olacakların hissi kaplamıştı yüreğini.

Vakit gelmişti. İsmi okunduğunda sarsılarak kalktı. Hızlı adımlarla gidip aldı “avukatlık ruhsatnamesi”ni. Patlayan bir iki flaşla bu merasimi atlattığına sevindi bir süre. İçerden gelen uğultuların ezgisiyle çıktı salondan. Beyni boşalmış gibiydi. Kim olduğunu ve nerde olduğunu soracak kadar kendinden geçmişti. İçeriden gelen bir alkış sesiyle kendine geldi. Ağır adımlarla geçti uzun koridordan ve sokağa attı kendini. Sokak hala ıslaktı ve hayatsa bıraktığı gibi. Ama “ilk bölüm” bitmişti hayatta.

Sunulanın; sunulup yaşanacak olanın “ikinci bölümü” başlıyordu artık. Artık sorgusuz geçecek zamanlara giriyordu. Suretlerde anlam aramanın gereksiz, paylaşımlara mısra yazmanın yavan olduğu anlar. Sadece yaşayan-yaşatılan ve hak üçgeni baş kahramanlardı bu bölümde. Sıfata yüklenen işler kalabalığında meşgalenin hak-hukuk savaşı olduğu bir dönem. Zapta geçmesi gereksiz, kararda göz önüne alınması yersiz yaşananlarla, münhasıran umuma bağlı zamanlar toplamıydı bundan sonrası.

Saatler kalabalıklara karışacak; anlardan sessiz adımlarla geçilecek ve sürekli bir gidişin hayaline bağlanacaktı ayakkabı bağları. Gerisi tasvirlere teslim edilen sözcükler. Varolanı tarif etmeye mahkum cümlelerle geçilecekti artık zamanın içinden.

Cebinde, hayalini sırtlamış bağlarıyla, teşbihe mahal vermeyen realitenin soğukluğundan korunarak gidiyordu. Arnavut kaldırımlarıyla donanan yolunun üzerinde, dükkanlardan sızan neon ışıkların ıslak kaldırıma yansıyan aksiyle realitenin soğukluğu bir kat daha artıyordu. Realite üşütmeye başladıkça bedenini “o” cebindeki hayaline daha sıkı sarılıyordu.

Ve son cümlelerine ayak basıyordu bu öykünün. Yaşanan, yaşatılan ve yaşayan ne varsa bırakarak geride, toplanacak sözcüklerin üzerine kırılacak birkaç yüreği koyup, cebinde birkaç anahtar kelimeyle attı kendini kalabalığı artan caddeye.

Avukattı artık. Tanımlamakta zorlanılan bir kavramın tam ortasındaydı. Bir elinde terazinin telaşı, diğer elinde kendi hayatına referans arayan bir alacaklı vekiliydi. Kendi sıfatına üçüncü tekil şahısı yükleyip, altına imzasını attığı talepler toplamıydı. Ve kabul edilmemişti işte hayata dair tehir talebi. SON HAYYAM