Mesajı Okuyun
Old 20-06-2012, 18:10   #200
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan 15.05.2012 tarihli Tutanak



T.C.
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

DURUŞMA TUTANAĞI: 2010/425

DOSYA NO
DURUŞMA TARİHİ: 15/05/2012

CELSE NO: 6.

BAŞKAN :

ÜYE :

ÜYE :

CUMHURİYET SAVCISI :


KATİP :


Belirli gün ve saatte 6. celse açıldı. Sanık Ömer Kavili ile sanık müdafileri Av. Müşir Deliduman, Av. İlker Atamer, Av. Hasan Kılıç, Av. Mehmet Metin Karagöz, Av. Mehmet Nuri Şek, Av. Taylan Tanay, Av. Erkan Albayrak, Av. Duygu Meltem Yakın ile katılan vekili Av. Emin Erhan Karaçam geldi. Açık yargılamaya devam olundu.
Tanık Gökçen Tuncer'e tebligat yapıldığı anlaşıldı.
Tanık Y. E. Ü.'in zorla getirilmesine cevap yok.
Yapılan yoklamada hazır oldukları anlaşıldı.
Sanık: Ankara'dan gelecek talimat dosyaya girmiş mi? dedi.
Tanık Imran Arık Özcan için Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazılan talimata ikmalen cevap verilmiş olduğu görüldü.
Sanık söz alarak; Huzurdaki tanığın dışarı çıkarılmasından sonra talimatla gelen tanık beyanına karşı beyanımız olacaktır dedi.
Tanık huzurdan çıkarıldı.
Sanık devamla; Her ne kadar Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne talimat yazılmış ve 26/03/2012 tarihinde 2012/100 talimat dosyasında duruşma açılmış ise de, yapılan duruşmada birçok kanunsuzluklar yapılmış, tanığa; yemin kanuni standartların dışında yaptırılmış, tanığın duruşmayı terk edemeyeceği, bizim ikazımız üzerine tanığa yapılmış, tanığın sözleri yargıç tarafından tutanağa geçirilmesi sırasında müdahale edilerek başka türlü yazılması karşısında bizlerin itirazı üzerine birkaç kez düzeltilerek zapta geçirilmiş, tanığın ifade beyanı CMK.nun 149, 219 çerçevesinde sesli ve görüntülü kayıt talebimiz kanunda yazılı olmasına rağmen reddedilmiş, tanığın konuyla ilgili olmayan ancak kişisel öfkesinin, kızgınlığının ürünü olan kelimeler tutanağa yazılmamış, bu mahkemedeki evrak fotokopileri tasdikli olmasına rağmen kendi beyanının tasdikli fotokopisine tanık "bunlar tasdiksizdir" şeklinde elindeki evrakı inkar ederek beyanda bulunmuş, özellikle işbu davadaki duruşma salonunda olan bitenlere ilişkin sorular karşısında sorulara cevap vermeyeceğini, soruları beğenmediğini ve gideceğini söyleyerek salonun kapısına yönelen tanığın eskiden avukatlık yapmasına rağmen şimdi ise yargıçlık mesleğine geçme aşamasında olması karşısında, tanıklığın işleyişini dahi bozması kanunun açık kurallarını çiğnemesi, gördüklerini ve duyduklarını düzgün anlatacağına yemin etmesine rağmen sorulara cevap vermeyerek hakimin "izin veriyorum" demesinden önce duruşma salonunu terk etmiş olması karşısında, bu tanığın mahkemeye celp edilerek huzurda dinlenmesi gerekir. Eğer mahkeme heyeti bu kadar kanunsuzluk, bu kadar usulsüzlük karşısında bunların normal olduğu ve tanık ile doğrudan temas etmeye yani, aynı tanığın bu salonda yeniden celbine karar vermeyecek, reddedecek olur ise bu kez bu tanığın Ankara'da yeniden talimatla dinlenmesine karar verilmesini, eksik olan kanundaki usulleri çiğneyen, hukuka aykırılıklarla dolu olan yönlerin hukuka uygun hale getirilerek sorgu işleminin yapılmasının da şerh yazılmasını, ayrıca, AIHS 6/3-2 "sözleşmeci hükümetler yargılananlara savunma imkan ve kolaylıkları sağlamayı taahhüt eder" ilkesi uyarınca savunma tarafı olarak bizlerin, sanık ve müdafilerimizin Ankara iline seyahat etme ve bu seyahatte avukatlık meslek kuralları çerçevesinde avukatların uçakla yolculuk etme masraflarının da sözleşmeci hükümeti temsilen savcılık suçüstü ödeneğinden ödettirilmesine karar verilmesini savunma makamı olarak talep ederiz. Ankara Barosu Avukat Haklan Merkezi'nden Av. Kaya Yelek ile Av. Selen Vargün tarafından duruşma salonunda olan biten ve bizim söylediklerimizi doğrulayan nitelikteki 26/03/2012 tarihli gözlem raporunun Ankara Barosu'nun Avukat Hakları Merkezi'nden getirtilmesini talep ediyoruz dedi.

İDDİA MAKAMINDAN SORULDU:
1- Tanık olarak görgü ve bilgisi talimat yoluyla alman İmran Arık Özcan isimli kişinin kovuşturma evresindeki anlatımının önceki evrede anlatımlarıyla birlikte değerlendirilmesine göre, bu tanığın anlatımı ceza; davasında her türlü denetime olanak verecek şekilde verileri barındırmış olması karşısında, ayrıca bu tanığın anlatımı ile diğer delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden bu noktada tanık İmran Arık Özcan isimli kişinin yeniden duruşmada ya da talimat yoluyla dinlenmesine gerek olmadığı düşüncesindeyiz.
2- Talimat yoluyla yapılan işlem sırasında hukuk kişileri olan avukatların yol giderlerinin karşılanmasına yönelik talepler ise, yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesi gereken bir olgu olduğu görüşündeyiz dedi.
Sanık; Mütalaaya itiraz ediyorum. İddia makamındaki savcı bu mütalaasında tanığın ifadelerinin esasa ilişkin yorumunu yapmaya kalkışmıştır. Oysa, bizim tanığın yeniden dinlenmesi için belirttiğimiz hususlar çiğnenip ayaklar altına alınan usul kurallarına ilişkindir. Hukukun en temel ilkesi ise usul esastan önce gelir ilkesidir. Ayrıca, 82 belgesi 90. madde uyarınca yöntemine uygun onaylanan Uluslararası Sözleşmeler ile Anayasa adı verilen 82 belgesindeki kurallar çatışacak olur ise, Uluslararası Sözleşmelere üstünlük tanınacağı yazılıdır. Öyleyse, kanunlarda yazdığına göre "masumun yargılaması" temel alındığı varsayılan ceza yargılamasında, yargılamanın külfeti olan ve henüz suçluluğu ortaya çıkmamış olan masum sanığın külfete katlanması yolculuk, yeme içme, barınma gibi giderleri karşılamak zorunda kalmaması hususu Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin içeriğinde ve AİHM'nin birden fazla içtihadında yazılıdır. Ayrıca, savunmanlık yaptığımız avukat meslektaşımızın sanık olarak yargılandığı Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi'nde şikayetçi polis memurlarının Urfa ve Tunceli'ye tayin edilmiş olmaları karşısında, mahkeme hakimi talebimizi kabul edilebilir bulmuş ancak, talimat işlemini yapacak olan yerel mahkemenin karar vermesine yönelik ara karar tesis etmiştir; (dosya ile ve dava ile doğrudan ilgisi olmayan ayrıntılarla uzatılmaması gerektiği hatırlatıldı) yani, Türk Mahkemeleri'nin kabul yönünde içtihadı vardır. Bu nedenlerle iddia makamının mütalaasına katılmıyoruz. Talebimizin kabulü yönünde karar verilmesini istiyoruz dedi.
Sanık müdafi Av. Mehmet Metin Karagöz; Ankara'da dinlenen tanık kendisini adeta katılan yerine koyarak, objektifliğe gölge düşüren beyanlarda bulunmuş ve İstanbul'da dinlenen diğer tanıklar beyanlarıyla çelişen ifadelerde bulunmuştur. Bu çelişkilerin Ankara'daki talimat ifadesinde gözetilmesi mümkün olamamıştır. Bir örnek olarak, Ankara'da dinlenen İmran Arık sanık müvekkilimle katılanın birlikte duruşma salonunu terk ettiğini belirtmesine karşılık, İstanbul'da dinlenilen zabıt katibi tanık katılanın müvekkilin sanıkla birlikte duruşma salonunu terk etmediğini beyan etmiştir. İki farklı şehirde dinlenilen iki farklı tanığın iki farklı beyanı arasındaki çelişkinin giderilebilmesi açısından da tanık İmran Arık'ın İstanbul'da dinlenmesine ihtiyaç olduğundan, mütalaaya bu yönden de itiraz ediyoruz dedi.
G/D: Sanık ve müdafînin talimatla ifadesi alınan tanığın tekrar dinlenmesi ve diğer tevsii tahkikat taleplerinin ayrıntılı oluşu nedeniyle, bu yönüyle incelendikten sonra karar verilmesine oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu. ,
Tanık tekrar huzura alındı.
TANIK Y. E. D; Ali kızı, 1964 doğumlu, …ISTANBUL adresinde oturur. (Bu sırada sanık müdafilerinden ikisinin duruşma salonundan ayrıldıkları görüldü) Sanığı tanır. Engel hali yok.
Bu sırada sanık söz alarak; Usul yönünden itirazımız vardır. 5271 Sayılı Yasa tanıkların birlikte dinleneceğini emretmektedir. Diğer tanığın dinlenip dinlenmeyeceği ve dinlenecekse ne suretle dinleneceği yönünde karar vermeyi mahkemeniz ertelediği için, o konuda karar verildikten sonra tanığın dinlenmesine geçilmesini talep ediyoruz dedi.
G/D: Sanığın usule uygun ve yerinde görülmeyen talebin reddine oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığa CMK.nun 53. maddesi gereğince gerçeği söylemesinin önemi, aksi halde yalan tanıklıktan cezalandırılacağı, doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği ve duruşma salonundan mahkeme başkanının izni olmadan terk edemeyeceği anlatıldı.
Bu sırada tanığın aynı olay nedeniyle başka bir dosyada yargılanması nedeniyle CMK.nun 50. maddesi gereğince yeminsiz olarak dinleneceği ve CMK.nun 48. maddesi gereğince kendi aleyhinde beyanda bulunmama hakkının bulunduğu hatırlatıldı.
Sanık; Son cümleden önce itirazım zapta geçilmedi. Tanığa başkanın izni olmadan terk edemeyeceği anlatıldı cümlesinden hemen sonra, tarafımdan mahkeme başkanına hitaben "usul hatası yapılmaktadır, huzurdaki tanığa yemin ettiremezsiniz, yasal yönden engel var" cümlelerini söylemiş isem de, bu cümlelerin tutanağa geçmemesi karşısında ısrarlı biçimde davranarak bu cümlelerin tutanakta yer almasını sağlamış bulunmaktayız dedi.

TANIKTAN BİLGİ VE GÖRGÜSÜ SORULDU:
Olay günü Ömer Bey beni telefonla aramıştı. Saat 2'de duruşması olduğunu, yetişemeyeceğini, gidip bekletip bekletemeyeceğimi sordu telefonda. Benim ofisim Kartal'da, Kartal'daydım ve gidebileceğimi söyledim. Ofisten çıkıp adliyeye geldim. Mahkemenin olduğu salona gittim. Kapıyı açtım, içeride Ömer bey ile Av. Hatice hanımı gördüm. Kapıyı açarken sesleri duymuştum. Gürültülü bir duruşma olduğu belliydi Kendilerini içeride görünce kapıyı kapatıp çıktım. Onlar benden önce yetişmişler. Duruşmaya girmişler. Ben kapının dışında, koridorda beklemeye başladım çıkmalarını. Süreyi tam hatırlamıyorum ama kısa bir süre sonra mübaşir kapıyı açtı. Zaten koridora da sesler gelmekteydi. Ömer bey ve hakime hanımın sesi olduğunu anladım. Karşılıklı tartışma olduğunu duydum gördüm. Kapının hemen önünde beklediğim için mübaşir kapıyı açtı tartışmaları gördüm. O esnada Ömer bey çantasını topluyordu. "Bizi polisle çıkaramazsınız, biz kendimiz gerekirse çıkarız" diye duydum. Ayrıntıları hatırlamaya çalışıyorum. Gergin bir ortam vardı. Hakime hanım "polis çağır" diye mübaşire tekrar hatırlattı. Mübaşir kapıyı tutmaktaydı o sırada. Ömer beyle Hatice hanım duruşma salonundan dışarı çıktılar (çıkan sanık müdafileri geri döndü). Çok kısa bir süre sonra polisler geldi Hatta Ömer beyle aralarında bir diyalog geçti. "Benim için mi geldiniz" dedi gülerek. Onlar da "Yok sizin için gelmedik, hakime hanım çağırdı" dediler ve duruşma salonuna girdiler. Biz koridorda Ömer bey, Hatice hanım ve sonraki duruşmada taraflar olduğunu öğrendiğimiz iki bayan beklerken konuşmalar oldu. Polisler duruşma salonundan dışarı çıktı. Onlar da bize katıldılar. Zannediyorum 3-4 polis bizimle birlikte konuşmalara katıldı, koridorda bekledi. Daha sonra duruşma salonunun kapısı açıldığında hakime hanımın hem sesini duyduk hem gördük kendisini. Zabıt yazdırdığını gördük. Ömer bey "sorun çıkabilir, siz içeri girin ben girmeyeyim şu anda" dedi. Biraz önceki tartışmadan dolayı bunu söylediğini düşünüyorum. Biz Hatice hanım ile birlikte duruşma salonuna girdik. İzleyici bölümüne oturduk. Zaptın yazılması bitti kısa bir sürede. Hakime hanımın söylediği biçimde. Hatice hanım zaptın bir örneğini istedi. Duruşma savcısı "hem duruşmaya girmiyorsunuz, hem sorun çıkarıyorsunuz zaptı fotokopiden alsınlar, ya da alın" dedi. Bunun üzerine hakime hanım da "fotokopisini alırsınız, şu anda vermiyoruz" dedi. Biz salondan çıktık. Ömer Bey tekrar girdi duruşma salonuna bizden bu bilgiyi alınca. Zaptı istedi, kapı açıktı bizler de duyduk bunları. Kendisine de bize söylenenler söylendi, zabıt verilmedi. Daha sonra ayrıldık binadan. Adliye içerisinde baro odası veya kafetarya şu anda hatırlamıyorum, tutanak tutulmaya karar verildi. Tutanak yazıldı. Tutanağı imzaladım. Gördüğüm ve duyduğum kısmı diye zaten tutanakta belirtiyor. Daha sonra adliyeden ayrıldım. Bir ya da 2 gün sonra Hatice Hanım ve Ömer bey beni aradılar. Tutanağı bilgisayar çıktısı olarak yazdıklarını, tekrar imzalamamın mümkün olup olmadığını sordular. Ofisime geldiler. Bilgisayar çıktısı olan tutanağı tekrar okudum ve imzaladım. Bir öncekinin aynısıydı. Olayla ilgili söyleyeceklerim bundan ibaret. Orada olduğum halde, bunu ispatlamak zorunda olmam son derece rahatsız edici. Sadece gördüğüm ve duyduğum bir kısmına imza attığım tutanaktan dolayı yargılanıyorum dedi. af.
Dizi 99-101'de kayıtlı tutanak okundu.
(Bu sırada sanığın hatalı olarak bazı kelimelerin ya da Harflerin okunması bahanesiyle zaman zaman müdahale ettiği görülmüş ve uyarılmıştır)
İtirazına devam etmekle tekrar uyarıldı.
Sanık müdafi Av. Mehmet Metin Karagöz söz almadan; Müvekkilimin itirazları doğrultusunda itirazlara devam etmiş, tutanağın doğru okunmasını istediğini söylemiş ve müdahale etmemesi hususunda tekrar uyarılmıştır dedi.
Tanık; Tutanak içeriğine bir diyeceğim yoktur. Tanık olduğum bölüm, mübaşirin polis çağırmak üzere kapıyı açtığı ve kapı önünde bekleyerek tartışmanın şiddetlendiği bölüm. O noktadan sonrasına tanığım ben dedi.
Katılan vekili; Tanık ifadesinde ilk tutanağın baro odası veya kafetaryada yazıldığını söylemiştir. Bu tutanak el yazısıyla mı yazılmıştı?
Tanık; Evet.
Katılan vekili; Tutanak neden işleme konulmadı, biliyor mu acaba? dedi.
Tanık; Bilmiyorum. Ancak, adliyeden ayrıldım ve çok geç bir saat olmuştu. O kadar tartışmadan sonra herkesin morali bozuktu. Özel olarak nedenini bilmiyorum. Ben imzalayıp ayrıldım. Tutanak bende değildi dedi.
Katılan vekili; İfadesinde gördüğüm ve duyduğum kısmı diye bir bölüm olduğunu ve bunun üzerine imza attığını beyan etmiştir. Fakat birkaç gün sonra bilgisayar çıktısı olarak gelen yeni tutanağın ilk tutanakla birebir aynı olduğunu ve okuduktan sonra imza attığını söylemiştir. Az önce okunan tutanakta gördüğüm ve duyduğum diye bir kısım yoktur. Öyle ise bu iki tutanak nasıl aynıdır?
Sanık söz almadan; Bu soruya usul itirazım vardır. Tanığa yorum yaptırmaya yöneliktir. Bu nedenle bu sorunun tanığa yöneltilmesine engel olunmasını talep ediyoruz dedi.
Tanıktan katılan vekilinin sorusuna cevap vermesi istendi.
Tanık; Hiçbir çelişki yoktur. Çok nettir. Başta söylediğim ve görüp duyduğum kısım tutanakta olayların büyük bir kısmına tanıktır denilen bölüme denk düşmektedir. Tanıklık görme ve duyma duyularıyla yapıldığına göre her iki cümle arasında hiçbir çelişki yoktur dedi.
Sanık; Biraz önce usul itirazımızın mahkeme heyeti tarafından ara karara bağlanması ve bu ara kararın tutanağa açıkça yazılması yasanın emri olduğu halde, bunu yapmayan mahkeme başkanından talep etmemize, mahkeme başkanı yasanın emrini yapmadığı halde yüzünü ekşiterek ve beden dili ile olumsuz tavır takınarak söze devam etmiştir. Bu husus usule aykırıdır.
Ayrıca, tanığın dışarıda beklediği sırada, koridorda ne vardı, ne yaptı, kaç kişi vardı, bu konuda tanığın hatırladıklarının sorulmasını istiyoruz dedi.
Tanıktan soruldu: Ben gelip duruşma salonunun kapısını açıp Ömer bey ve Hatice hanımı görüp kapıyı kapatıp dışarıda beklediğimde, duruşma kapısının hemen yanında 3 veya 4'lü sandalyede 2 bayan vardı. Daha sonra duruşma salonundan çıkan Ömer bey ve Hatice hanımın ve polis memurlarının gelmesiyle orada bir konuşma başladı. Bizler kendi aramızda konuşurken o iki hanım da konuşmaya dahil oldular. Sonrasında onların bir sonraki duruşmanın tarafları olduğunu, zannediyorum iki kardeş olabilirler, akraba olduklarını, yanılmıyorsam aile içi şiddet, darp nedeniyle ilgili davalarının görülmekte olduğunu öğrendik konuşmalar sırasında. Duruşma salonuna ilk önce gelen polislerden sonra 1-2 polis daha gelip bu konuşmaya dahil oldu. Tam sayıyı hatırlayamıyorum. 3 veya 4 polis memuru olabilir dedi.
İhtiyaç nedeniyle duruşmaya ara verildi. Saat: 15:50

Verilen ara soması tekrar duruşmaya başlandı. Saat: 16.10

Tanık Y. E. Ü. söz alarak; Şehir dışına çıkmam gerekiyor. Uygun görülürse izin istiyorum dedi.
Tanığın beyanı alınmış olmakla ve mazereti yerinde görülmekle duruşma salonundan çıkmasına izin verildi.

Tanık Gökçen Tunçer huzura alındı, kimlik tespitine geçildi.
TANIK GÖKÇEN TUNÇER; Mustafa Hayrettin kızı, 1969 doğumlu, Kartal Adliyesi'nde Cumhuriyet Savcısı olarak görevli. Sanığı duruşmada gördüğü için tanır. Engel hali yok.
CMKnun 53. maddesi gereğince tanığa gerçeği söylemesinin önemi, aksi halde yalan tanıklık suçundan cezalandırabileceği, doğruyu söylemesi hususunda yemin edeceği, duruşma salonunu izinsiz terk etmemesi gerektiği hususları hatırlatılarak, CMK.nun 55. maddesi gereğince "bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" diyerek yemim yaptırıldı.

TANIKTAN BİLGİ VE GÖRGÜSÜ SORULDU:
Ben bu hususta Cumhuriyet Savcısı huzurunda yeminli olarak beyanda bulunmuştum. Tekrar ederim dedi.
Savcılıkta 02/02/2010 günü saat 10.20'de verdiği ifadesi okunmaya başlanacağı sırada,

Sanık söz almadan; Usul itirazım var diyerek söze başlayarak devamla; tanığın önceki ifadesi bu aşamada okunamaz. Tanığın hatırladıklarını dosdoğru şekilde anlatması gerekir. Beyanlarının alınması gerekir. Bu beyanlarından sonradır ki, önceki ifadesi okunabilir ve önceki ifadesi ile şimdiki beyanları arasında çelişkiler var ise o çelişkiler giderilmek üzere yeniden sorgulanabilir. Bu hukuksal gerekçe ile tanığın önceki ifade metninin bu aşamada okunmasına itirazımız vardır. Heyet halinde bir ara karar verilerek zapta geçirilmesini savunma makamı olarak isteriz dedi.

CMK.nun 212. maddesi hatırlatılarak tanıktan soruldu: Hatırladığım kadarıyla; duruşma savcısı olarak görevli idim. Hatırladığım kadarıyla öğleden sonraki son duruşma idi. Avukat bey hatırladığım kadarıyla müşteki vekili olarak hazır bulunuyordu. Duruşmaya başlandı. Çok detaylı değil sadece aklımda kaldığı kadarıyla söyleyebilirim. Avukat beyin, benim mütalaam alındıktan sonra itirazları oldu. O itirazlardan sonra hakime hanıma "siz tarafsız değilsiniz, hakimlik, yargıçlık yapamazsınız, zaptı dahi yazdıramıyorsunuz" dedi. Sonra yine hatırladığım kadarıyla benim söylediklerimi zapta yazdırın da size nasıl hesap soracağımı görün şeklinde beyanda bulundu. Bu sırada avukat bey sürekli bağırarak konuşuyordu. Hakime hanım zapta yazdırmaya başlamıştı. Sonra hatırladığım kadarıyla avukat bey "ben duruşmayı terk ediyorum" dedi. Hatice hanımı da alarak "benimle gelin" dedi. Önce avukat bey duruşma salonundan çıktı. Hatice hanım şaşırmıştı. 1 veya 2 dakika sonra Hatice hanım dışarı çıktı. Duruşma devam ediyordu o sırada. Duruşma salonunda hakim hanım, duruşma savcısı olarak ben, zabıt katibimiz ve sanık vekili olarak avukat hanım vardı. Hakime hanım zaptı yazdırıyordu o sırada. İçeride avukat bey ve Hatice hanım hazır değildi. Ömer (Not: Burada mübaşir Ömer Ö.K.) arada sırada duruşma salonundan çıkıp giriyor, evrak getiriyordu. Benim hatırladığım bunlar. Aradan zaman geçtiği için bunları hatırlıyorum. Duruşma salonunda bunlardan başka insan yoktu dedi.
Savcılıkta 02/02/2010 günü saat 10.20'de verdiği ifadesi okundu.
Tanıktan soruldu: Doğrudur, tekrar ederim.
Tanığın 02/02/2010 günü saat 10.15'te verdiği diğer ifadesi okundu.
Tanıktan soruldu: Beyanlarım doğrudur dedi.
Katılan vekili; Duruşma savcısı olarak bu dava dosyasından sonra başka bir dosyanın duruşması yapıldı mı? dedi.
Tanık; Son duruşmaydı. Bu duruşma bitince başka duruşma yoktu dedi.
Bu sırada sanık müdahale ederek; Katılan vekilinin söylediği tam olarak zapta geçsin. Çünkü o sırada müdahil vekili sorusuna şu eklemeyi yapmıştır. Çünkü "diğer tanıklar başka duruşma olduğunu söylüyorlar da, o nedenle" diye ekleme yapmıştır, işte usul kuralları nedeni ile bu yönlendirmeli sorudur. Mahkeme başkanı ve heyet yönlendirmeli soruya engel olmamıştır. Çünkü tanık yeminli beyanda bulunmaktadır. Huzurdaki tanığın yeminli beyanıyla "evet, başka duruşma yoktur" beyanını duyduk. Bu cümlenin aksi ortaya çıktığında da tanık hakkında da yasal yolların işletilmesi gerekmektedir. Oysa mahkeme başkan ve üyelerine ödev olan husus, yönlendirmeli soruya engel olmak ve yalnızca vaka olgu yargılaması yapmaktır. Bu husus usul kurallarının çiğnenmesidir dedi.
Sanık; Öncelikle usul açısından mahkeme yargıçlarının sorusu olup olmadığını öğrenmek istiyoruz dedi.

Sanığa, varsa tanığa sorularını sorması istendi.
Sanık; Yasa dinlenen tanığı öncelikle yargıcın, mahkemenin sorgulamasını ve yargıcın sorgusundan sonra taraf sorgusuna geçilmesini emretmektedir. Mahkeme yargıçlarının hiçbir soru sormamış olması, vaka yargılaması yani objektif olay yargılaması işleyişine uygun değil ise de, taraf sorgusunu başlatmış olmaları nedeniyle mahkeme başkan ve üyelerinin soru sormayacaklarını yorumlayarak, huzurdaki tanığa sorularımız olacaktır. Öncelikle tanığın tanık olarak görev yaptığınız yeri mesafe, bina, yer olarak, metre olarak, buraya, duruşma salonuna olan uzaklığını söyler misiniz? sorulmasını istiyorum dedi.
Dava ile ilgisi olmadığı görülen soru tanığa yöneltilmedi.

Sanık; Daha önce size tebligat yapılmış mıydı?
Katılan vekili söze girerek; CMK.nun 59. maddesi açıktır. Tanığa tanıklık edeceği konu ile ilgili bilgi ve görgüsü sorulur. Sorunun olayla, tanığın görüp duyduğu ile alakası yoktur dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Mehmet Nuri Şek söz alarak Daha önce müvekkilim söze girdiği zaman özellikle altı çizilerek sanık söz almayarak şeklinde zapta geçirilmesine rağmen, katılan vekilinin söz almayarak katılması aynı şekilde tutanağa geçmemiştir dedi.

Sanık; Karşı tarafın itirazına cevap hakkımı kullanmak istiyorum şeklinde söz verilmesini istediğim halde bu talebimin kabulü veya reddi yönünde hiçbir açıklama yapılmaksızın, doğrudan doğruya sorunun yöneltilmesine engel olan kararın açıklanmış olması, usul kurallarının çiğnenmesi niteliğindedir dedi.

Sanık; Meslek yaşantınızda o günkü tartışma gibi bir olayla daha önce karşılaş mıydınız?
Tanıktan soruldu: Hayır.

Sanık; O günkü olayın çıktığı duruşmadan önceki duruşmada tartışma çıkmış mıydı? Duruşma yargıcı ile müdahil avukatı olarak benim aramda?
Katılan vekili müdahale ederek; Olayımızla alakası yoktur dedi.
Tanıktan soruldu: Hatırlamıyorum dedi.

Sanık; Duruşmada ilk tartışma neden dolayı çıkmıştı?
Tanıktan soruldu: Hatırladıklarımı yeminli olarak ifade ettim. Cumhuriyet savcısı önünde de iki ayrı beyanım vardır. Bunların dışında bir beyanım yoktur. Ayrıca, 2 gündür nöbetçi savcı olarak görevliydim. Bu gün de devam etti. Yorgunum. Müsaade istiyorum. Hatırladığım başka bir şey yoktur. Çekilmek istiyorum dedi.

Sanık müdafi Av. Mehmet Metin Karagöz; Davanın esasına yönelik CMK.nun 201. maddesi gereğince sorularımız vardır. Müvekkilimin de soruları vardır. Davanın esasının vuzuha kavuşması için soruların sorulması şarttır. Mesleki yorgunluklar savunma makamı için de geçerlidir. Sorularımıza devam etmek istiyoruz dedi.
Tanığa gerektiğinde oturması ya da oturarak beyanda bulunması için sandalye temin edildi.

Sanık devamla; Mütalaadan sonra mütalaaya itirazımı bildirmek için söz istiyorum dediğimde bana söz vermiş miydi mahkemenin yargıcı?
Tanıktan soruldu: Hatırladıklarımı söyledim dedi.
Sanık; Karar verildikten sonra söz aldığımda "siz benim itirazımı dinlemeden karar verdiniz, oysa ben itirazımı söylemek istemiştim, bu itirazımı dinlemeden karar vermeniz doğru değildir" dememiz üzerine mahkeme hakimi zabıt katibine "yukarı çık, araya gir, gereği düşünüldüden önceye gir" dediğinde ben ne diyerek itiraz etmiştim?
Tanıktan soruldu: Hatırladıklarımın hepsini söyledim dedi.

Sanık; Böyle bir tartışmanın olup olmadığını hatırlayıp hatırlamadığı sorulsun. Namusu vicdanı üzerine dosdoğru söyleyeceğine yemin ettiği için yemini tahtında tartışma yaşanıp yaşanmadığı sorulsun dedi.
Tanıktan soruldu: Ben sadece avukat beyin yüksek sesle konuştuğunu hatırlayabiliyorum Konuşulanları cümle cümle hatırlamıyorum. Aradan zaman geçtiği için hatırlamıyorum dedi.

Sanık; İlk ne zaman bağırarak konuşmaya başladığımı hatırlıyorsunuz?
Tanıktan soruldu: Ben duruşmanın başından beri avukat beyin yüksek sesle konuştuğunu hatırlıyorum sadece dedi.
Sanık; Benim sözlerimin araya girilmesine engel olmam üzerine, neler yaşandı?
Tanıktan soruldu: Yeminli olarak ifade verdim. Ne söylediysem o geçerlidir dedi.

Sanık; O tartışmayı hatırladığınız söylediniz, tartışmayı anlatır mısınız?
Tanıktan soruldu: Ben avukat beyin yüksek sesle konuştuğunu hatırlıyorum. Sözleri tek tek hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla ifade ettim dedi.

Sanık ; Hakime hanımın söz vermemesi üzerine ve sözlerimin yanlış yere yazılmasına itirazımdan soma yargıçlık meslek kurallarından söz ettiğimi hatırlıyor musunuz? Tarafsızlık, sükunet, sakin olma, metin olma, mekin olma gibi Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye'de sayılan yargıçlık mesleğine ait 150 yıl önceki vasıflardan söz ettiğimi hatırlıyor musunuz?
Tanıktan soruldu: Hatırladıklarımı ifade ettim dedi.
Tanığın yeterince sorgulandığı(Bu sırada sanığın yüksek sesle tartıştığımız asıl konu var, asıl soru var şeklinde sözlerle müdahale ettiği görüldü uyarılmasına rağmen devam ettiği görüldü)
Sanık devamla; Bu konuda heyetçe karar verilmesini istiyoruz dedi.
G/D: Tanığın hatırladıklarını söyleyip, sorulan sorulara da yeterince cevap verdiği yönünde beyanda bulunması ve çok sayıda soruya cevap vermiş olması hususları dikkate alınarak, duruşmanın daha fazla uzamasına neden olmaması bakımından beyanının alınmasının sonlandırılmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığın duruşma salonundan çıkarılmasına izin verildi.

Sanık yüksek sesle; Sorularımızı tam anlamadınız. Görevi, tutanak tutup onu tekrar etmekle sınırlı değil şeklindeki sözlerle müdahale ettiği görülüp uyarıldı.

Sanık müdafi Av. Müşir Deliduman söz alarak; Mahkeme heyeti etkin savunma hakkımızı kısıtlıyor. 1- Savunma makamının taleplerini duruşma zaptına gereği gibi yazdırmayarak, savunma makamında bulunan avukatlara müdahalesi ile katılan taraftaki avukatlara müdahalesi aynı değildir. Daha önceki yine bir davada aynı heyet, yazılı olarak sunduğum dilekçede okunup özetlendi şeklindeki ibarelerimi ve o dilekçedeki olmayan hususları da zapta geçirmiştir. Bu duruşmada delillerin tartışması hususunda kanuni metin CMK.nun 216 "ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet Savcısına, sanığa ve sanık müdafine veya kanuni temsilcisine verilir" bu duruşmada deliller ortaya konulurken kanuni amir sırasını talep ettiğimiz halde bu taleplerimiz kabul edilmemiştir. Etkin savunma hakkımız kısıtlanmıştır. Bu aynı zamanda tanığın dinlenilmesi sırasında da devam ederek, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması mahkeme heyet tarafından engellenme görüntüsü ortaya çıkmıştır. Bundan sonraki celselerde ortaya konulan delillerin tartışılması, gerekli aydınlanmanın yapılması, mahkeme tarafından bize sağlanmasını talep ediyoruz dedi.
Sanık müdafi Av. Mehmet Metin Karagöz; Bu dosyadaki diğer tanıklar daha önce çok uzun zaman dilimlerinde dinlenilirlerken, bu tanığa CMK.nun 201. maddesi gereğince doğrudan soru tevcihimiz, daha önceki tanıklara nazaran büyük bir süre kısıtlamasının yapılması suretiyle engellendiğinden savunma hakkımız kısıtlanmıştır. Yok edilmiştir ve tanığın tekrar çağrılarak CMK.nun 201. maddesi gereğince sanık müdafilerince doğrudan sorgulanması fırsatının tarafımıza tanınmasını talep ediyoruz dedi.

Sanık müdafi Av. Hasan Kılıç; Söylediklerimin aynen yazılması talebim yoktur diye söze başlayıp, adil, etkin ve işlevsel yargılamanın yapılması yönünde beyanlarda bulundu. Özetle; mahkeme açısından her iki taraf açısından eşit davranılmamaktadır. Adil yargılamanın yapılmadığı izleniminin doğması yeterlidir. Sanığın yüksek sesle konuştuğu zapta geçilmiştir. Adil yargılama yapılmamaktadır. Tanık yeniden dinlenmelidir.
Usulüne uygun soru yöneltme hakkımız engellenmiştir. Ömer Kavili diğer mahkemede de bu şekilde davranmıştır. Sadece usuli itirazlarını ileri sürmüştür. Sabırla dinlenmemiştir. Savunma hakkının adil, işlevsel ve etkin bir şekilde kullanılması esastır. Bu hususun sağlanması görevinizdir dedi.

Sanık müdafi Av. Elkan Albayrak; Tanık huzura geldiğinde görevi tanıklıktır. Görevinden dolayı bir ayrıcalığı yoktur. Sanki savcı olmasından dolayı ayrıcalık tanındığı yönünde en azından bizim yönümüzden böyle bir olgu oluştu. Tanık da "bundan sonra sorulan sorulara cevap veremeyeceğim şeklinde engel koydu. Oysa, belki sorduğumuz sorular nedeniyle olayı hatırlayacaktı ve cevap verecekti. Bu nedenle daha uygun şartlarda tekrar dinlenmesi olayın daha net bir şekilde ortaya çıkması, hem de savunma makamı yönünden oluşan olumsuz düşüncenin ortadan kalkması bakımından önemlidir dedi.

Sanık müdafi Av. Mehmet Metin Karagöz; Yüksek ses ile konuşmak ile bağırmak arasındaki farkı soracağımız C. Savcısı tanık dinlenilmesi sonlandırıldığı için bu sorumuzu ve diğer sorularımızı sormaktan mahrum kalmış bulunmaktayız. Bu sorunun bağırma ile ilgili bu sorunun sorulması savunmamız açısından stratejik öneme sahiptir. C. Savcısı tanık aşamalarda her iki kavramı da kullanmıştır. Yani hem bağırmakta! hem de yüksek sesle konuşmaktan bahsederken çelişkiye düşmüştür. Bu çelişkinin açıklattırılması bizim için önem taşımaktadır dedi.

Sanık söz alarak; Tanık her ne kadar C. Savcılığı ünvanı taşıyan kamu görevi yapmakta ise de, bu salonda sadece ve sadece tanık sıfatına sahiptir. Tanığın dinlenmesinde bir çok usul hatası yapıldığı gibi tanığın özellikle davaya katılan ve o mahkemede yargıçlık koltuğunda görev yapan kişinin, özellikle zabıt katibi ve mübaşirin ifadelerinde sözünü ettikleri diğer davranış şekilleri ve bizzat tanığın müdahil olan o duruşmanın yargıcı ile duruşmada gizli kapaklı fısıldaşmalarına itirazım ve o yapılan davranışın tutanağa geçmesi talebim ve o davadaki sahte belge yargılaması nedeniyle dosyaya belge aslı gelmeden sahtecilik muhakemesi yapılamayacağı yönündeki itirazlarım ve diğer kanun çiğneyen davranışları birinci elden tanığı olmasına rağmen, gerek ilk girdiğim duruşmadan itibaren müdahilin o davada müdahil avukatı olarak bizi kendi alışkanlıklarıyla yaptığı davranışlarına itirazımız ve ezberini bozmamız karşısında öfkelenmesi, sesini yükseltmesi, duruşma savcısı ile bizim anlamayacağımız biçimde fısıltılı, gizli konuşma yapması, gizli kapaklı iş çevirme görüntüsü yaratması, söylediğimiz sözün ve söz isteğimizin karar verilmesine rağmen karardan önceki satıra yazılmasına itirazımız, bunun yapılmaması, sözlerimizin değiştirilmesi, sözlerimizin değiştirilemeyeceği yönündeki itirazımız, değiştirerek yazdıramayacağını belirtmemiz ve bu davadaki müdahilin ise "istediğimi yazdırırım" şeklindeki beyanı, bu beyanının suç olduğunu ve zapta geçmesini isteyişimiz, zapta geçmeyeceğini söylemesi, "suçun hesabı sorulur kanun önünde avukat olarak ben hesap verme külfeti altında isem siz kanunların üstünde değilsiniz" şeklindeki itirazımız, duruşma salonunda müdahilin yargıçlık kürsüsünün gücünü kullanarak mübaşire "avukatı dışarı çıkar" şeklinde konuşması, o arada bizim itirazımız, duruşma salonuna polis gelmeden önce bizim duruşma salonunu terk etmemiz, o arada söylemiş olduğumuz sözün tutanaklara bir kısmına yazılmış olması, 'bu davada müdahillik yapan Özlem hanımın cübbesi ile kürsüden aşağıya inmesi, müdahale etmesi ve biz çıktıktan sonra içeride neler konuştukları ve diğer konularda bu mahkeme heyeti birinci elden yeminli tanığı elinden kaçırmıştır.
Bir yönüyle "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi çerçevesinde benim kişisel menfaatime uygun olsa bile, şu andaki mahkeme heyetindeki yargıçların benimle ilgili olarak 2010/219 sayılı dava dosyasında ortada birçok şüphe ve hatta şüphenin ötesinde zabıt katibi ve mübaşirin açık beyanlarına rağmen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesini uygulamayarak, benim hakkımda mahkumiyet kararı vermiş olması karşısında, (sanığın dava konusu olmayan konularla da ilgili açıklamalara ayrıntılı şekilde girmesi nedeniyle sözünü sonuca bağlanması istendi) bu şekilde o gün o duruşma salonunda neler yaşandığının ve tartışmayı başlatmak suretiyle tarafsız yargıç olmak vasfından uzaklaşan davamız müdahilinin davranışlarının neler olduğunun ortaya çıkmaması halinde, mahkemenizin karar vermesi kaçınılmaz ancak, bu karar asla adil bir karar olmayacaktır.
Bu hukuksal gerekçelerle hem Ankara'da dinlenen tanığın hem de bugün keyfi yerine gelmediğinden dolayı duruşmadan ayrılmak isteyip duruşmadan ayrılan bugünkü ikinci tanığın, yeniden duruşmaya çağrılması ve savunma makamında görevli avukatlar tarafından CMK.nun ilgili kuralları çerçevesinde doğrudan sorgu ve çapraz sorgu suretiyle ne kadar dürüst, ne kadar düzgün, ne kadar olayla ilgili bilgi sahibi olduklarının ortaya çıkarılmasına fırsat verilerek adil yargılama ilkelerinin bu salonda uygulanmasını talep ediyorum dedi.

Yapılacak değerlendirme için ara verildi. Saat: 17.25
Verilen aradan sonra duruşmaya devam olundu.
İDDİA MAKAMINDAN SORULDU:
Ceza davasında ana konuyu oluşturan fiil, fail ve mağdur ekseni kaynaklı yörüngenin sonuçlarına göre. çekişmesiz olgu gerekçesine göre, yöntemince tanık Gökçen Tunçer'in olay hakkında yöntem gereğince sınırlan çerçevesinde görgü ve bilgisinin alınmış olması karşısında, tanık Gökçen Tunçer'in anlatımlarının ayrıca önceden de belirttiğimiz şekilde diğer verilerle birlikte değerlendirilebilir olması karşısında, tanığın yeniden dinlenmesine gerek olmadığı görüşündeyiz dedi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ İSTEM GİBİ :
1- Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nce alınan talimat evrakının kapsamı, sanık ve müdafilerinin talepleri ve taleplerin kapsamlı oluşu nedeniyle ayrıntılı olarak incelendikten sonra karar verilmek üzere dosyanın incelemeye alınmasına,
2- Duruşmanın bu nedenlerle 04/10/2012 günü saat:13.30'a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi.15/05/2012
Başkan Üye Üye Katip