Mesajı Okuyun
Old 01-01-2013, 23:50   #18
salih.hukuk

 
Varsayılan

Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Dava, ziynet ve bir kısım ev eşyaları ile çeyiz eşyalarının iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkiline ailesi tarafından nişan hediyesi olarak üç adet yarım altın, beş adet çeyrek altın, 2 adet burma bilezik ve 1600 Mark, düğünde ise 500 Euro, 1 yarım altın ve 5 adet çeyrek altın takıldığını, davalının ailesi tarafından ise nişanda 4 adet burma bilezik, 14 adet çeyrek altın, set takımı, 200.-TL para ve düğünde ise 2 adet burma bilezik 3 adet çeyrek altın ve 100.-TL para takıldığını, ayrıca davacı tarafından çeyiz olarak getirilen ev eşyaları ile çeyiz eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelleri olan 20.470.-TL'nin yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davacıya takılan altınlar ile paranın düğünden hemen sonra annesinin evine götürülüp bırakıldığını, davacının şahsi eşyalarını teslim etmeye hazır olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen eşyalardan battaniye, kırlent ve karyola örtüsü, havlu sayısının davacının bildirdiği miktarda olmadığını, yedi adet seccadenin hiç getirilmediğini, elektrik süpürgesi, ocaklı fırın, çamaşır makinesi ve halının davalı tarafından alındığını ve davanın reddini savunmuştur.

Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.

Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.

Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.

Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce götürme fırsatı elde edemediğini, ziynetlerin ve paranın miktarı ile bir kısım ev ve çeyiz eşyalarının miktarını dinlettiği tanık beyanlarıyla ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin ve paranın miktarı ile davalı tarafından varlığına ve miktarına karşı çıkılan eşyalar ile ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK'nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine