Mesajı Okuyun
Old 16-08-2007, 22:13   #36
güler ataş

 
Varsayılan Gerçek Şamar Gibidir Mutlaka Çarpar- öykü

Her akşam, güneşi sahilde bir Cafe’ de, kahvemi yudumlayarak uğurluyorum gecenin kollarına. O, günün kirini yıkarken, Akdeniz’ in dalgalarında, ben hafiften esen akşam seriniyle denizi temizlemeye başlıyorum. Hoş bir ılıklık vuruyor omuzlarıma.

Kimse farkında değil, herkes akşam oldu sanıyor. Oysa sandalda yarın ki kısmetini bekleyen balıkçı, ' sabahın seher vakti' şarkısını söylemeye devam ediyor..Bir ben duyuyorum, bir de belki ölümü olacağını bilse açlık grevine başlayabilecek balıklar.. Ama ikisi de biliyor aslında biri doyacağını sanıp atlarsa ölecek, biri yakalayamazsa ölecek.

Gözüm balıkçıyı balıklara bırak diyor.Gök yüzü daha yakın sanki.. Hemen yanı başımda çocuklarından kaptığı uçurtmayla, çocukluğunu çocuklardan çalan adam ve uçurtması takılıyor gözüme.

Dikkat ettim ki her akşam aynı saatte çocuklar masada bir şeyler içerken o, belki baba, belki büyük baba, başı havada özgürlüğe uçuyor bir ipin ucunda.
Ama bu akşam ki uçurtmada başka bir güzellik vardı. Başka bir görkem..Göklerin efendisi gibi vakurdu.Yeşilden pembeye ebruli. Takıldım ipin ucuna, benimde başım havada.Öyle raksediyor ki usta bir balerin bulutlara dans dersi veriyor gibi. Saçaklı yeşil pembe kuyruğu gökyüzünde sörf yapıyor ve bize tepeden bakıyor.. Ara sıra başıma çakılacak sanıyorum.Yada o kendini akşam saatinin fatihi sanıyor. Havadan yere pike inişi, yerden füze çıkışı yapıyor. Ne ipin bir ucundakinin, nede diğer ucundakinin farkında olmadığı bir şey vardı.

Biri ancak ipinin salındığı mesafede gösterebilirdi tüm yeteneğini. Diğeri ancak bir uçurtma kadar özgür olabilirdi.

Ne balıkçı, ne balıklar ,ne uçurtma, nede uçurtmacı gerçek özgürlükle, gerçek doyumun ne olduğunun farkında değillerdi. Birbirine tutsak olduklarını ne zaman fark edeceklerini merak etmeye başladım.
Balıkçı, o kadar uzaktan karada olup bitenin farkında değildi zaten. Ama uçurtmacı zaferini hayranlıkla izleyen gözlerimin farkındaydı. Kalksam diye düşünüyordum ama hiçbir oyunu yarıda terk etmediğimi biliyorum, oyunculara saygısızlık olmasın diye. Uçurtmacının da seyircisini seyirsiz bırakmamak derdinde olduğunu hissettim.

Hesabı ödemek üzere kasaya yöneldim. Haberler başlamıştı radyoda.- Bir yerde orman yangını,diğer tarafta çatışma,ırakta katliam, ve yeni hükümetin icraatları, cumhur başkanı krizi.
Kasada oturanlardan biri.- Ülkeyi zor günler bekliyor dedi.
Hesabı ödedim..Uçurtmacı uçurtmasının özgürlüğüne son verdi..Çocuklar uçurtmacıya eve gitmek istediklerini söyledi.İyiden hava kararmıştı çünkü.

Balıklar, her uzanan yemi dost sanmamalarını, balıkçı, her balığın oltasına takılmayacağını, uçurtma, birinin elinde ancak bu kadar özgür olabileceğini, uçurtmacı, ipin mesafesi kadar hayal kurabileceğini, ben, her koşulda yazacak bir malzeme bulabileceğimi bir saatte öğrendik.

Kasada ki diğer adam- bana ne ya, üç çayla kasa kapatıyorum, bundan daha kötü olmaz ya diyordu.
Ve Hepimiz gerçeğe dönüyorduk..ÜLKEYİ ZOR GÜNLER BEKLİYOR. İŞİMİZ ÇOK.