Mesajı Okuyun
Old 03-05-2006, 16:35   #2
arif0275

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım konuyla ilgili CORPUS adlı hukuk pogramıda yaptığım araştırma sonucu iki karar sunuyorum ancak birincisi karın tümü değil sadece bir kısmını içeriyor diğeri ise sadece özettir.Saygılarımla.
HD 4, E: 2003/10507, K: 2003/12396, Tarih: 28.10.2003

Dairemiz bozma kararından sonra davacılar vekili tarafından mahkemeye -ıslah adı altında verilen 24.2:2003 havale tarihli dilekçe ile bilirkişi raporunda belirlenen ve dava dilekçesinde istenen maddi tazminattan fazla olan zararın kalan kısmı istenmiştir. Yerel mahkemece bozma sonrasında ıslah yapılmasının usulen mümkün olmadığından davacıların ıslahının dikkate alınmadığı gerekçede belirtilmiştir. Islah adı verilen dilekçenin kapsamı itibariyle geri kalan zararın ödetilmesi istemini içermesi ve istek miktarı üzerinden harç yatırılmış olması nedeniyle bu talep yeni bir dava niteliğindedir. Davacılar böyle bir dilekçe vermek yerine ayrı bir dava açmak suretiyle eldeki dava ile birleştirme yoluna gidebilirlerdi. Bu nedenle, somut olaydaki işlemi, HUMK.nun ıslahla ilgili hükümlerinde düzenleme altına alınmış olan işlemlerle bir benzerliği bulunmamaktadır. Örneğin, iddia ve savunmanın genişletilmesi, başkaca bir usul işleminin değiştirilmesi niteliğini taşımamaktadır. Davacılar tarafından, bu dilekçenin "ıslah" olarak isimlendirilmesi, yasanın öngördüğü anlam ve kapsamda dilekçeyi ıslah olarak kabul etmek sonucunu doğurmaz. Bu bakımdan mahkemece bu dilekçede belirtilen istem kaleminin de incelenmesi ve bu hususta bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu konuda hüküm kurulmamış olması bozmayı gerektirmiştir.

Bu konuda bir Yargıtay HGK kararı özeti (Corpus'tan alıntı lütfen karar metnine ayrıca siz de bakınız)
HG 00, E: 2004/4-200, K: 2004/000227, Tarih: 14.04.2004
Fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış (kısmi dava açmamış) olan davacı fazlaya ilişkin haklarından zımnen feragat etmiş demektir ve ıslahla bu feragat veya başka bir görüşe göre kesin hüküm sonucunu ortadan kaldırabilmek mümkün değildir. Zararın varlığının değil, tutarının, tazminine kadar ki devrede, ekonomik göstergelere bağlı olarak değişebileceği gerçeği karşısında usul hukuku davacıya kısmi dava açma olanağı tanımıştır. Dava; hukuki ilişki konusunda alacak tutarını içeren sözler yönünden bir irade aktarımıdır. Hakkın tutarı yönünden ihtirazi kayıt olmaksızın bu iradenin, ulaşmakla yenilik doğuran bir durum meydana getireceği dikkate alındığında, bu yeni durum aynı zamanda fazlaya ilişkin hakkın düşmesi sonucunu da doğurur.