Mesajı Okuyun
Old 18-08-2017, 15:55   #14
Olcayhukuk.com

 
Varsayılan

Merhaba,
Emsal teşkil etmesi amacıyla aşağıda alıntıladığım kararda Yargıtay işverenin tüzel kişi olması ve teftiş-disiplin kurulu tarafından araştırma yapılması halinde sürenin başlamış kabul edilemeyeği yönünde karar vermiştir.Ayrıca fesih sebebinin feshe yetkili mercie ulaştırılması da sürenin başlangıcı olarak değerlendirmesi gerektiği belirtilmiş. Kolaylıklar.

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/20424
K. 2017/8464
T. 11.5.2017
• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE İSTEMİ (Davalı İşveren Tarafından Hak Düşürücü Süre Olan Altı İş Günü İçinde Fesih Bildiriminde Bulunulmadığı Anlaşıldığından Mahkemece Davanın Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu)
• SÖZLEŞMEYİ FESİH YETKİSİ (Feshin İş Kanununun 26. Md.sinde Yer Alan “24 ve 25. Md.lerde Gösterilen Ahlak ve İyiniyet Kurallarına Uymayan Hallere Dayanarak İşçi veya İşveren İçin Tanınmış Olan Sözleşmeyi Fesih Yetkisi İki Taraftan Birinin Bu Çeşit Davranışlarda Bulunduğunu Diğer Tarafın Öğrendiği Günden Başlayarak Altı İş Günü Geçtikten ve Her Halde Fiilin Gerçekleşmesinden İtibaren Bir Yıl Sonra Kullanılamayacağı)
• FESİH BİLDİRİMİ (Feshin Geçersizliği ve İşe İade İstemi - Davalı İşveren Tarafından Hak Düşürücü Süre Olan Altı İş Günü İçinde Fesih Bildiriminde Bulunulmadığı Anlaşıldığından Mahkemece Davanın Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu)
4857/m.24,25

ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı işveren tarafından, kaza tarihinden üç ay, zarar miktarının belirlenmesinden itibaren bir ay sonra iş akdinin SGK 04 kodu ile sonladırıldığı, her ne kadar mahkeme kararında davacının iş akdinin İş Kanununun 25/II-ı maddesi gereğince yasal süre içinde haklı sebeple sonlandırıldığı gerekçesine yer verilmiş ise de feshin İş Kanununun 26. maddesinde yer alan “24 ve 25. maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.” hükmüne uygun olmadığı, başka bir anlatımla davalı işveren tarafından hak düşürücü süre olan altı iş günü içinde fesih bildiriminde bulunulmadığı anlaşıldığından, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A-) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin 06.12.2013-02.07.2014 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, iş akdinin hiçbir haklı sebep gösterilmeden keyfi olarak sonlandırıldığını ve hemen ertesi gün yerine bir kişinin istihdam edildiğini, 30.06.2014 tarihinde 04 kodu ile SGK'ya bildirimde bulunulduğunu, fesih işleminin hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu, feshin son çare olma ilkesine uyulmadığını, feshin açık ve net şekilde yazılı olarak bildirilmediğini, savunmasının alınmadığını, fesih işleminin geçersizliği ile işe iadesine, boşta geçen süre ücreti ile diğer haklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

B-) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, şirketin ..., ..., vs. markaların bölge bayiliğini yaptığını ve davacının şoför olarak işe alındığını, şirketin küçülerek bazı markaların bayiliğini bırakmak zorunda kaldığını ancak yine de davacının iş akdine son verilmediğini, davacının çalışırken şirket araçları ile bir çok kez kaza yaptığını, şirket aracının hasar gördüğünü ve zararın şirketçe karşılanmak zorunda kalındığını, davacının iş akdinin İş Kanununun 25/II-ı maddesi uyarınca haklı sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C-) Mahkemenin ilk kararı:

Mahkeme tarafından verilen 10/09/2015 tarih ve 2014/553 E., 2015/436 K. sayılı karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2015/39486 Esas, 2016/5105 Karar sayılı ilamı ile "Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davalı şirkette fesih tarihinde kaç işçi çalıştığına dair bir tespitin yapılmamış olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple öncelikle davalı şirketin Türkiye çapında aynı işkolunda merkez ve varsa şubeleri dahil tüm işyerlerinde fesih tarihi itibarıyla çalışan sayısının tespiti dava şartının sağlanması bakımından önem arzetmektedir. Mahkemece yapılacak iş SGK'na müzekkere yazılarak davalı şirketin Türkiye çapında aynı işkolunda faaliyet gösteren işyerlerinde fesih tarihi itibarıyla çalışan sayısı tespit edilmeli ve çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir. 30 işçi şartı gerçekleşmişse, davacı vekili tarafından davacıya ihbar tazminatı ödendiğine dair sunulan banka dekontu okunaklı olmadığından, davacıya ihbar tazminatı ödemesi yapılıp yapılmadığı, davalı şirket ve bankadan sorulmalı, ihbar tazminatı ödemesi yapılmışsa işveren yazılı fesih bildirimi yapmadığından ve fesihten önce davacının savunmasına da başvurmadığından fesih bildiriminin 4857 Sayılı Kanun'un 19. maddesindeki usule uyulmadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine eğer ihbar tazminatı ödenmemişse, şimdiki gibi karar verilmelidir. gerekçesiyle bozulmuştur.

Ç) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan kanıtlara göre davanın reddine karar verilmiştir.

D-) Temyiz:

Hükmü davacı temyiz etmiştir.

E-) Gerekçe:

İş sözleşmesinin hak düşürücü süre içinde feshedilip feshedilmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı sebeple fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 İş Kanununun 26. maddesinde, fesih nedeninin öğrenildiği tarih ile olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.

4857 Sayılı İş Kanununda, işçinin maddî çıkar sağlamış olması halinde bir yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddî bir menfaati olmuşsa, altı işgününe riayet etmek koşuluyla olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin işverenin haklı fesih imkânı vardır.

Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.

İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.

Haklı fesih nedeninin devamlı olması durumunda hak düşürücü süre işlemez (Yargıtay 9.HD. 15.2.2010 gün, 2008/16869 E, 2010/3345 K). Örneğin, ücreti ödenmeyen işçi ödeme yapılmadığı sürece her zaman haklı sebeple iş sözleşmesini feshedebilir. Bu örnekte işçi açısından haklı fesih nedeni her an devam etmektedir. Ancak işçinin daimî olarak bir başka göreve atanması veya iş şartlarının esaslı şekilde ağırlaştırılması halinde, bu değişikliğin sonuçları sürekli gibi görünse de işlem anlıktır. Buna göre sözleşmesini feshetmeyi düşünen işçinin bunu altı işgünü içinde işverene bildirmesi gerekir. Yine işyerinde işi yavaşlatma ve üretimi düşürme eyleminin süreklilik göstermesi durumunda, altı iş günlük süre eylemin bittiği tarihten başlar.

İşçinin ücretinin ödenmemesi temadi eden bir durum olmakla birlikte fesih hakkı ödemenin yapıldığı ana kadar kullanılabilir. Aksi halde Kanun'un 24/III-e maddesinde öngörülen neden ortadan kalkmış olur. Fesih iradesinin altı iş günü içinde açıklanması yeterli olup, bu süre içinde tebligatın muhatabına ulaşması şart değildir.

4857 Sayılı Kanun'un 26. maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkânını ortadan kaldırır. Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim resen dikkate almak zorundadır.

Bu maddede belirtilen süreler geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkını kullanan taraf, haksız olarak sözleşmeyi bozmuş sayılacağından ihbar tazminatı ile şartları oluşmuşsa kıdem tazminatından sorumlu olur.

Yukarıda değinilen altı iş günlük ve bir yıllık hak düşürücü süreler, işçi açısından 24/II madde, işveren açısından ise 25/II maddede belirtilen sebeplere dayanan fesihler yönünden aranmalıdır. Bu itibarla geçerli nedene dayanan fesih durumlarında, 26. maddede öngörülen hak düşürücü süreler işlemez. Dairemizin istikrar kazanmış uygulaması bu yönde olup, geçerli nedene dayanılarak yapılan fesihlerde belirtilen hak düşürücü sürelerin yerine “makul süre” içinde sözleşmenin feshedilebileceğini kabul etmektedir (Yargıtay 9. HD. 2.2.2009 gün 2008/9790 E. 2009/1003 K.).

Somut uyuşmazlıkta, davacının davalı şirkete ait aracı kullanmaktayken başka bir araçla çarpışarak maddi zarara yolaçması sebebiyle iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği iddia edilmiştir.

Mahkeme tarafından bozmadan önce verilen 2014/553 E., 2015/436 K. sayılı kararda “..feshe dayanak yapılan olayların üzerinden yasal sürenin geçmediği ve yine yasal süre içerisinde davacının iş akdinin sonlandırıldığı, davacının ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ile işverenin güvenini kötüye kullandığı ve bu sebeple davacının iş akdinin davalı işverence haklı bir sebeple sona erdirildiği, davalı tarafından feshe konu edilen 25/II-ı maddesi gereği feshin şartlarının oluştuğu ve davalı tarafın haklı feshin şartlarının oluştuğunu ispatladığı kanaatine varıldığından, açıklanan tüm bu sebeplerle davacı tarafından ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemece temyize konu iş bu kararda, Yargıtay bozma ilamına uyulduğu, davalı iş yerinin fesihten 6 ay önce ve 6 ay sonrası tüm dönem bordrolar, davacının banka hesap kayıtlarının celp edildiği ve dosyanın bilirkişiye tevdii edildiği, ihbar tazminatının ödendiğine dair bir delil bulunmadığının bilirkişi raporu ile de sabit görüldüğü, davacının ödemeye dair beyanına itibar edilmediği ve mahkemenin ilk kararında ayrıntılı olarak açıklanan gerekçelerin dikkate alınmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamından önce belirtilen gerekçelere dayanılarak yasal süre içerisinde davacının iş akdinin sonlandırıldığı, davacının ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ile işverenin güvenini kötüye kullandığı ve bu sebeple davacının iş akdinin davalı işverence haklı bir sebeple sona erdirildiği, davalı tarafından feshe konu edilen 25/II-ı maddesi gereği feshin şartlarının oluştuğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de feshe konu kazanın 05.04.2014 tarihinde gerçekleştiği, araçta 2.967 TL hasar oluştuğu 03.06.2014 tarihli faturadan anlaşılmaktadır. Davacının iş akdinin feshi tarihi SGK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 02.07.2014 tarihi olup SGK'ya davacının işten ayrılış bildirgesi 04 kodu (Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi ) ile bildirilmiştir.

Bu itibarla davalı işveren tarafından, kaza tarihinden üç ay, zarar miktarının belirlenmesinden itibaren bir ay sonra iş akdinin SGK 04 kodu ile sonladırıldığı, her ne kadar mahkeme kararında davacının iş akdinin İş Kanununun 25/II-ı maddesi gereğince yasal süre içinde haklı sebeple sonlandırıldığı gerekçesine yer verilmiş ise de feshin İş Kanununun 26. maddesinde yer alan “24 ve 25. maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.” hükmüne uygun olmadığı, başka bir anlatımla davalı işveren tarafından hak düşürücü süre olan altı iş günü içinde fesih bildiriminde bulunulmadığı anlaşıldığından, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Bunun yanında Mahkemenin gerekçeli kararının karar başlığında, dava tarihinin 10.02.2006 olmasına rağmen, 27.08.2008 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.

4857 Sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1-) Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2-) Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

3-) Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,

4-) Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,

5-) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

6-) Davacının yaptığı 466,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

7-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 1.980,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

8-) Peşin alınan temyiz harcının istemi halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak oybirliği ile, 11.05.2017 tarihinde karar verildi.