Mesajı Okuyun
Old 06-11-2007, 16:20   #16
av.semire nergiz

 
Varsayılan Eğitimliler de suç işler.

Eğitimli olarak kabul ettiğimiz insanlar suç işlediğinde gösterdiğimiz tepki ile cahil bir insanın suç işlemesi karşısında gösterdiğimiz tepki birbirinden çok çok farklı olarak ortaya çıkmaktadır.Eğitimli insanların suç işlemesi durumunda daha çok irkiliyor ve hayretler içerisinde kalabiliyoruz.
Katilin ya da başka deyişle suç işleyenin o güne kadar almış olduğu diplomaları ile toplumsal tepkimiz arasında matematiksel tanımlama ile doğru orantı bulunmaktadır. Halbu ki eğitim bir süreçtir.Eğitim; en basit anlamıyla davranışları değiştirme sanatıdır. Yani bireyde istenen davranışların yerleşmesi, olumsuz davranışların sonlandırılması amacıyla sürdürülen sistematik bir süreçtir.
Modern pedagoji ve eğitim biliminin tanımıyla;Eğitim; kişiyi aklı, duyguları ve davranışlarıyla bir bütün olarak ele alan bir oluşturma ve yönlendirme sürecidir.
Eğitimin sağlıklı olabilmesi için, insan duyarlılığının eğitimi, bedenin ve mantıksal zekanın eğitimi çok çok önemlidir.
Bir başka deyişle insan duyarlılığının eğitimi , yani “özgür, kendisini ifade edebilen, kendini tanıyan, sorumluluk sahibi olan, görev bilinci gelişmiş, özgüveni yüksek, özsaygılı ve diğer insanlara da bu değerde bakabilen bireyler yetiştirmek ” eğitim sürecinin en zor kısmını oluşturmaktadır.

Eğitim sürecinde bireyin davranışlarının istenilen yönde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.Eğitimin sonunda her zaman bu amaç gerçekleşmeyebilir.Maalesef toplumumuzda sıkça yaşanan bu acı deneyimlerle eğitimin her zaman amacına ulaşamadığını net olarak görebiliyoruz.


Bir süre önce bir alışveriş merkezinin kafesinin üst katında bir arkadaşla oturmuş kahve içiyorduk.Bir ara nasıl olduysa alt kattaki kafede oturan ve bizim oturduğumuz yerden görülebilen bir masada oturan bir çift gözüme ilişti.Erkek gazetesini açmış okuyordu.Kadın ise can havliyle oturduğu yerden bir kalkıyor bir oturuyor bir dolanıyordu.İyice ve dikkatlice baktığımda kadının kucağında 10 aylık civarında bir bebeğin olduğunu fark ettim.Meğer kadının tuhaf davranmasının sebebi hiç durmadan ağlayan,sızlanan ve huzursuzlukla üstüne tırmanan, onun orasını burasını çekiştiren bebeği idi.Kadının bu şekilde yüksek performansı karşısında eşinin tavrı ise tamamen farklı idi.Hatta hiç orada yanında oturmuyorlar gibi davranıyordu.Adam gazetesinden 1 saniye olsun başını kaldırmadı ve eşine ve çocuğuna bakmadı;Eşine çocukla biraz da ben ilgileneyim anlamına gelebilecek ne bir söz ne de bir davranışta bulunmadı.

Ben öfke ve hayretle görüntüyü hafızamda kaydetmeye devam ettim. Kadın için bu eza dolu sahne saatime göre 1 saat duygularıma göre ise bir asır sürdü.Dikkati nasıl dağıldı bilmem ama bir anda adam başını kaldırdı ve büyük bir sukunetle gazetesini katladı ve yine çocuk kadının kucağında olmak üzere aheste aheste kalkıp gittiler....


Anlattığım olaydaki erkek ve kadının ikisi de çokça tanınan ve beğenilen iki ünlü doktordu.Doktorluk üst kimlikleri idi ancak aldıkları eğitim onları değiştirmeye yetmemişti anlaşılan.Erkek -kadın olarak toplumsal cinsiyet rollerine uygun herhangi bir kadın-erkek ilişkisinden farklı değildi gördüğüm sahne.Başka bir deyişle kadın doktor olmuştu ama insan olarak bireysel eğitimini tamamlamıştı ya da aldığı eğitim onu değiştirememişti.Erkek doktor için de durum aynı idi,bireysel eğitiminde sorun vardı anlaşılan. Yarın öbür gün herhangi bir nedenle bu kadın doktorumuz eşinden boşanmaya kalkıştığında işinin hiç de kolay olmayacağı ortadadır.


Görülen o ki ,maalesef çokça görülen dramatik vakalar -ki bunlardan bir tanesi Sevim'in vakasıdır' ne ilk ne de son olacaktır;

Ve maalesef görülen o ki ve ne acıdır ki , Sevim de diğer mağdur kadınlar gibi canavarını kendi yaratmış,kendi palazlandırmış bir kadındır.