Mesajı Okuyun
Old 20-02-2007, 20:36   #7
Hekimbaşı

 
Varsayılan Nelerin önünü tıkayacağımız benim için bir kaygı kaynağı

Sn.Kıray,

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Ancak, sözünü ettiğiniz şeylerin sadece herşey olup bittikten, yani hastaya olan olduktan sonra geçerli olacağına dikkatinizi çekmek isterim.

Keyfi, ya da denek olarak kullanılma konusuna gelince; benim sözünü ettiğim çerçeve içinde böyle bir kullanımın söz konusu olamayacağını hatırlatmak isterim. Bilimsel çerçeve dendiği zaman bu kuşku ortadan kalkar.

Kaldı ki; ben cerrah değilim ama; dünyadaki cerrahi gelişmelerin hemen yarısının bilgili, deneyimli, cesur, kendine güvenen, hastasını ikna edebilmiş cerrahlar sayesinde olduğunu da bilirim. Aynı şey cerrahi olmayan tedaviler konusunda da geçerlidir, ama onları size aktarmam çok daha güç olur, bu nedenle söz etmemeyi tercih ederim.

Bunu söylemekten kastım, her hastada, doktorun çılgınca deneyler yapmasını savunmak değildir. Ancak, insan vücudu o kadar sürprizlerle doludur ki; yetenekli bir cerrah, bu sürprizlerle karşılaştığında aldığı tavırla öne çıkar. Belki ameliyata girerken bu bilinmiyor olabilir; ama ameliyattan çıkıldığında artık bu bir gerçektir ve bir yöntem haline gelmiştir. Bunu yayınlar ve ondan sonra yapılan tüm ameliyatlarda onu anarız.

Benim temel kaygım; bu tür düzenlemeler yapılırken gelişmenin, yaratıcılığın ve zekanın önünü tıkamakta olup olmadığımızdır. Düzenlemelerin öyle yapılması gerekir ki, bunların önüne set çekilmediğinden emin olunmak gerekir. Bizden medet umanlar da buna inanmakta, güvenmektedir. Aslında insanlar zaman zaman bizlerden olmayanı istemektedir, ve bizlerin de elimizden geleni yapmamız gerekir; bu vicdani bir borçtur. Elbette tanrı değiliz; ama onun yarattıklarını öğrenmekle yükümlüyüz, bunu unutmamak gerekir. Diğer mesleklerden farklı olarak, bizim eylemlerimiz birebir yaratılanın yaşamı veya ölümü ile sonuçlanabilmektedir; ve bu bize büyük bir vicdani sorumluluk yüklemektedir. Diğer çalışanlar gibi sabah işe gidip, çalışma kurallarına uygun olarak iş görüp, akşam evimize dönemeyiz. Kimsenin de bizden böyle birşey istemeye hakkı yoktur. Hekimlik; tarihin en eski, hukuktan kesinlikle eski, mesleği olarak hiyerarşide diğerlerinden önce gelmektedir; buna rağmen en hızlı ve büyük değişikliklere uğrayanıdır. Kitapta 'şöyle yap' dediği için bir hastanın o anda veya sonrasında zarar görmesine neden olabilecek birşeyi gözardı edemeyiz. O anda bizim için mantıklı olanı yapmamız gerekir, yoksa vicdanımız ebediyete kadar huzur bulamaz. Bir insanın ölümüne yol açacak iş yapmak nasıl bir duygu uyandırır, bilir misiniz? Bilmeyin, daha iyi. Belki sizin mesleğinizdeki karşılığı, idam cezası verip, o kişinin cezayı duymasını izlemek ve cezanın uygulanmasını baştan sona seyretmek olabilir. İşte öyle birşey. Üstelik, çoğu zaman hastalar biz ne yaparsak yapalım ölürler, biz de acıyla başbaşa kalırız. Yani, cezayı biz vermeyiz, ama olan biteni biz izleriz.

Kısacası; aslında her hasta bir diğerinden farklıdır ve kitaplar bu farkları asla tüm ayrıntısıyla yazamaz; bu nedenle her hasta ayrı bir deney sayılır. Bunun kanıtı, yeryüzünde gelmiş geçmiş her insanın başka birisi olmasıdır. Sizle ben farklıyız mesela. Sanıyor musunuz ki, bedenlerimiz aynı? Hayır, herkes birbirinden farklı. Öyle olmasa, hekimliğin evrak kayıt memurluğundan ne farkı kalırdı? (Kayıt memurluğu yapanları küçümsediğim sonucuna varmayın lütfen)

Sağlık hizmetlerini paraya tahvil edince, bu tür yüce değerlerin yerini ölçülebilir, paraya çevrilebilir değerler alıyor ne yazık ki. Ne yapalım; kabul ediyoruz, edeceğiz. Ama hiç olmazsa gelişmenin önü tıkanmasın. Onun yerine, gelişmemeyi cezalandıralım.

Saygılarımla,