Mesajı Okuyun
Old 05-10-2006, 21:45   #10
Merhaba

 
Varsayılan

Merhaba,

Sayın Hukukçu,

Evet ben bir hukuçu değilim. Fakat benim mesleğim benim tümümü tanımlamıyor. Bence sizin mesleğiniz de sizin tümünüzü tanımlamıyor. Yaşamın her alanında düşünebileceklerim ve söyleyebileceklerim, salt mesleki kimliğimle ve bu çerçevedeki bilgilerimle mi sınırlı olmalı.? Nasıl ki siz hukukçu olduğunuz halde, hukuk dışında her konuda düşünme ve bunları ifade etme özgürlüğüne sahipseniz ben de öyleyim.

(Yoksa gerçekten böyle bir hakkım olmadığını mı söylemek istiyorsunuz….!!!)

Medeni dünyada benim bildiğim, sizin iddia ettiğinizin aksine, her kes her konudaki düşüncesini çekincesizce ifade etme hak ve özgürlüğüne sahiptir. Bu düşüncelerin kabul görüp görmemesi de, tamamen diğer bireylerin düşünce özgürlüğü alanında kalır.

Hiçbir zaman, toplumun değer yargılarıyla dalga geçmek gibi bir hakkım olduğunu iddia edemem, ama bu değer yargılarını bilimsel ve felsefi boyutlarıyla sorgulamak, eleştirmek ve hatta bazılarını reddetmek hakkım olduğunu sonuna kadar savunabilirim. (Değerleri savunmak, bunu genele dayatmak anlamına gelir ki, birilerinin de bu değerleri sorgulamak ve onları reddetmeyi savunmak hakları vardır.)

Üzülerek görüyorum ki, yazınızdaki genel tutum, karşınızdaki kişiyle hemen bir düzey farkı yaratarak , kendince onu küçümseyen, rencide eden, değersizleştiren ve hatta yine çoğunluk ailelerin değer yargıları içinde olan “sen çocuksun, büyüklerin yanında konuşulmaz” , “çeneni kapatmazsan döverim haaa…” türünden kompleksli bir büyüklük taslamak biçiminde ön plana çıkıyor. Bu tutum ve ifadeleriniz beni hiç rencide etmedi. Sizi de etmediğini düşünüyorum.

Sizin konuyla ilgili yorumunuzu okumadığımı iddia ediyorsunuz. Sizin bakış açınızla okumadım, ya da okudum, ama anlama kapasitem sınırlı. Sınırlı anlama kapasitemle görebildiğim şu. Siz konuyla ilgili hiçbir hukuksal yorum yapmaksızın , doğrudan karşıt sorularla ve “değerlerinize saldırıldığı” duygusunun yarattığı hırçınlıkla konuyu başlatan meslektaşınıza saldırıyorsunuz.

Yazınızı yalnızca okuyup gülüp geçmek vardı. Ve siz, benim konuya girişimle ve düşüncelerimi ifade etmemle, gerçekte bana bir teşekkür borçlu olduğunuzu hiçbir zaman anlayamayacaksınız.

Değişen zaman ve koşullara bağlı olarak hukuk ve kanunlar yaşam alanlarımızı ve sınırlarımızı belirliyor. Ve onlar bir dönem, dokunulmaz ve tartışılmaz tabular gibi önümüzde duruyor. Değişen toplum dinamikleri yeni ve farklıyı olduğu kadar, daha da önemlisi gerçekte olması gerekeni zorluyor ve kanunlar değişiyor. Şu ya da bu suçtan dün idam edilenler, bu gün aynı suçtan yirmi yirmi beş yıl ceza alabiliyor.

Evlilik dışı doğan çocuklar, öyle ya da böyle, bu güne kadar vardı, bundan sonra da olacak. Hukukun ve hukukçunun yapması gereken, her durumda, çocuk, anne ve baba mağduriyetlerini ortadan kaldıracak, “değerleri” değil, insanı merkeze koyan bir anlayışı temelleştirmek ve hukuksallaştırmaktır.

Herkes kendi değerlerini sahiplenmek ve korumak ve yaşamak hak ve iddiasına sahip olabilir. Hukuksa bu değerleri sorgular ve hatta bazılarını reddeder. Neden daha düne kadar ülkede işlenen yüzlerce töre cinayeti, “namus” saikiyle, kanunların cezayı hafifletici maddeleri kapsamında değerlendirildi de, şimdi bu uygulamalardan vazgeçildi.

“Namus” kavramını ülke insanımızın çoğunluğunun sahiplendiği bir anlayışla “bir toplumsal değer” olarak addedip, bu cinayetleri cezasız bırakmak kanımca daha doğru olurdu…!!!!

Ben böyle düşünüyorum ve sizin iddianızın aksine, uzman olmasam da, bu konudaki düşüncelerimi ifade etmek hakkına sahibim.

Buna karşın, karşıt düşüncelerini ifade etmek yerine, sözüm ona rencide etmeye yönelik her türlü saldırıyı da kınıyorum.


Siteye saygılarımla.

Merhaba.