Mesajı Okuyun
Old 06-04-2013, 17:44   #20
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat Hakan Eren
Öncelikle görüşlerini paylaşan tüm meslektaşlara teşekkür eder, 5 Nisan Avukatlar Günümüzü kutlarım...

Bu ara karara karşı şöyle bir dilekçe kaleme aldık ve mahkemeye sunduk:



********** HUKUK MAHKEMESİ
YARGIÇLIĞINA

Dosya No:2012/***

KONUSU : Avukatlık Hukuku’na aykırı gördüğümüz ara karardan dönülmesi talebidir.


Mahkemeniz, 05.03.2013 tarihli ön inceleme tutanağının (4) numaralı ara kararında “varsa taraf vekillerinin müvekkilleri olan asıllara, Hukuki Sorunların Sulh ya da Uzlaşma Yoluyla Çözümlenmesinin yasal dayanakları ile birlikte mahiyet ve önemini ayrıntılı bir şekilde anlatmalarına, bu görevini yerine getirmeyen vekil hakkında 6100 sayılı HMK’nun 329. maddesi gereğince disiplin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunduğunun da bilinmesine” denmiştir.

Yargılama sürecinde tarafların sulhe teşvik edilmesi yargıç için hem bir görev hem de bir yetkidir. Taraf vekili olan avukatların da müvekkillerini sulhe teşvik etmesi Avukatlık Hukuku’nun bir gereğidir. Mahkemenizin bu kararı alırken iyiniyetle hareket ettiği tarafımızdan bir ön kabuldür. Ancak, kararda kullanılan kelimeler ve ara karara hakim olan üslup, Avukatlık Hukuku açısından kabul edebileceğimiz bir yöntem değildir.

Birincisi, yargılama hukukunda, mahkemenin taraf vekili olan avukata bir ödev, bir görev verme yetkisi bulunmamaktadır. Avukat, yargılama boyunca, elinde olanları sunmak istediği kadarı ile sunar, yapma imkanı olduğu fiilleri de yapmak istediği kadarı ile yapar. Avukatın bağımsızlığı ve serbestliğinin doğal bir sonucudur bu. Avukatın bu serbestisinin elbette bir sınırı vardır. Bu sınır, temsil ettiği kişinin hakları ve Avukatlık Disiplin Hukuku’dur. Avukatın yargılama esnasında hukuka aykırı ya da kötüniyetli davranışları olursa, bunun soruşturma yeri duruma göre Cumhuriyet savcılığı ya da Baro Disiplin Kurulu olacaktır; davayı gören mahkeme değil.

Buna paralel olarak ifade etmeliyiz ki, “görev verme işlemi” görevi verenle muhatabı arasında bir astlık - üstlük ilişkisinin varlığını arar. Yargılama hukukunda, davayı gören yargıç ile taraf vekili avukat arasında bir astlık – üstlük ilişkisi bulunmadığına göre ara karardaki bu konunun “görev” olarak tanımlanması yanlış olmuştur.

İkinci olarak, “bu görevi yerine getirmeyen vekil hakkında HMK m.329 hükmüne göre disiplin hükümlerinin uygulanma imkanın bulunduğunun da bilinmesine” karar verilmiştir. Kararın bu bölümüne hakim olan üslubu tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyoruz. Yargılama makamı olan yargıç, taraf vekili olan avukatı, ileriye dönük muhtemel davranışlara atıfla, disiplin hükümleri işletmekle uyarmamalıdır. Bu, yargılamaya hakim olması gereken ve hukukçuların iletişiminde bulunması gereken nezaket kurallarına aykırıdır. Yargılamada her makam görev ve yetkilerini bilerek işlem yapmalıdır.

Avukatın müvekkili ile olan en geniş anlamda iletişimi, paylaşımları, görüş alış verişi, bunların sınırı ve içeriği, yargıç dahil hiçbir makamın müdahale edemeyeceği bir alandır. Bu alanda bir kusur, bir eksiklik varsa, ifade ettiğimiz gibi bunun sorgulama yeri ancak Cumhuriyet savcılığı ya da Baro Disiplin Kurulu olabilir.




SONUÇ ve İSTEM : Sunduğumuz nedenlere, 05.03.2013 tarihli (4) numaralı ara kararın kaldırılarak aynı istemin, Avukatlık Hukuku’na aykırı olmayacak bir yöntemle yeniden kaleme alınması saygılarımızla talep olunur.

Davalı – karşı davacı vekili
Avukat Hakan EREN


Bu dilekçemize karşı bir yanıt/karar aldığımızda onu da elbette siz meslektaşlarımla paylaşacağım.

Selam ve saygılarımla...

Sayın Eren,
Dilekçe ve emeğiniz için bir avukat olarak teşekkür ederim...
Ancak, dilekçenizi yapılan açık yanlışı bertaraf edecek ve ortaya koyacak kudrette bulmadığımı belirtmek durumundayım..
Hakimin hatası, daha etkili bir yanıtı hak edecek kadar fahiş nitelikte idi çünkü...