Mesajı Okuyun
Old 27-04-2007, 14:27   #3
GÜLİZ

 
Varsayılan

Örnek olarak bu kararı gösterebilirim

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

Esas : 2005/24651
Karar : 2006/938
Tarih : 31.01.2006

ÖZET : Borçluya ödeme emri usulüne göre yapılmamıştır. Bu halde uyuşmazlık İİK.nun 65. maddesine göre değil, 7201 s. Kanunun 32. maddesine göre çözülmelidir. Uyuşmazlığı borçlu vekilinin gecikmiş itiraz olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.

(2004 sayılı İİK. m. 65) (7201 sayılı Tebligat K. m. 32)

KARAR METNİ :
Mahalli mahkemesinden verilen kararın müddeti içerisinde temyizen incelenmesi her iki taraf vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK.nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itirazda, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, muhatabın bir engel sebebiyle süresinde itiraz edememiş olması halinde gecikmiş itirazda bulunacak kişinin mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç tarih içerisinde icra Mahkemesine bildirilmesi gerekir. Maddeden de anlaşılacağı üzere gecikmiş itirazın ön koşulu usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olmasıdır.

Somut olayda borçlu Ülkü'ye ödeme emri 7201 s. Yasanın 21. maddesine göre tebliğ edildiği halde, muhatabın adreste bulunmama nedenleri Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesi uyarınca ilgililerin imzalarını taşıyan tutanakla tesbit edilmediğinden sözü edilen tebligat usulsüzdür (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.04.2001 gün 2001/6-386 esas 2001/389 karar s. kararı).

Bu halde uyuşmazlığın İİK.nun 65. maddesinde yer alan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 s. Yasanın 32. maddesine göre çözümlenmesi gerekir (HGK.nun 05.06.1991 gün ve 1991/12-258 E. 1991/344 K.).

7201 s. Tebligat Yasasının 32. maddesinde, "Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur", hükmüne yer verilmiştir. Borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği gün olarak bildirdiği 01.09.2005 gününe göre 05.09.2005 gününde Mahkemeye yaptığı başvurusu kanuni 7 günlük sürededir.

Borçlu vekilinin Mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanması, HUMK.nun 76. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ilişkin olması sebebiyle sonuca etkili olmayıp, başvuru bu hali ile 7201 s. Kanunun 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayetidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.2001 gün ve 1991/12-258 esas 1991/344 karar s. kararı).

7201 s. Kanunun 32. maddesi gereğince muhatabın usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren takibin şekline göre icra dairesine itiraz etmemiş olması, tebligatın usulsüzlüğünün tespiti halinde mal beyanında bulunma tarihi ve takip kesinleşmeden haciz konulamayacağı cihetle uygulanan hacizlerin kaldırılacağı sonucunu doğuracağından borçlunun şikayette hukuki yararının bulunması nedeniyle, mercii nezdinde yapılan tebligatın usulsüzlüğüne ait şikayetin incelenmesine engel teşkil etmez (Hukuk Genel Kurulu'nun 27.06.2001 gün ve 2001/12-543 esas 2001/560 karar s. kararı).

O halde, Mahkemece tebligatın usulsüzlüğüne yönelik şikayetin kabulü ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca borçlunun usulsüz tebligatı öğrendiği gün olarak bildirdiği ve borçlu vekilince karşı çıkılmayan 01.09.2005 tarihinin tebliğ tarihi olarak tespitine karar vermek gerekirken, başvurunun İİK.nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itiraz olarak nitelenip yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.

Kabule göre de; İİK.nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itirazda, gecikmiş itirazda bulunacak kişi, mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını da engelin kalktığı günden itibaren 3 tarih içerisinde icra Mahkemesine bildirmek zorundadır, icra Hakimi gecikmiş itiraz nedenlerini ve belgelerini inceleyerek, sonucuna göre bir karar verecektir. İİK.nun 65. maddesine göre Hakim, "gecikme sebebinin mahiyetine" ve "hadisenin özelliklerine" göre, takibin tatilini tensip edebilir. Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı, itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da isteyebilir. Bu takdirde tetkikata devam olunarak icra Hakimliğince gerekli karar verilir. Somut olayda Mahkemece borçlunun gecikmiş itirazına dayanak yaptığı belgeler geçerli kabul edildiğine göre, İİK. 65/4. maddesine göre alacaklı itirazın kaldırılması yönünde bir talebi olmadığından Mahkemece mazeretin kabulü ile takibin durmasına karar verilmesi, gerekirken yazılı biçimde borçlunun yetki itirazının kabulü yönünde hüküm tesisi doğru değildir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle bozulmasına, bozma nedenine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 31.01.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.