Mesajı Okuyun
Old 23-01-2008, 14:58   #4
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ISTANAZ
A şahsı evinin parkelerini yaptırmak için B ile sözlü anlaşma yapmıştır. B parkeleri yapmış, bedeli de banka aracılığı ile ödenmiştir. Bir süre sonra parkeler kabarmıştır. Bu durum B'ye sözlü olarak bildirilmiş, parkeleri yeniden yapması istenmiştir. B, A'yı bir süre oyalamış ve parkeleri yenideb yapmamıştır. Bunun üzerine A parkeleri başka bir şahsa yeniden yaptırmıştır.

Başlangıçta yapılmış yazılı bir sözleşme yoktur. Ödemeler bankadan yapılmıştır. B fatura da düzenlememiştir.
Sonradan ortaya çıkan ayıplarla ilgili bir tespit yoktur. Ayıp ihbarı sözlü yapılmıştır. B ayıpları gidermemiş, 3. bir şahsa yeniden yaptırılmıştır.
Bu halde;
A, ayıpları ve ayıpları ihbar ettiğini nasıl ispatlayabilir?
3. şahsa yaptırdığı parkelerin bedelini talep edebilir mi?
Olumlu sonuç alma şansı var mı?
Teşekkür ederim.

Sayın meslektaşım,
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay bu tür yapım işlerini eser sözleşmesi olarak kabul etmekte ve BK hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir.

Borçlar Kanunun 355 vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine ilişkin hükümlerde eserde sonradan ortaya çıkan ayıpların derhal yükleniciye bildirileceği öngörülmiş ancak nasıl ve ne şekilde ihbar edilmesi gerektiği hususunda bir düzenleme yapmamıştır. ( md 362/son) Uygulamada ayıp ihbarının sözlü olarak yapılabileceği ve ayıp ihbarının yapıldığı tanık dahil her türlü delille ispatlanağı kabul edilmektedir.

Yüklenicinin kusuru nedeniyle iş sahibinin uğradığı zararlar BK 360 maddeye göre iş sahibinden talep edilebilir.

Saygılarımla...


T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/1042
Karar: 2003/3187
Karar Tarihi: 16.06.2003
ÖZET : 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu'nun 3/F maddesinde "Tüketici bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Aksinin düşünülmesi halinde üst düzey teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi yasa kapsamında kaldığını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarında -yasanın amacına rağmen- Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceğinin kabulü icap eder. Bundan dolayı somut olayda olduğu gibi istisna ( eser ) sözleşmelerinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin korunması hakkındaki kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir. Bu nedenle mahkemece verilen hüküm bozmayı gerektirir.


(4077 S. K. m. 3/F)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili avukat F ile davalı vekili avukat G geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davada, yapımını davalının üstlendiği parke işlerinin sözleşmeye aykırı montajı sebebiyle reddi gereken bu esere karşılık ödenen 2.030.000.000 TL'nin iadesi istenmiş, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılan dava sonucu istem kabul edilmiştir.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu'nun 3/F maddesinde "Tüketici bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre yasa hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Aksinin düşünülmesi halinde üst düzey teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi yasa kapsamında kaldığını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarında -yasanın amacına rağmen- Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceğinin kabulü icap eder. Bundan dolayı somut olayda olduğu gibi istisna ( eser ) sözleşmelerinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin korunması hakkındaki kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir.
Açıklanan bütün bu nedenlerle davaya genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde bakılması yerine özel hükümler uyarınca Tüketici mahkemesinde bakılması doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'da 26.2.2003 gün 2003/15-127 Esas 2003/102 Karar sayılı ilamı ile aynı görüştedir. )
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 275.000.000 TL duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 16.6.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak: Corpus Arşiv








T.C.
YARGITAY
5. Hukuk Dairesi

Esas : 2003/6354
Karar : 2004/3459
Tarih : 21.06.2004

ÖZET : Kural olarak yapılan şeyin kendisine tesliminden sonra iş sahibinin işlerin mutad cereyanına göre imkanını bulur bulmaz işi muayene ve kusurları varsa bunları yükleniciye bildirmesi gerekir. Burada uygulanacak yasa hükmü mahkemenin belirlediği gibi TTK.nun 25. maddesi değil, BK.nun 359. maddesidir. Şayet, teslime rağmen iş mutad cerayanına göre ayıp ihbarında bulunulmamışsa, iş sahibi kendisine teslim edilen iş zımnen kabul etmiş sayılır Yargıtayın istikrar kazanan içtihatlarda ayıp ihbarının tanık sözleri ile de kanıtlanabileceği kabul edilmektedir. Zira, ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması iş sahibine yalnızca ispat kolaylığı sağlar.

(818 s. BK. m. 359, 362) (6762 s. TTK. m. 25)

KARAR METNİ :
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

Gerçekten, kural olarak yapılan şeyin kendisine tesliminden sonra iş sahibinin işlerin mutad cereyanına göre imkanını bulur bulmaz işi muayene ve kusurları varsa bunları yükleniciye bildirmesi gerekir. Burada uygulanacak yasa hükmü mahkemenin belirlediği gibi TTK.nun 25. maddesi değil, BK.nun 359. maddesidir. Şayet, teslime rağmen iş mutad cerayanına göre ayıp ihbarında bulunulmamışsa, iş sahibi kendisine teslim edilen iş zımnen kabul etmiş sayılır (BK.md.362/II.). Yargıtayın istikrar kazanan içtihatlarda ayıp ihbarının tanık sözleri ile de kanıtlanabileceği kabul edilmektedir. Zira, ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması iş sahibine yalnızca ispat kolaylığı sağlar (YHGK.2.2.1979 gün 393-80 sayılı kararı, Y.15.H.D.16.9.1998 tarih 2869/3367 sayılı kararı ... gibi).

Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; davalının 5.7.2002 tarihli dilekçesinde dayandığı tanıkların kimler olduğunu sorup saptamak, bunları ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda dinlemek, süresinde yapılmış ayıp ihbarı var ise bilirkişiden ek rapor alınarak eseri red etmeyen davalının bedelde ne miktar indirim hakkı olduğunu açığa kavuşturmak (BK.md.360) davacının icra inkar tazminatı istemini de sonucu dairesinde değerlendirmekten ibarettir.

Eksik araştırma ve incelemeye dayalı mahkeme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21.6.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : Corpus