Mesajı Okuyun
Old 29-05-2010, 02:48   #153
Nur Deniz

 
Varsayılan Ölüm Üzerine

Ölümden korkmayan var mı? Ya da ölümü düşünmeyen? Hiç sanmıyorum. Hepimiz aklımızın erdiği zamandan bu yana düşünürüz ölümü. Nasıldır? Sonuç mu, başlangıç mı? Birçok şey dinleriz yaşayanlardan. Çünkü henüz bunu yaşayıp da anlatabilene rastlamadık.

En çok genç ölümlerine, kanser gibi ağır hastalıklara, kazalara, ya da bedensel olarak acı çektiğine inandığımız insanlara içimiz acır. Bebek-çocuk ölümleri, yeni evli çiftelerin balayına giderken ayrılmaları sızlatır içimizi.

Yaşam boyunca merak ederiz kendi ölümümüzü. Yazarız, okuruz, birşeyler bırakmaya çalışırız yaşadığımızı ispatlarcasına. Bilinmezi bilmek için uğraşır dururuz.

Bazen bir yakınımızın kaybı hayat dengemizi altüst eder. Ruh halimizi ve karakterimizi değiştirir. Ya çok kırılgan, ya çok dengesiz ya da çok sessiz olabiliriz. Uzunca bir zaman yas dönemine girer her sözü kaybettiğimize yorarız. Bazen bir ömür boyu aklımızdan çıkmaz bu kayıplar. Vicdan hesaplaşmaları yapar, Ah keşke yaşasaydı! larla dolu cümleler kurarız.

Nereden aklıma geldiyse bu gecenin vaktinde yine ölümü düşünüp aslında ne kadar bencil olduğumu/olduğumuzu farkettim. Birgün mutlaka başımıza gelecek bir şeyi hergün düşünmenin anlamsızlığını ve bencilliğini farkettim. İnsanlar ölecek! Her canlı ölecek! Annelerimiz, babalarımız bizden önce ya da sonra çocuklarımız (eğer varsa), mahallenin bakkalı, köşedeki simitçide ölecek! Ölüme olan isyanımızın özlem duygusundan kaynaklandığını düşünüyorum. Bir daha görememek, dokunamamak, koklayamamak, sarılamamak. Sözlerin ve hayallerin yarım kalması. Bizimle ilgili yani.

Oysa kaybettiklerimiz bizi özlemiyor ve bunu hissetmiyor. Bunu yaşayan biziz. Özlem duygusu ile başa çıkabildiğimiz zaman ölüm acısının hafifleyeceğini düşünüyorum. Şöyle ki: Gidenin arkasında kalan boşluk bizim içimizde. Asla yeri doldurulamaz gibi mi davranalım, yoksa ölümü bir son nokta olarak mı görelim? Ölümü hayatın bir parçası olarak mı görmek lazım, yoksa hayatı ölümün bir parçası olarak mı görmeliyiz?

Birçok kayıp yaşadım. Özlemediklerimi kolayca atlatırken benim için, beni çok sevdiğine, hayatın her alanında yardımcı olacaklarına inandığım kişilerin kaybı daha zor geldi/geliyor. Bundan şunu anladım ki, ölümü bencillikle kınıyoruz.

Düşündüm de, aslında hayat ölümün bir parçası. O zaman bütüne savaş açmak, lanetlemek neden?

Aldığımız bu sondan kaçıncı nefes hiç düşündük mü? Ya bütün planlarımız yarım kalırsa?

Birçok sıfatlar koyar olduk ölümün önüne.Onurlu ölüm, zor ölüm, istenilen ölüm, ani ölüm, yavaş ölüm. Ne gereği varsa? Ölüm ölümdür.

Kısaca: Benden sonrası kıyamet. Yaşarken başa çıkamayacağımız duyguları yaşamayalım da. Hiç kimse yaşamasın!

O zaman bilinmezden az da olsa uzağa çekilmek lazım. Yaşamak. Kaybedince özleyeceklerimizi düşünerek yaşamak. En güzeli bu sanırım.

Ben düşündüm, siz düşünmeyin. Doğru bir sonucu yok bu gerçeğin.

Saygılarımla.