Mesajı Okuyun
Old 13-06-2007, 23:05   #3
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini isteyebilir ki, Sayın Ergin, bu hususu emsal karara dayalı olarak açıklamış bulunmaktadır. Cevaba katılmakla birlikte, konunun diğer bir yönünün de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. ( Olayın Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabi olduğu varsayımı ile aşağıda TMK hükümlerine yer verilmiştir.)

Vasiyet alacaklısının dava hakkı, yasal mirasçıların mirası kabul ettiği ya da red hakkının düştüğü tarihte doğar. Daha önce doğmaz. Vasiyetname vasiyet alacaklısı tarafından biliniyorsa, yasal mirasçılara karşı olan dava hakkının doğacağı tarihe kadar da, vasiyet alacaklısı yararına başka bir müracaat yolu da vardır. Çoğu zaman koruma önlemleri açısından bu müracaat yolunun kullanılması zaruridir. Bu müracaat yolunu şöyle izah edebiliriz :

Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslim edilmesi zorunludur. ( TMK m.595/1 )

Sulh hakimi, teslim edilen vasiyetnameyi derhal inceler, gerekli koruma önlemlerini alır; olanak varsa ilgilileri dinleyerek, terekenin yasal mirasçılara geçici olarak teslimine veya resmen yönetilmesine karar verir. ( TMK m.595/3 )

Uygulamada, gerekli tedbirler alındıktan sonra, talep üzerine, vasiyet alacaklısının haklarının korunması açısından, genellikle resmen idareye geçilmektedir.

Terekeyi resmen yöneten sulh hakimi veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, resmen yönetme sebeplerinin ortadan kalkmasına ya da paylaştırmaya kadar, terekeyi hak sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermeyecek biçimde iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek ve özellikle aşağıda yazılı işleri görmekle yükümlüdür.( TMK m.593 )

TMK m.593 hükmünün 1.fıkrasının 5. bendi ise, Terekeyi resmen yöneten Sulh Hakimine ya da Tereke Yöneticisine, “ mirasçıların yasal haklarını zedelemediği anlaşılan vasiyetlerin, sulh hakiminin izni ve asliye hakiminin onayı ile yerine getirilmesi “ yükümlülüğünü düzenlemektedir.

Olayda, saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarının zedelenmediği belirtilmesi nedeniyle, ( başlangıçtan itibaren koruma önlemlerinin alınabilmesine de olanak sağladığından ) Sulh Hakimi'nin izni üzerine, vasiyetnamenin tenfizi – yerine getirilmesi – onay davasının daha uygun olabileceği kanısındayım.

Saygılarımla.