Mesajı Okuyun
Old 17-06-2007, 14:52   #2
SiRiUS

 
Varsayılan

MK Madde 713.- Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.


Yargıtay karar gerekçesinde olağanüstü kazandırıcı zamanaşımında "..davasız.." zilyet bulunmak şartının ilk dava açılmak suretiyle ihlal edildiğini, bu sebeple zamanaşımının yeniden başlaması gerektiğini belirtmiştir. Ancak açılan dava çekişmesiz yargı niteliğinde olup zamanaşımını kesme sonucunu doğuracak nitelikte değildir.
Zamanaşımını kesen davalar istihkak ve el atmanın önlenmesi davalarıdır. [“zilyede karşı bir istihkak veya müdahalenin önlenmesi davası açılmış olmasının niza (çekişme) sayılacağıdır” (Eraslan Özkaya, 4721 sayılı TMK, Ankara 2002 baskı, Sh:619)] Dolayısıyla açılan dava zamanaşımını kesmemelidir.

Ayrıca söz konusu karar bazı sakıncaları da beraberinde taşımaktadır. örneğin 19 yıl davasız aralıksız malik sıfatıyla zilyet olan bir kimse 20 yıl zilyet olduğunu zannederek dava açması ve davanın süre yönünden reddedilmesi halinde bir 20 yıl daha beklemesi gerekecektir ki bu durumda zamanaşımı süresi 39 yıla kadar uzayabilmektedir. Bu ise adalet duygularını zadelemektedir.

Kanaatimizce
yukarıda açıkladığımız gerekçelerle Yargıtayın İçtihadı birleştirme kararı isabetli olmamıştır.