Mesajı Okuyun
Old 19-02-2009, 16:14   #4
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Düzenlenen sözleşmede ,yine düzenlenecek teminat senedinin tarih-miktar vs özelliklerine atıf yapılmaması ve ayrıca kambiyo senedinin nakten düzenlendiğinin yazılması durumunda kanımca sizin senedi icraya koymanıza engel bir durum bulunmamaktadır.

Senette var olan "nakten " kaydının borçlu tarafından değiştirilmesi ve "hayır bu senet teminat senedidir " denmesi durumunda,senedin teminat senedi olduğunun nakten alışveriş ürünü olmadığının ispatı borçluya geçer.

Yani borçlu,yazılı kaydı değiştirmekle bu kaydın gerçeği yansıtmadığını yine yazılı olarak ispat etmek sorumluluğunu yüklenir.

Yine senette bulunan ciro edilemez kaydı,kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırmaz.Ancak bu durum senedi nama yazılı hale getirir.Yani bu senet ciro ile değil alacğın temliki hükümlerine göre el değiştirebilir.

Sözleşmede bulunan 2 ibaresinin 3 olarak taraflarca imzalanmaksızın değiştirilmesi halinde,her iki tarafça imzalanmayan husus hiç yapılmamış kabul edilir.

Ancak senet üzerine bir numara verilmiş olması ve o numaranın da senet üzerinde bulunması hususu önemlidir.Bu takdirde (Bu numaranın nasıl bir şey olduğu bilinmemekle beraber ) senedin teminat senedi olduğu varsayımı daha kuvvetli hale gelmektedir.

Bu durumda senedi "Kambiyo senetlerine dair yolla icraya intikal ettirmeniz durumunda karşı tarafça senedin teminat senedi olduğu ve bu sebeble kambiyo senetlerine dair 10 örnek ile icraya intikal ettiremeyeceğiniz ileri sürülüp,takibiniz şikayet yolu ile iptal edilebilir.."

Bu durumda mahkemenin özellikle sözleşmedeki "kambiyo senedine numara konacaktır.. " hükmünü ve senetteki o numarayı nasıl algıladığı önemlidir.

Bunun yerine senet sizin tarafınızdan ilamsız takip yoluyla icraya intikal ettirilebilir.Bu durumda karşı tarafça senedin teminat senedi olduğu ve ancak teminatın gerçekleşmediği ileri sürülebilir ki bu durumda sözleşme hükümlerine göre teminatın gerçekleştiği açıktır.

Bana göre,gereksiz olabilecek zaman kaybını ilamsız takip ve bu takibe itiraz halinde açacağınız itirazın iptali davası ile sorunu halledebilirsiniz.Çünkü teminat olarak değerlendirilebilecek bir senedi 10 örnek ile icraya intikal ettirmeniz halinde "takibiniz iptal edilecek aynı yolları bir kere daha katetmek zorunda kalabileceksiniz"...

Yada ,senedi alacağın temliki hükümlerine göre (nama yazılı hale geldiğinden ) devredeceksiniz.Devralan senedi 10 örnek ile icraya intikal ettirecek.Bu durumda sözleşme hükümleri alacağın temliki sebebiyle üçünü kişiye de ileri sürülebileceğinden aynı olaylarla baştan karşılaşacaksınız.Alacağın temliki durumunda borçlunun lehdara karşı olan tüm defilerini alacağı temlik alana karşı da ileri sürebilir.(Bakınız BK 162 )
Aslen bonoda ciro edilemez kaydı olmasa idi, bu durumda borçlu iyiniyetli hamile karşı bu tarz defileri ileri süremeyecekti.Takipte borçlunun "teminat senedi iddialarından etkilenmeyecekti"(Aşağıdaki karar)

Kolaylıklar dilerim.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/12-206

K. 2007/202

T. 11.4.2007

• ŞİKAYET ( Keşideci Tarafından Konan Kayıtla Nama Yazılı Hale Gelen Senet Alacağın Temliki Yolu İle Devredilebileceği - Bu Yasağa Rağmen Yapılan Ciro da Alacağın Temliki Hükümlerine Tabi Olduğu )

• NAMA YAZILI HALE GELEN SENET ( Keşideci Tarafından Konan Kayıtla Geldiği/Alacağın Temliki Yolu İle Devredilebileceği - Bu Yasağa Rağmen Yapılan Ciro da Alacağın Temliki Hükümlerine Tabi Olduğu )

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Keşideci Tarafından Konan Kayıtla Nama Yazılı Hale Gelen Senet Alacağın Temliki Yolu İle Devredilebileceği - Bu Yasağa Rağmen Yapılan Ciro da Alacağın Temliki Hükümlerine Tabi Olduğu )

• CİRO EDİLEMEZ ŞERHİ KONAN SENET ( Lehtar Tarafından Senet Ciro Edilmemiş ve Bizzat İcra Takibine Konu Edildiği - Bono Üzerine Konulan "Ciro Edilemez" Şerhinin Senedin Kambiyo Senedi Olma Niteliğini Engellemeyeceği )

• KAMBİYO SENEDİ ( Bono Üzerine Konulan "Ciro Edilemez" Şerhinin Senedin Kambiyo Senedi Olma Niteliğini Engellemeyeceği )

6762/m.597,591,690,730/4


ÖZET : Keşideci tarafından konan kayıtla nama yazılı hale gelen senedin ciro edilme imkanı kalmaz. Ancak alacağın temliki yolu ile devredilebilir. Bu yasağa rağmen yapılan ciro da alacağın temliki hükümlerine tabi olur. ( TTK. m.591 ) Bu durumda senedi temellük edene karşı keşideci her türlü defilerini ileri sürebilir ( Prof.Dr.Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku 12.Bası, Eylül 2006 s. 118 vd. ).
Somut olayda takip konusu bono üzerine keşideci tarafından "ciro edilemez" şerhi konulmuş, lehtar tarafından senet ciro edilmemiş ve bizzat icra takibine konu edilmiştir. Hal böyle olunca, bono üzerine konulan "ciro edilemez" şerhinin senedin kambiyo senedi olma niteliğini engellemeyeceğinden Daire Bozması doğrudur.
DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 1. İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.02.2006 gün ve 2006/74 E- 89 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 09.05.2006 gün ve 2006/7431-10310 sayılı ilamı ile;
( ... TTK.nun 690. madde göndermesi ile TTK.nun 597/2. maddesi hükmü gereğince bir bonoda "emre yazılı değildir" veya bu manayı ifade eder şekilde "ciro edilemez" gibi ibarelerin yazılması halinde o bononun kambiyo senedi niteliğini etkilemez. Böyle bir bonoya dayalı olarak lehtarın keşideci borçlu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapması mümkündür.
Nitekim; somut olayda takibe konu bono ön yüzünde "ciro edilemez" şerhinin olduğu görülmektedir. Söz konusu bu açıklama senedin ciro edilemeyeceği anlamında olup, başkaca bir kayıt içermediğinden ve dosya içinde konulu olan 17.02.2003 tarihli sözleşmede, takip dayanağı bonoya atıf yapılmadığı için, bu belge de alacaklının takip hakkını engelleyecek nitelikte bulunmadığından, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken takibin iptali yönünde hüküm tesis edilmesi isabetsizdir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı-borçlu davalı şirketten 16.02.1998 tarihli sözleşme ile daire satın aldığını, süresinde inşaatın bitirilerek teslim edilmemesi nedeniyle, 09.01.1999 ve 02.02.2000 tarihlerinde imzalanan ek protokollerle teslim süresinin uzatıldığını, en son 17.02.2003 tarihinde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile daire bedelinin 18.212.000.000 TL. teslim tarihinin ise 17.05.2004 tarihi olarak belirlendiğini, sözleşme gereğince ödemelerin takside bağlandığını, daire teslim edildiğinde bakiye 12.000.000.000 TL.'nin ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince davalı şirkete 12.000.000.000 TL bedelli bir bono verdiğini, buna rağmen dairenin teslim edilmediğini, dairenin müvekkiline tesliminin de hukuken imkansız olduğunun anlaşıldığını, bununla birlikte, davalının haksız olarak kendi edimini yerine getirmeden bu bonoya dayalı olarak aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla icra takibine giriştiğini, senedin üzerine "ciro edilemez" şerhi yazılması nedeniyle bononun kambiyo senedi olma niteliğini yitirdiğini, bu nedenle kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapılamayacağını, ileri sürerek, şikayet yoluyla takibin iptaline ayrıca; davalının kendi edimini yerine getirmeden icra takibi yaptığından bedelsizlik nedeniyle itiraz yoluyla takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, "ciro edilemez" kaydının sadece senedin ciro edilmesini yasakladığını, senedin kambiyo senedi olma niteliğini etkilemediğini, kendisinin de senedi ciro etmeden icraya koyduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece; "ciro edilemez" kaydı nedeni ile bononun teminat, müteselsil mesuliyet fonksiyonlarının ve tedavül edebilme kabiliyetinin ortadan kalkması nedeniyle senedin kambiyo senedi olma niteliğini yitirdiği, adi senede dönüştüğü, bu nedenle kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapılamayacağı gerekçeleri ile takibin iptaline, takibin iptali sebebiyle borca itiraz hakkında inceleme yapılmasına ve karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Dairece, "ciro edilemez" şerhinin senedin kambiyo senedi olması niteliğine bir etkisi olmayacağı düşüncesi ile yukarıda açıklanan bozma sevkedilmiş, yerel mahkemece ilk kararda direnilmiştir.
Bilindiği üzere, kambiyo senetlerinin temlik cirosu ile devrinde, cironun garanti ( teminat ) fonksiyonu vardır ( TTK. m.597, 690, 730/4 ). Bu husus Türk Ticaret Kanunun 597. maddesinde; "Aksine şart bulunmadıkça, ciranta, poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmemesinden mesuldür." şeklinde ifade edilmiştir. Garanti fonksiyonu, normal olarak, hukuken geçerli bir devirle başlar ve muhatapça ödeme yapılıncaya kadar devam eder.
Zamanaşımı veya hakkı koruyucu işlemlerin yapılmaması sebebiyle son bulur. Müracaat hakkının kullanılması söz konusuysa, müracaat borçlusu yönünden, bu şahsın yapacağı ödemeyle sona erer.
Bununla birlikte ciranta, garanti borcunu iki şekilde ortadan kaldırabilir.
Öncelikle; poliçesinin ( bononun ) kabul edilmemesinden veya ödenmemesinden sorumlu olmayacağını poliçe ( bono ) üzerine yazarak, cirantanın senetten doğan sorumluluğunu bertaraf etmesi mümkündür. ( TTK. m.597/1 ) Buna sorumsuzluk kaydı, ademi mesuliyet kaydı denir. Bunun için belirli bir ifadenin kullanılması mecburiyeti yoktur. Ciranta, "bila mesuliyet", "bila teminat", "ödenmemeden sorumlu değilim", "kabulden sorumlu değilim" vb. gibi kayıtlar koyarak sorumluluğunu ortadan kaldırabilir.
İkinci olarak ise; Ciranta, "yeni bir ciroyu yasaklayabilir." ( TTK. m.597/11 ) Bir cirantanın, poliçenin ( bononun ) tekrar ciro edilmesini yasaklayarak, bu yasağa rağmen poliçeyi ciro yoluyla devralan şahıslara karşı garanti vecibesinin doğurduğu sonuçlardan kendisini kurtarması mümkündür.
Senet üzerinde "Ciro edilemez kaydını" nasıl ciranta koyabilirse, aynı şekilde keşideci de koyabilir.
Bono, poliçe ve çek kanun gereği emre düzenlenen senetlerdir. Bu senetler üzerine ciranta tarafından konulan ciro edilemeyeceği kaydı senedi nama yazılı bir kambiyo senedi haline getirmez. Bunun aksine keşideci tarafından konulan ciro edilemeyeceği kaydı senedi nama yazılı hale getirir.
Bu şekilde, keşideci tarafından konan kayıtla nama yazılı hale gelen senedin ciro edilme imkanı kalmaz. Ancak alacağın temliki yolu ile devredilebilir. Bu yasağa rağmen yapılan ciro da alacağın temliki hükümlerine tabi olur. ( TTK. m.591 ) Bu durumda senedi temellük edene karşı keşideci her türlü defilerini ileri sürebilir ( Prof.Dr.Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku 12.Bası, Eylül 2006 s. 118 vd. ).
Somut olayda takip konusu bono üzerine keşideci tarafından "ciro edilemez" şerhi konulmuş, lehtar tarafından senet ciro edilmemiş ve bizzat icra takibine konu edilmiştir. Hal böyle olunca, bono üzerine konulan "ciro edilemez" şerhinin senedin kambiyo senedi olma niteliğini engellemeyeceğinden Daire Bozması doğrudur.
Bu nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
Öte yandan, davacı dava dilekçesinde yukarıda açıklanan şikayet nedenleri ile birlikte itiraz nedenlerini de ileri sürmesine, şikayet nedenlerinin geçerli bulunmamasına göre, daha önce incelenmeyen itiraz nedenlerinin incelenip, o yönden de olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 11.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/19-781

K. 2003/768

T. 17.12.2003

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Davacının Bonodan Dolayı Borçlu Olmadığının Tespini Talep Etmesi )

• MENFİ TESPİT DAVASININ ÖZELLİĞİ ( 2004 Sayılı Yasaya Gör Borçlunun İcra Takibinden Önce veya Takip Sırasında Borçlu Olmadığının İspatı Amacıyla Menfi Tespit Davası Açabilmesi )

• MENFİ TESPİT DAVALARINDA İSPAT ( Bir Vakıadan Kendi Lehine Haklar Çıkaran Müddeinin O Vakıayı İspat Etmesi Genel İspat Kuralının Menfi Tespit Davaları İçinde Geçerli Olduğunun Kabul Edilmesi )

• KAMBİYO İLİŞKİSİ ( Kambiyo İlişkisinin Temelini Oluşturan Taraflar Arasındaki Şahsi İlişkinin Soyutluk Kuralı Gereği Olarak İspat Bakımından Kambiyo İlişkisinden Ayrı Olması )

• İSPAT YÜKÜ ( Temeldeki Hukuki İlişki Yönünden Bonodaki İspat Kaydının Bizzat Alacaklı Tarafından Değişikliğe Uğratılması Sonucunu Olarak İspat Yükünün Alacaklıda Olması )

• BORÇLUNUN İSPAT YÜKÜ ( Borçlu Borcun Varlığını Kabul Ediyor Fakat Borcun Ödeme Gibi Bir Nedenle Sona Erdiğini İddia Ediyorsa Bu Durumda Doğal Olarak İspat Yükünün Borçluda Olduğunun Kabulü )

• TEMEL İLİŞKİ ( Kambiyo İlişkisinin Temelini Oluşturan Taraflar Arasındaki Şahsi İlişkinin Soyutluk Kuralı Gereği Olarak İspat Bakımından Kambiyo İlişkisinden Ayrı Olması )

• BONODA YER ALAN MALEN KAYDI ( Temeldeki Hukuki İlişki Yönünden Bonodaki İspat Kaydının Bizzat Alacaklı Tarafından Değişikliğe Uğratılması Sonucunu Olarak İspat Yükünün Alacaklıda Olması )

• MALEN KAYDI ( Senetten Anlaşılmayan Elden Para Verilmesi Olgusununa Alacaklı Tarafından Dayanılması Neticesinde İspat Yükününde Alacaklıda Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )

1086/m.72

4721/m.6

6762/m.688,691

2004/m.72


ÖZET : İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığım ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur ( MK.nun 6 ).İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran ( iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Somut olaya gelince; eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.Davacı/borçlu, davalı/alacaklının icra takibinin dayanağı olan senette malen kaydı bulunmasına karşın aralarında bir mal alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırdırılarak kendisine bedelinin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak senedin bankaya ibraz edilmediği gibi, kendisine de bir ödeme yapılmadığı iddiasıyla, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir.Davalı/alacaklı taraf ise, bonoda malen kaydı bulunmasına karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu, ifade etmiştir.
Şu durumda, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan "malen" kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiasının alacaklı yanca kabul edilmesi, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydının bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılması sonucunu doğurur. Alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden alacaklı artık kendi dayandığı ve senetten anlaşılmayan ( elden para verilme olgusunu ), bu hususu ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş söyleyişle, kendi dayanağı olan senetteki sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını ortaya atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf bu vakıayı ispat etmeye mecburdur.
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.10.2001 gün ve 2000/368-2001/771 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.03.2003 gün ve 2002/459-2003/2026 sayılı ilamı ile; ( "Dava, bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece dava konusu bononun hatır senedi olduğu yolundaki iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, %40 tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu bonoda "malen" kaydı bulunduğu halde davalı alacaklı, senedin verilen borç para karşılığı düzenlendiğini savunarak senedin ihdas nedenini talil etmiştir. Bu durumda, alacağı ispat yükü yer değiştirerek davalıya geçtiğinden davalıdan delilleri sunulup sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunmadığının saptanması isteminden ibarettir.
Tarafların kabulüne göre senedin tanzimi zamanında davacı/borçlu, davalı/alacaklı şirketin muhasebecisidir. Aralarında mal alım satımını gerektirir ticari bir ilişkinin bulunmadığı her iki tarafın da kabulündedir.
Dava konusu kambiyo senedinde ihdas nedeni olarak "malen" kaydı bulunmaktadır.Davacı/borçlu; davalı/alacaklının takibe konu ettiği malen kaydı içeren bono nedeniyle borcu bulunmadığını, aralarında mal alışverişi olmadığını, bononun bankadan kırdırılarak bedelinin kendisine verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak bunun da gerçekleşmediğini, iddia ederek borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı taraf temsilcisi de bonodaki malen kaydına karşın aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle birlikte davacı/borçluya elden borç para verildiğini ve bunu ödemediğini savunmuştur.
Mahkemece, bononun bedelinin malen mi nakden mi olduğu hususunun kesinleşmediği ve bedelin nakden ödendiğinin ispat edilemediği, senet bedelinin malen olduğunun kabul edildiği, bononun geçerli olduğu, dava konusu bononun hatır senedi olduğu yolundaki iddianın da davacı yanca kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, %40 tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine bu karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur. Mahkeme "karşılıklı olarak senetteki malen kaydının talil edildiği, ispat yükünün bu nedenle davacı/borçluda olduğu" gerekçesiyle önceki kararında direnmiş, hükmü yine davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; "malen" kaydı bulunan emre muharrer senette, borçlu/davacının alacaklıdan mal veya elden para almadığını; davalı/alacaklının da borçluya mal vermediğini ancak elden nakit borç para verdiğini savunması karşısında ispat yükünün taraflardan hangisinde olduğu noktasındadır.
Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan malen kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki "kambiyo ilişkisi" ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu "kambiyo taahhüdü"nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. ( TTK m 691/1 )
Bonoda şekil şartları TTK m 688'de sayılmıştır.Bunlar; "Bono" yada "Emre Muharrer Senet" ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. ( Prof Dr.Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11.Bası İstanbul 1989 sh.237 vd. )
Yerleşik Yargıtay İnançlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik "bedel kaydı"dır. Yinelemek gerekirse "bedel kaydı" kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin ( borçlunun ), senedin lehdarından ( alacaklıdan ) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında Kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtlan daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda ( HUMK. nun 290 mad. ) önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin "kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu" yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. ( Y.11.H.D.7/10/1982 gün ve 1982/4034-3688 sayılı ilamı ).
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir ( Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla yada bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili ( nedene, illete bağlanması ) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. ( Y.11.H.D.4/5/1984 gün 1984/2517-2601 sayılı ilamı ).
Senette borcun nedeni "mal" yada "nakit" olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme ( ihdas ) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
"Malen" ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir. ( Yargıtay Ticaret Dairesinin 10.4.1967 gün 558-1967 sayılı ilamı ve 23.11.1970 gün ve 2787-4659 sayılı ilamı, 11.H.D.nin 22/3/1983 gün ve 1983/772-1384 sayılı ilamı ).
Borçlu bonodaki "bedeli malen almıştır" kaydına rağmen bononun iptalini ister ve alacaklı bedelin mal olarak verilmediğini kabul, fakat nakden verildiğini iddia edecek olursa ispat külfeti hangi tarafa ait olacaktır. Eş söyleyişle alacaklı mı borçluya nakit verdiğini, yoksa borçlu mu alacaklıdan nakit almadığını kanıtlayacaktır. Bu ispat hangi koşullarda olacaktır?
Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdarın bedelin para olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur ( Prof.Dr.Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku, 2.bası, Ankara,1997, sh. 1007 vd )
Alacaklının başka bir iddiası varsa, diğer bir deyişle alacağının bir alacak borç ilişkisine dayandığını iddia ediyorsa bunu ispatlamak yükümlülüğündedir. ( Dr.Fadıl Cerrahoğlu Hukuki Bahisler Bononun Temel İlişki Açısından Delil Niteliği ve Bonoda Bedel Kaydı makalesi, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi 7 Nisan 1972 s.8 ) Yargıtay'ın yerleşik görüşü de bu yöndedir ( 19.H.D. 14.4.1992 gün ve 1992/8081-4430 sayılı ilamı, Y.11.H.D.nin 21.12.1983 gün ve 1983/5668-5790 sayılı ilamı. 11 HD. 16.6.1983 gün ve 1983/3004-3130 sayılı ilamı ).
Hemen burada menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde durmakta yarar vardır.
İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığım ispat için menfi tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur ( MK.nun 6 ).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran ( iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Somut olaya gelince;
Eldeki dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Davacı/borçlu, davalı/alacaklının icra takibinin dayanağı olan senette malen kaydı bulunmasına karşın aralarında bir mal alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırdırılarak kendisine bedelinin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, ancak senedin bankaya ibraz edilmediği gibi, kendisine de bir ödeme yapılmadığı iddiasıyla, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı/alacaklı taraf ise, bonoda malen kaydı bulunmasına karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını, kabulle borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu, ifade etmiştir.
Şu durumda, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan "malen" kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiası alacaklı yanca da kabul edilmiş, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydı bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılmıştır. Alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden alacaklı artık kendi dayandığı ve senetten anlaşılmayan elden para verilme olgusunu ispat yüküyle karşı karşıyadır. Eş söyleyişle, kendi dayanağı olan senetteki sebepten ayrılarak elden para verildiği iddiasını ortaya atarak, "bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden" taraf davalı/alacaklıdır ve bu vakıayı ispat etmeye mecburdur, dolayısıyla ispat yükü davalı/alacaklıdadır. Borçlu aralarında temel ilişkinin varlığını kabul etmemiş, kendisine ispat yükü getirecek olan ödeme nedeniyle karşılıksızlık iddiasında bulunmamış, aksine borcun varlığını inkar etmiştir. Alacaklının bonodaki malen kaydına karşın alacak borç ilişkisinin mal alışverişine dayanmadığı yönündeki kabulü karşısında davacı/borçlunun iddiası bu noktada sabit olmaktadır. Lehdarın yani alacaklının "bedelin para olarak verildiği " iddiasını ispat yükü ise kendisinde bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece kanıt yükünün davalı tarafta olduğu gözetilerek, davalının savını kanıtlayabilmesi için olanak verilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kanıt yükünün tayininde yanılgıya düşülerek davanın reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.12.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/5138

K. 2003/9383

T. 7.10.2003

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Her Ne Kadar Senedin Arka Yüzünde "Teminat Senedinin Üçüncü Kişilere Ciro Edilemez" Kaydı Bulunmakta İse de Teminat Kaydında Neyin Teminatı Olduğu Açıklanmadan Senedin Geçerliliğine Etkili Olamayacağı - Reddi Gereği )

• TEMİNAT SENEDİ ( Üçüncü Kişilere Ciro Edilemez Kaydı Bulunmakta İse de Teminat Kaydında Neyin Teminatı Olduğu Açıklanmadan Senedin Geçerliliğine Etkili Olamayacağı - Menfi Tespit Davasının Reddi Gereği )

• BONONUN GEÇERLİLİĞİ ( Üçüncü Kişilere Ciro Edilemez Kaydı Bononun Geçerliliğine Etkili Olmayıp Senedi Nama Yazılı Hale Getirdiği - Mahkemece Menfi Tespit Davasının Reddi Gereği )

6762/m.788


ÖZET : Dava menfi tespit davasıdır. Her ne kadar senedin arka yüzünde "Teminat senedinin üçüncü kişilere ciro edilemez" kaydı bulunmakta ise de, teminat kaydında neyin teminatı olduğu açıklanmadan senedin geçerliliğine etkili olamayacağı öğretide ve uygulamada kabul edilmektedir. Öte yandan üçüncü kişilere ciro edilemez kaydı da bononun geçerliliğine etkili olmayıp senedi nama yazılı hale getirir. Bu durumda mahkemece menfi tesbit davasının reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, Garanti Bankası Kadıköy Nakit İşlemleri Şubesi tarafından müvekkiline 45.000 USD tutarlı 30.3.1999 vadeli bono ihbarnamesi gönderildiğini, senet lehdarı ve hesap sahibinin davalı olduğunu öğrendiklerini, davalıya verilen bir bono olmadığı gibi, bono altındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilin bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkilinden aldığı 45.000 USD borca karşılık 20.6.1998 tanzim 30.3.1999 vade tarihli bonoyu imzalayarak müvekkiline verdiğini, müvekkilinin bononun banka marifetiyle ödenmesi için bankaya başvurduğunu bononun 5.4.1999 tarihinde protesto edildiğini, imzanın davacıya ait olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece bononun teminat senedi olduğu ve alacağın gerçekleşip gerçekleşmediği kanıtlanamadığından davanın kabulüne davacının 20.6.1998 tanzim ve 30.3.1999 vadeli 45.000 USD bedelli bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tesbitine, koşulları oluşmadığından davanın %40 tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu bono, TTK.nun 788. maddesi hükmündeki yasal unsurları taşımaktadır. Davacı bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüşse de imzanın kendisine ait olduğu uzman bilirkişi raporu ile saptanmıştır.
Her ne kadar senedin arka yüzünde "Teminat senedinin üçüncü kişilere ciro edilemez" kaydı bulunmakta ise de, teminat kaydında neyin teminatı olduğu açıklanmadan senedin geçerliliğine etkili olamayacağı öğretide ve uygulamada kabul edilmektedir. Öte yandan üçüncü kişilere ciro edilemez kaydı da bononun geçerliliğine etkili olmayıp senedi nama yazılı hale getirir. Bu durumda mahkemece menfi tesbit davasının reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulünde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/3294

K. 2008/5808

T. 24.3.2008

• TEMİNAT BONOSU ( Hamil ve Takip Alacaklısının Bonoyu İktisap Ederken Bilerek Borçlunun Zararına Hareket Ettiği de İddia ve İspat Edilemediğine Göre Borçlunun Kötüniyet İddiası Sabit Olmadığından İstemin Reddi Gerektiği )

• BEYAZ CİRO ( Keşideci Borçlu Lehtara Karşı İleri Sürebileceği Şahsi Defilerini İyiniyetli Hamile Karşı İleri Süremeyeceği )

• ŞAHSİ DEF'İLER ( Keşideci Borçlu Lehtara Karşı İleri Sürebileceği Şahsi Defilerini İyiniyetli Hamile Karşı İleri Süremeyeceği )

• İYİNİYETLİ HAMİL ( Hamil ve Takip Alacaklısının Bonoyu İktisap Ederken Bilerek Borçlunun Zararına Hareket Ettiği de İddia ve İspat Edilemediğine Göre Borçlunun Kötüniyet İddiası Sabit Olmadığından İstemin Reddi Gerektiği )

• KAMBİYO TAKİBİ ( Keşideci Borçlu Lehtara Karşı İleri Sürebileceği Şahsi Defilerini İyiniyetli Hamile Karşı İleri Süremeyeceği )

6762/m.599, 690


ÖZET : Keşideci borçlu lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi defilerini iyiniyetli hamile karşı ileri süremez. Hamil ve takip alacaklısının bonoyu iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket ettiği de iddia ve ispat edilemediğine göre, borçlunun kötüniyet iddiası sabit olmadığından istemin reddi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı Ferhat vekili tarafından borçlu Abdullah hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve borçluya örnek 10 numaralı ödeme emri gönderilmiştir.
Borçlu vekili tarafından icra mahkemesine sunulan itiraz dilekçesinde taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 10. maddesi gereğince bononun teminat için verildiği ifade edilmiş ve takibin iptaline karar verilmesi istenmiştir.
Dava dilekçesi ekindeki sözleşmede takip alacaklısı Ferhat taraf değildir.
Adı geçen hamilin senedi lehtar Musa'nın beyaz cirosu ile eline geçirdiği ve yetkili hamil olduğu görülmektedir. TTK'nın 690. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun'un 599. maddesi gereğince, keşideci borçlu lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi def'ilerini iyiniyetli hamile karşı ileri süremez. Hamil ve takip alacaklısı Ferhat'ın bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği de iddia ve ispat edilemediğine göre, borçlunun kötüniyet iddiası sabit olmadığından istemin reddi yerine kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 24.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/9668

K. 2006/12385

T. 9.6.2006

• BONODAKİ TEMİNAT SENEDİ İBARESİ ( Dayanak Belygenin Hangi İlişkinin Teminatı Olduğunun Yazılı Bir Belgeyle Kanıtlanması Gereği - Bonodaki Teminat Senedi Sözcüğünün Kambiyo Senetlerine Mahsus Yolla İcra Takibi Yapılmasına Engel Olmadığı )

• KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS YOLLA İCRA TAKİBİ ( Bonodaki Teminat Senedi İbaresinin Bu Yolla Takip Yapılmasına Engel Olmaması )

• TEMİNAT SENEDİ İBARESİ ( Dayanak Belygenin Hangi İlişkinin Teminatı Olduğunun Yazılı Bir Belgeyle Kanıtlanması Gereği - Bonodaki Teminat Senedi Sözcüğünün Kambiyo Senetlerine Mahsus Yolla İcra Takibi Yapılmasına Engel Olmadığı )

2004/m. 170/a


ÖZET : Dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belgeyle kanıtlanmadığı sürece `teminat senedi` sözcüklerinin tek başına bononun kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemez.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Takip dayanağı 2 bononun arka yüzünde sadece ( bedeli teminattır ) ibaresinin bulunması onun kambiyo senedi vasfını ve bu senetlere ilişkin özel yol ile takip yapılmasını engellemez. HGK.nun 14.03.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine HGK.nun 22.06.2001 tarih ve 2001/12-496 sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belgeyle kanıtlanmadığı sürece `teminat senedi` sözcüklerinin tek başına bononun kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemeyeceği kabul edilmiştir. Olayımızda söz konusu senetler borçludan teminat olarak alınmış senetler olmayıp, senet alacaklısının bilahare Halk Bankası'ndan almış olduğu kredi karşılığı teminat olarak vermiş olduğu senetlerdir. Bu ilişki, borçlu açısından bir sonuç doğurmayacağından, ayrıca yukarıda belirtilen kural dikkate alındığında alacaklının senetleri takibe koymasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mahkemece, borçlunun bu şikayetinin reddine karar verilerek, diğer itirazlarının incelenmesi gerekirken, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 09.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/13297

K. 2005/17545

T. 20.9.2005

• TAKİBİN İPTALİ TALEBİ ( Taraflar Arasındaki Senedin Mücerret Borç İkrarını İçermediği Tespit Edilmiş Olmasına Göre Taraflar Edimlerini Yerine Getirip Getirmediğinin Ve Dolayısı İle Alacağın Tahsil Edilip Edilmeyeceğinin Yargılamayı Gerektirmesi Nedeniyle Kabulü Gereği )

• TAKİBE İTİRAZ ( Taraflar Arasındaki Senedin Mücerret Borç İkrarını İçermediği Tespit Edilmiş Olmasına Göre Taraflar Edimlerini Yerine Getirip Getirmediğinin Ve Dolayısı İle Alacağın Tahsil Edilip Edilmeyeceğinin Yargılamayı Gerektirmesi Nedeniyle Kabulü Gereği )

• SÖZLEŞME KAPSAMINDA ALINAN SENET ( Senedin Mücerret Borç İkrarını İçermediği Tespit Edilmiş Olmasına Göre Taraflar Edimlerini Yerine Getirip Getirmediğinin Ve Dolayısı İle Alacağın Tahsil Edilip Edilmeyeceğinin Yargılamayı Gerektirdiği - Takibin İptali Gereği )

• MÜCERRET BORÇ İKRARI ( Takip Dayanağı Senedin Taraflar Arasındaki Sözleşme Kapsamında Alınmasına Göre Senedin Borç İkrarını İçermediği - Taraflar Edimlerini Yerine Getirip Getirmediğinin Ve Dolayısı İle Alacağın Tahsil Edilip Edilmeyeceğinin Yargılamayı Gerektirdiği )

6762/m.688/2

2004/m.170/a-2


ÖZET : Alacaklı vekilinin İcra Mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde takip dayanağı senedin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında alındığını açıkça beyan ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, dayanak belgenin T.T.K.'nun 688/2.maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği tespit edilmiş olup, mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği gibi tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmediğinin ve dolayısı ile alacağın tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle Mahkemece, İ.İ.K.nun 170/a-2.maddesi gereğince itiraz kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı Cengiz vekili tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve örnek 163 nolu ödeme emri adı geçene 26.07.2003 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu vekili yasal süresinde icra mahkemesine başvurarak takip dayanağı senedin taraflar arasındaki Müstahsil Satış Sözleşmesi nedeniyle verildiğini, teminat senedi olduğunu ve borçlunun sözleşme uyarınca edimlerini yerini getirmemesi nedeniyle senedin bedelsiz kaldığını belirterek takibin iptaline karar verilmesinin talep etmiştir.
Dosyaya sunulan 27.01.2003 tarihli sözleşmenin taraflar arasında düzenlendiği ve alacaklının belge altındaki imzaya karşı çıkmadığı görülmektedir. Alacaklı vekilinin İcra Mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde takip dayanağı senedin taraflar arasındaki sözleşme kapsamında alındığını açıkça beyan ettiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, dayanak belgenin yukarıda açıklanan nedenle T.T.K.'nun 688/2.maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği tespit edilmiş olup, mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği gibi tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmediğinin ve dolayısı ile alacağın tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle Mahkemece, İ.İ.K.nun 170/a-2.maddesi gereğince itiraz kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.09.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.