Mesajı Okuyun
Old 30-12-2009, 22:09   #98
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

"...Gürbüztürk, yaptığı yazılı açıklamada, dairenin verdiği bir kararla ilgili yayınlanan bazı haber ve yorumlarda Yargıtayın, bakireliği evlilik için kadında bulunması gerekli bir vasıf olarak gördüğü ve bu vasfın bulunmamasının evliliğin iptali sebebi olarak değerlendirdiğinin ifade edildiğini anımsattı. Dairenin söz konusu haberlere konu kararı Bolu Aile Mahkemesinin verdiği bir kararın temyiz edilmesi üzerine verdiğini anımsatan Gürbüztürk, koca tarafından açılan davalı eşin bakire olmadığı iddiasına dayalı evliliğin iptali davasının yerel mahkeme tarafından reddedildiğini belirtti. Kararın kocanın temyizi üzerine 22 Şubat 2007 tarihinde bozulduğunu, bozma kararında koca tarafından açılan davanın kabulü gerektiğinin ifade edildiğini anlatan Gürbüztürk, karar düzeltme incelemesi sırasında 4 Haziran 2007 tarihinde bozma kararından dönüldüğünü kaydetti. Gürbüztürk, karar düzeltmede, evliliğin iptali davasının reddedilmesinin doğru olduğu kabul edilerek, yerel mahkeme kararının onandığını ve 22 Şubat 2007 tarihli bozma kararının hukuki geçerliliğinin kalmadığını açıkladı. Yargıtayın, düzeltilen karar dışında bu konuda emsal sayılabilecek başka bir kararının bulunmadığını bildiren Gürbüztürk, Hatalı kabul edilerek düzeltilen, bu nedenle hukuken geçerliliği kalmayan bir kararın ele alınıp habere ve yoruma konu edilerek, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi ve kuruma olan güvenin zedelenmesi, basının etik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır dedi. AA"

Sayın Raşit Tavus,

Yargıtay 2.H.D. Başkanı, "Hatalı kabul edilerek düzeltilen, bu nedenle geçerliliği kalmayan bir kararın ele alınıp habere VE YORUMA konu edilerek; kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesinin" basın etiğiyle bağdaşmadığını ifade etmiş. (Bu mesaj 1.sayfada da var, konuya ilişkin HUKUKİ değerlendirmeler de keza)

Gerek yasal düzenlemede yer almayışı, gerek yargılayıcıların yorumları, bekaretin kadında aranması gereken bir "Vasıf" olmadığını, emsal karar da bakire çıkmadı iddiasının evliliğin iptali davasında haklı neden oluşturmadığını bize anlatıyor.

Varlığına yokluğuna hukukun itibar etmediği bir konuda girişilen tıbbi müdahaleye ise, hukukun evleviyetle itibar etmeyeceği açık.

Hala neyi tartışıyoruz? Şüphesiz Yüksek Mahkemenin Daire Başkanı da, sürekli atıf yaptığınız "Örf ve adet hukuku" konusunda, ziyadesiyle bilgi sahibidir.

Saygılarımla.