Mesajı Okuyun
Old 11-03-2008, 17:44   #10
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Bu soru-sorun'un önümüzdeki yıllarda,özellikle mesleğini bir uzmanlık alanı içinde yürüten insanlar için "sorumluluk Kavramı"nı artıran ve hatta kusurlu sorumluluk prensibinin daha da yaygınlaşarak kullanıldığı bir sorun olarak karşımıza çıkacağını düşünüyorum.

Bunun sebebi ise Sn.Yrd.Doç.Dr.Damla Gürpınar'ın "sözleşme dışı yanlış tavsiyede bulunma,öğüt veya bilgi vermeden doğan hukuki sorumluluk " kitabını severek ve hatta kendim dahil tüm meslektaşlarımın başucu kitabı olmasını isteyerek okumuş olmamdan kaynaklanmaktadır.

Bizler (meslek içi veya dışı insanlar) altını imzalamadığımız bir belgenin bizi sorumlu kılmayacağını düşünüp,evrensel iyi yada Mk 2. maddesi anlamında iyiniyet prensibini fazla da önemsemeden hayatımızı devam ettirdik.
Asıl "zor" olanın; insan hakları-hukuk-iyiniyet-hakkın kötüye kullanılması-huhuka ve insanlara güven kavramlarının içlerinin daha da doldurulması sonucunda önümüzdeki yıllarda uygulanmak zorunda kalınacağını düşünüyorum.
Aslen asıl zor olanı şimdi uyguluyoruz.Yani ispat kurallarına sıkışmış bir biçimde "İmza " prensibi olmaksızın sorumluluğu sadece "haksız fiilerlerle " sınırlandırılmış olarak hakkımızı aramaya çalışıyoruz.

Okuyan için "Boş laf " anlamına gelebilecek beyanlarıma geçmeden önce okuduğum kitaptan bir kısım alıntılar yapmak istiyorum.(Umarım telif haklarını çiğnenemiş olurum)

Saygıdeğer meslektaşımız, bu kitapta aynen isminden de anlaşılacağı gibi altı imzalanmamış beyanlar yada sözlü yol göstermeler sonucu oluşabilecek haksız fiillerde sorumlu aramıştır.Bulmuştur da !

MK 2 -
Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.
Bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez.

Mk 3 -Bir hakkın doğumu için kanunen hüsnü niyet şart kılınan hallerde asil olan, onun vücududur. Ancak, icabı hale göre kendisinden beklenen ihmamı sarfetmiyen kimse hüsnü niyet iddiasında bulunamaz.

Sorumlular Mk 2 ve 3 gereğini yerine getirmeyenlerdir.

Kısaca açıklamaya çalışayım.

Uzman sıfatıyla yada memuriyeti gereği öğüt ve bilgi verenlerin,verdikleri öğüt veya bilginin hatalı olmasından doğan zararları ödemek zorunda olmaları Mk 2 ve Mk3 gereği bu kişilere ve mesleki konumlarına duyulan güven sebebiyledir.

Bu sorumluluğu hem akit öncesi sorumluluk "culpa in contrahendo " olarak yada haksız fiil sorumluluğu olarak görebilirsiniz.

Sorumluluğun kaynağı haklı güvenin sarsılması anlamında verilen öğüt veya bilginin dürüstlüğe aykırılık taşımasından kaynaklanır.
Çünkü mesleği,uzmanlığı,memuriyeti gereği öğüt veya tavsiye veren bir kişiye sıradan başka bir kişiye oranla daha fazla güven duyup teslim olmak için zarar görenin haklı bir sebebi vardır.

Zarar veren,işin uzmanından tavsiye almış ve onun dediğini yerine getirmiş ancak olşan zarara mani olamamıştır.Yada zarar gören,işin uzmanına başvurulmuş olmasına rağmen zarar verenin olumlu yada olumsuz bir eylemi ile etkilenmiştir.

Güven düşüncesi Roma hukukundan beri ana kanunlarda satır aralarında işlenmiş ve fakat bugüne kadar net bir kanun maddesi olarak karşımıza çıkmamıştır.
Buna rağmen,gerek mesleğimizde gerekse uzmanlık alanı olarak yürütülen mesleklerde "Yaratılan Güven Duygusunun zedelenmesi " sebebiyle teslim olma sonucu oluşan zararlardan genel haksız fiil kuralları gereği sorumlu olunduğu ve bu sorumluluğu kusur sorumluluğu olduğu gerek mahkeme kararlarında gerekse Yargıtay içtihatlarında açıklanmaktadır.

Örneğin "Ünlü estetik cerrahının X' i ,ameliyatı neticesinde oluşan garip şekil sebebiyle zarar giderimi davalarında X in alanında tanınmış en uzman kişi olduğu bu uzmanlık sebebiyle başkasına ..Tl verilirken kendisine 5 katı tutarında para verilerek ameliyat edildiği " gibi olaylarda genel durumlar haricinde sadece X'in uzman olduğu konuda yanlış teşhis ve tedavi yaptığı yada ilgilinin özel durumlarını incelemediğinden bahisle zararın doğmasına sebeb olduğu oluşan durum sebebiyle sorumluluğu " gibi kararlara rastlanmaktadır.Burada aslen haksız fiil cezalandırılmış ise de asıl uzmanlık alanına duyulan güvenin zedelenmesi cezalandırılmaktadır.

Şimdi hukuku uzmanlık alanı olarak uygulayan ve hukuk okumuş,hukuk yazan kişiler olarak altını imzalamasak dahi bize hukuki yardım talebiyle gelen X kişisine yazdığımız ancak altını imzalamadığımız bir dilekçe sebebiyle sorumlu olmadığımıza dair verilen cevaplar gerçekte sadece ispat kuralları altına gizlenmiş sorumluluktan kaçışa dair cevaplardır.

Size gelen kişi,sizin meslekteki uzmanlığınız sebebiyle gelmiş ve hizmetinizin yada uzmanlığınızın sizin tarafınızdan biçilen değeri ne ise ödemiştir.Yada ödememiş kaçmıştır!Önemli olan sizin oişi yükümlenmenizdir.hem de uzman sıfatıyla..

İlgili bu dilekçeyi avukatlık mesleğini yapan birine yazdırmadaki amacı "Kanunu ve hukuku bilen birine duyduğu güven ;bu kişinin yanlış yapmayacağı ve zarara uğratmayacağına duyulan güven"dir.

Ancak dilekçeye imza koymayan avukat (ilgiliye dilekçeden doğan hukuki ve cezai sorumlulukları anlatmış olsun -olmasın bu tamamen ayrık durumlara girmektedir ) sadece "Bu dilekçeyi ben vermedim,bu nedenle sorumlu değilim " diyerek MK 2 ve 3 'e rağmen sorumluluktan kurtulabilir mi ?

Bu açıklamalarım sadece beni bağlar ve sadece benim hukuki görüşümü yansıtmaktadır.Yine X avukatın,yasalardan kaynaklanan tüm sorumluluğunu yerine getirerek, yazmış olduğu dilekçenin doğurabileceği hukuki ve cezai sonuçlarını ilgiliye anlatmış yada anlatmamış olması " ayrımına girilmemiştir.

Bu yazıda amaçlanan "imzalanmamış dilekçeden dolayı avukat sorumlu olabilir mi ? " sorusunu irdelemektir.
Açıklama kimseyi hedef almamakta ve hatta bu beyanlar sebebiyle sözlü saldırılardan da korkulmaktadır.

Sonuç olarak,bana göre bir meslek dalını seçen ve bu mesleğini ifa ederken ihmali dahi olsa kusurlu bir davranışı ile üçüncü bir şahsa zarar veren kişi bu zarardan sorumlu olmalıdır.
Bu nedenle mesleğini çok iyi öğrenmeli,araştırmalı ,uygulamalıdır.
Böyle yapamıyor ise zarardan da sorumlu olamayacaksa(yani taşın altına elini koyamıyorsa ) mesleğini yapmamalıdır.

Sözkonusu kitapta Sn. Gürpınar "Güven ilişkisini ayrıntısı ile açıkladıktan sonra güven sorumluluğunun sözkonusu olabilmesi için belli olguların gerçekleşmesi gerektiğini bildirmiştir.Bu olgulardan biri de "Güven duyulan kişinin hukuki işlemler akışına katılımı 'dır ".
Yani hukuki işlemlere katılmama (imzalı yada imzasız ) sorumluluğu kaldırmaktadır. Önemli olan "Ben bu işte uzman değilim,ben bu işi bilemiyorum,bilen başka bir meslektaşıma gidiniz " diyebilmektir.
Ancak bu yorumlar birebir soruyla ilgili değildir.Sorunun cevabı tabiki dilekçeyi yazan meslektaşın cezai sorumluluğu olmayacaktır.Peki ya hukuki sorumluluğu ?...
Yorumlar geldiğinde yorumlamaya devam edeceğim.
Saygılarımla