Mesajı Okuyun
Old 27-12-2011, 23:56   #7
Hak Hukuk

 
Varsayılan Hayatın Kendisi

Avukatın emeğinin karşılığını alması en doğal hakkıdır. Öteyandan, bu hak tüketicinin korunması hakkı ile karşılaştırıldığında, burada öncelik tanınacak olan tüketicininkidir.. Avukatlık ta bunun için vardır.
Gözlemleyebildiğim kadarıyla günümüzde icra müdürlüklerindeki her 5 takipten 4 tanesinin alacaklısı iletişim (cep, sabit,internet) sektöründeki aktörlerdir.. Bu takiplerin nedeni iletişim hizmeti alan abonelerin borçlarına sadık olmaması değil, tüketicilerin üzerine her gün boca edilen sayısız yanıltıcı reklamın etkisiyle oluşan, sürekli değişen abone kararlarıdır.. 4077 sayılı,Tüketicinin Korunması Kanununun 6.maddesiyle “aldatıcı, yanıltıcı” reklam yasaklandığı halde, etkili bir denetim mekanizmasının bulunmayışı sonucu, telefon aboneleri operatörler arası dolaşıp durmakta, fakat nereye giderlerse gitsinler kendilerini icraya düşmekten her nedense kurtaramamaktadır.
Kanaatimce bunun nedeni, etkisi hala sürmekte olan,tüketicinin aldatılmadığı elektrik ve su aboneliği algısıdır. Tüketici,kampanya reklamına kanarak bir cep telefonuna abone olurken şöyle düşünmektedir: “ Karşımda dünya çapında bir firma var: 30 TL ye 1000 dakika konuşturacağım diyorsa, konuşturacak demektir.30 liraya 1000 dakika…bunun başka anlama çekilecek bir tarafı yok. 1000 dakika! 16 saat yani…biter mi hiç. Bütçeme uygun bir parayla konuşma ihtiyacımı gidereceğim, telefonda sohbet edecek değilim ya! Koskoca bir dünya firması! Benim gibi küçük bir tüketicinin bu reklamdan ne anlayacağını bilmez mi? Şu küçük bütçemle cep telefonuna 30 liradan fazla ayıramayacağımı hesap etmiştir; ben yıllarca su ve elektrik abonesi oldum. Hiçbir belediye,hiçbir elektrik idaresi bana sürpriz gelecek bir para istemedi. Bu operatör bir ilçenin belediyesi, Tek’i değil bütün Türkiye’de hizmet veren koskoca bir şirket.beni aldatacak değil ya!”
Türkiye’deki icra takiplerinin (kanaatimce) 4/5’nin iletişim sektörüne ait olmasının nedeni yanıltıcı reklamlardır. Mesela tüketici, “1000 dakikam dolunca konuşma hakkımı durdur” dese alacağı cevap şudur:”Hayır!bu mümkün değil!”Bunun neden mümkün olmadığını bilmiyorum ancak teknik imkanlarla alakalı olmadığını düşünüyorum. Çünkü bundan çok daha karmaşık hususlar anında mesajlanabilmektedir aboneye. Ama tüketicinin bu en doğal karşılanabilecek talebine her nedense bugüne kadar verilen cevap hep“asla!” olmuştur.
Çoğu tüketici 30 yerine aylık 90-100 liralık faturalarla karşılaşınca şoke olmakta, kendisini aldatılmış hissine kapılarak takibe düşmektedir.
Abone, Tüketici Hakem Heyetine gidince genellikle olumlu karar alabilmektedir. Fakat bu kararın iptalinin dava edildiği Mahkemeler (Yargıtay yolunun kapalı olması yüzünden içtihat oluşamadığından) çok farklı kararlar verdiğinden, tüketici yargılama giderlerine katlanmayı göze alamadığından, hakkını aramaktan geri durmaktadır.
Hak aramayı engelleyen giderlerin başında icra veya tüketici mahkemelerinde hükmedilen maktu (220-550) vekalet ücreti geldiği bir gerçektir:80 liralık alacak ve 550 liralık gidere mahkumiyet! Elbette hakimleri bağlayan sözleşmelerdir. Fakat Sözleşmelerin tek sayfa olabilecek iken, 4-5 sayfalık düzenlenmesinin nedeni, abonenin onu okumadan imzalanmasını sağlamak gayesiyleymiş gibi geliyor insana.
İşte Asgari Ücret Tarifesindeki 12.madde değişikliği sanırım toplumdaki bu kaygıyla getirilmiş bir hükümdür. Avukatın emeğinin korunması elzemdir ancak olup bitenlerin seyirci kalınamayacak noktaya geldiği de bir gerçektir.