Mesajı Okuyun
Old 08-07-2010, 22:49   #167
Nur Deniz

 
Varsayılan

Ah yine çocuk olsam...Yaşanmışlıklar ve öğrenmişlikler bir kenarda yaşanmamış ve öğrenilmemişler olarak kalsa.

Oyuna doymasam, ses tonuma dikkat etmek zorunda kalmadan kavgalar etsem komşunun oğlanlarıyla, evlerine kadar kovalasam. Ertesi sabah hiç birşey olmamış gibi saklambaç oynamaya çağırsam, gelseler, unutsalar dünü. Eteğime bahçemizin meyvelerini doldursam, arkadaşlarıma dağıtsam eteğim yukarı ne kadar sıyrıldı düşüncesi olmadan. Annem oyunun en tatlı yerinde eve yemeğe çağırsa, doymadan idareten kalksam sofradan , elimde ekmek parçası ile koşsam sokağa. Abilerim fesatlıklarından elime çatal batırsalar ''Yanlışlıkla oldu'' deseler tek yanlışları bu olsa...Gizli içtikleri sigara paketlerinin yerlerini babama ispiyonlasam, babam da ''Zaten başlamışlar, yapmayın desem, dinlemezler ki'' dese beni sakinleştirse...

Dondurmalar aksa en güzel elbiselerime, ağzıma yüzüme bulaşsa, tek derdim limonlu mu daha güzeldi çilekli mi diye düşünmek olsa. Keçi gibi tırmandığım erik ağacından çatıya çıksam orada uyuyup kalsam, herkes telaşlansa, arasa beni, uyansam en rahat uykudan inemesem aşağı, merdivenle zar zor indirseler, annem süpürgeye sarılmışken beni evden babam kaçırsa bu kez de... Erik ağacı kesilsin diye annem ısrar ederken, kandırıkçı babam üstten hiç çıkmadığım dalı kesip anneminde gönlünü alsa.

Yıllardır dilimiyle karpuz yemiyorum, ısırabileceğim kalınlıkta dilimi babam elime verse ısırınca yanaklarıma karpuzun suyu bulaşsa, öpse sonra yanaklarımı. Yüzümü yıkasa, cebinden çıkardığı bez mendiliyle incitmeden yüzümü silse, en samimi öpücük oydu galiba, şimdi düşünüyorum da...

Kandillerde her evden farklı pişi kokuları yayılsa sokağa, diş bulgurları yapsa komşu teyzeler, ''köstek kesseler'' yeni yürüyen çocuklar düşmesin diye, kocaman kadınlar koştursalar sokakta. Evden dışarı kokusu sızan yemek piştiğinde komşuların hakkı olsa bizim evdeki tencerenin yemeğinde. ''Canı çekmiştir çocukların'' bahanesi hazır olsa gelen-giden yemeklerde.

Bayramlarda bayramlığımı beğenmemek beni kahretse, yenisini aldırsam, eski aldıklarını üzerimden yine çıkarmasam.

Tül perdeleri kesip kuzenlerle en küçük en güzel kızı süslesek gelin gibi, bir köşeye oturtsak, kımıldasa bağırsak... Makası saklasak ama yerine yeni perde bulamasak, azar işitsek, süt dökmüş kediye dönsek de yine de ertesi gün unutsak suçumuzu, hem bize kızsalar hem de duymuyoruz sanarak gülseler.

Kirazdan küpe taksa babam kulaklarıma ''Foto Ekrem'' e gitsek, bir babamın dizinde, bir de beyaz ponponlu çoraplarımla ayrıca beni çekse Ekrem amca...Birkaç gün sonra görebilsek o günkü pozumuzu. Her yıl babam bana altın küpe alsa, kolye taksa kendi eliyle ''Düşürürsen üzülme!'' dese de ben yine düşürünce ağlasam, yenisiyle avunsam.

Eve gelen faturalar sadece bir kağıt parçası anlamını taşısa, ha bir de postacı amcanın tanıdık olması bizi mutlu etse...

Hastalansam, ateşlensem, kendime geldikçe alnımda sıcak bir el hissetsem, o hafta sadece benim için yemekler yapılsa. Dizlerim kanasa koşarken, durunca farketsem acısını, arkadaşlarım gelse yanıma birşeyler yapabilme umuduyla.

Apandisit ameliyatı olan, bademciklerini aldıran çocukların hastane anılarını dinlesek, oyunlardan en güzel yerleri onlara versek.

Yeni alınan topumu babası olmayan kıza ağladı diye hediye etsem, eve geldiğimde ''Patladı, güzeli değilmiş!'' diye yalanlar uydursam, Abilerim bu kez de beni ispiyonlasalar. Ağlasam suç bastırmak için, kendim inansam yalanlarıma. Uyku herşeyin çözümü olsa...

Babamın elinden tutup adımlarını izleyerek, ritmik zıplamalarla yanında yürüsem ''Yılmaz'ın Kahvesi'' ne gitsek. Belimden tutup, dut ağacının altındaki masanın kenarına oturtsa, oraletin limonlu mu portakallı mı olduğuna karar veremeyip Çamlıca gazoz içsem.

''Tatlı Çarşamba'' lar olsa, sınıf arkadaşım kızlar bize gelse, ben onlara gitsem, hava kararmadan evlere dönme telaşı olsa. Doğum günlerim hiç unutulmasa, bir gün önce her yeri dağıtsam ne aldılar merakıyla. Toparlayacağım derken yorulsam. Takvimden koparılan sayfaları zorla okuttursam. Resim yaparken uyuyup, kendi masallarımızın hayallerini kursam, Ayşegül ü merak edip, Haidi ye özensem...

Yemek yapma denemeleri yapsak, beceremesek, utancımızdan zorla yesek, karnımız ağrıdığında gülseler bize. Pamuk şekerleri bitiremesem, yarısını babama zorla yedirsem, O da sevmese ben de ama almaktan yine vazgeçmesek...

Tombala oynasak yılbaşlarında...

Amcam, dayım uzaktan geldiğinde benim hediyem ayrı gelse...

Hiç büyümesem hiç...

Şimdi herşey anlamını yitirdi galiba. Dondurma istediğimde ''Sen çocuk musun?'' denilir diye vazgeçiyorum istemekten. Zaten alan da yok.

Sanıyorum babamı özledim yine, küçük bir kız çocuğunun gözlerinde yine baba varsa mutsuzdur, değil mi?

Yıldızları sadece merak etsek, üzüntüyle bakmasak uzaklara...