Mesajı Okuyun
Old 31-05-2002, 16:09   #17
metin karadag

 
Varsayılan ASLINDA "GECİKMİŞ" BİR ÖZELEŞTİRİ:...

"Ve..
Bu bağlamda Sayın Karadağ..
İstiyoruz.. Ama ne yapabiliriz? Kaliteyi talep etme kalitesi diyorsunuz.. Talep ediyoruz ama duyması gerekenler kulaklarını kapatmış durumda.. Çözüm öneriniz nedir? Bu sorumluluk bizdeyse, nasıl düzeltebiliriz? Peki, sorumlulugu grupça almışsak, grubun diğer üyelerinin sorumluluktan kaçması halinde neler yapacagız? Bu konuda da yol gösterirseniz memnun oluruz..

Sevgi ve Saygılarımla
Ahu"

Diyerek bana gönderimde bulunuyorsunuz.

Sayin Ahu (ce la vie)

Bu gruba ilk katıldığımda sorunuzun yanıtını vermiştim.

Öncelikle burada dile getireceklerimi "Gecikmiş bir özeleştiri..." olarak da değerlendirmenizi beklerim...

Ve çözüm yolundansa cözüm yöntemleri kelimesini kullanmayı tercih ederim.

Çünkü "Çözüm yolu" adı üzerinde o yolda yürüyecek olanların belirleyebilecekleri bir şeydir diye düşünüyorum.

Öncelikle "kaliteyi, 'kaliteyi talep etme kalitemiz' belirler..." sözünün bir anlama kavuşması için "kaliteyi kimden talep ettiğimiz konusunu" aşmamız gerekiyor.

Var olmakta devam eden sorunları, yani kalitesizlikleri, kalite sorununu yaratan ve üretenlerden "düzeltmesini" talep etmek; birinci dereceden bir kalite sorunudur diye düşünüyorum.

Yani işi ancak bir iktidar ya da sistem değişikliği şartına bağlamak, dile getirilen tüm sorunlarin "üreticilerinden biri" olmaktan öteye giden bir şey değildir.

Şöyle bir örnek konuyu biraz daha anlaşılır kılabilir mi?:...

Bütün ömrünü bir kültablasını eleştirmekle sınırlamış biri, varıyoğuyla birlikte eleştirdiği kültablasını içselleştirir ve sonunda "ona" yani kültablasına dönüşebilir...

Olan bitenin özetinin aslında bu cümlede açıklandığını düşünüyorum.

Her gece uykuya dalmakla birlikte bilincimizde terkettiğimiz "sistemi" her sabah uyandığımızda kendi bilincimizle İÇİÇE OLARAK yeniden İNŞAA ederiz.

Bu içselleştirilmiş "ilişki biçimi" aslında sistemin doğrudan doğruya kendimiz olduğunun önemli bir işaretidir.

Bu nedenle baştaki taleplerimizin kaliteli olduğu iddiasından sonraki adımda talebimizin muhatabı olarak kendimizi görmediğimiz için; rutinleştirdiğimiz, fasit çember içinde sorun çözme kabiliyetlerimizi köreltmeye yöneliriz.

Şöyle bir hayal kurabilir miyiz?

Diyelim ki, tüm sorunlarin düzeltilmemesinin sorumlusu olarak gördüğümüz iktidar/sistem şaşırtıcı biçimde "kaliteli olduğunu düşündüğümüz talepler doğrultusunda" gerekenleri yapti;... yani değişti...

Peki bu yeni durumda ortaya çıkan verileri kullanabilecek bir kalitede davranış alışkanlıklarımız olmadığına göre; yeni durumun verileri "ziyan olmayacak mıdır?"

Bunu bir "kalite kombinasyonu" örneği ile biraz daha açabiliriz...

Boş bir odanin ortasında masa üzerinde son model bir bilgisayar açık durmaktadır.

İçeriye bırakacağımız bir şempanze/maymun ile bu kaliteli bilgisayar arasında "en kaliteli ilişki kombinasyonu"; ancak "tavandan sarkıtacağımız bir adet muz ile kurulabilir..."

Çünkü maymun, masadaki bilgisayarın üzerine çıkarak muza ulaşmaya çalışacak; bu arada "bilgisayar ile iliskisinin kalitesini" belirlemiş olacaktır...

Burada dile getirdiklerimiz bütünüyle öznesiz, yani guruhlaştırılmış toplumlar için geçerlidir.

Eğitim konusunda özne nedir/kimdir? sorusunu bir dilbilgisi analizi yapar gibi yaparsak; yani, soruyu en temel/ilkel hali ile sorabilirsek;

Eğitim, 'eğitecek bilgisi olarlar' var olduğu için mi vardır; yoksa 'eğitime ihtiyacı/talebi olanlar' var olduğu için mi vardır?

Bu sorudan hemen net sonucu alabiliriz.

Eğitimin öznesi öğrenmeye ihtiyaç duyan öğrencilerdir...

O halde bir kez olsun "kaliteyi talep etme kalitesini" talep edilecek muhatabı da doğru seçerek gerçekleştirmeyi denemek gerekmektedir...

"İnsan özgürlüğe, 'yalnızlık şartlarında değil' prensiplerini/kurallarını bilinçli olarak kabul ettiği, kent/toplum içerisinde ancak ulaşabilir..." diyen Descartes'in bu sözündeki;

asosyalize bireyler ve sosyalize bireyler ayrımına dikkat ettiğimizde "kaliteyi talep etme kalitesi"nin de "konu bazında siyaset anlamında" muhatapları ortaya çıkmaktadır...

Burada asosyalize bireylerden kasıtın: "her türlü insani ilişki kurma yeteneğinden yoksunluk hali" yani delilik olduğunu, belirtmek durumundayım.

Sosyalize bireylerden kasıt ise; "her türlü insani ilişkiyi kurma yeteneğine sahip olmaktır..."

Bununla bağıntılı olarak (yani bir parantez açarak) "hukukun tek kaynağı, insani doğal ve açık olan her türlü ilişkilerdir..." sözüne dikkatinizi çekmek isterim...

İçinde bulunduğumuz toplumsal anlayış ve algılayıştan kopuk olmadığı için ister istemez bu toplumsal zihniyetin bir yansıtması olarak, "aynı arızaları" eğitim sürecinin özneleri de aynen tekrar etmektedirler...

"Toplumlar layık oldukları yönetimlerle yönetilirler..." sözü aynen ve maalesef henüz kirlenme işlemini tamamlamamışlar yani eğitimin öznesi durumundaki öğrenciler içinde geçerli olmaktadır...

Yani talep kalitesini üretecek ve ortaya koyacak olanların öncelikle diyalog kavramını sağlıkla irdeleyip (örneğin: birden fazla monolog bir adet diyalog etmemektedir...) diyalogun araçlarını ortaya koymaları gerekmektedir.

Sorunuzun yanıtına birlikte ulaşabilmek için Descartes'in sözünü bir kez daha buraya alarak;

"İnsan özgürlüğe, 'yalnızlık şartlarında değil' prensiplerini/kurallarını bilinçli olarak kabul ettiği, kent/toplum içerisinde ancak ulaşabilir..."

Bu sözün bilinçlerimizdeki yankısında hukuk eğitimi sürecinin tüm öznelerinin diyalog kurabilme aracı olarak; Hukukta Staj Rotasyonu Programını (diyalog makinesi))irdelemeye davet ediyorum...

Eğitimin anayasal bir hak olduğu göz önüne alınarak, hiç ayrımsız ve ayrıcalıksız tüm hukuk fakültelerindeki öğrencileri kapsaması gereken bu çalışma ile, bulunduklari illerde;

(*)Farklı okul ve farklı sınıf kuralı ile bir araya gelip;
"sorun çözme kabiliyetini geliştirebilen bir öğrenen organizasyon" çalışmasını kendi özgüvenleri ile gerçekleştirebilirler...

(*) yani aynı okulun aynı sınıfındaki iki öğrenci aynı grupta yer alamıyor: bunun anlamı ancak farklı olanlar arasında (termodinamik gereği) doğal bir bilgi alişverişi gelişebilir, bu da grup dinamizmi için şartır...

Sayin Ahu

Aslında sorunuzun muhatabı değildim, ancak büyük bir keyifle tekrarları da göze alarak ve birazda uzatarak;...

Şu an okumakta olan tüm hukuk fakültesi öğrencileri arasında (aslında tüm disiplinlerdeki öğrenciler... hatta, öğrenci olmayanlar da yani kendimiz de dahil) böylesi bir diyalog kültürü mevcut değilken; herhangibir kaliteden ya da kaliteyi talep etme kalitesinden söz edebilir miyiz?...

Kestirmeden bu soruya yanıtım; önce toplumun en dinamik unsuru olduğu var sayılan tüm öğrenciler toplumu arasında "diyalog makinesini" çalıştırın sonra konuşalım))

Sevgi ve Saygıyla
Metin Karadağ