Mesajı Okuyun
Old 18-10-2011, 22:11   #205
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Saraya giriş çıkış paralı olmalı...

Sevgili İstanbul-Çağlayan-Avrupa yakası adalet sarayı- adliyesi,

Seni uzaktan seven bir dostun olarak yazıyorum bu satırları. Umarım eline geçer.

Bak, dost acı söyler… Benden duymuş olma… Da yine de senin için dediklerini bir de benden dinle:

"Adliyeye ve adliyenin otoparkına nasıl gidileceğine dair hiç tabela" yokmuş...

Elbette olmaz! Neden? Çünkü, hak yolunda tabela olmaz! Yolunu bulan bulur.

"X-Ray cihazına yöneldik. Kimliklerimizi gösterince girebileceğimizi sandık." demiş bir avukat.

Hata..! O cihazlar bedava mı alındı! Kimlikmiş! Mübarek sanki İstanbul kartı da, göster geç… Var mı!

"Panik içinde sağa-sola koşan insanlar(çoğu meslektaş), tabelaları çözmeye çalışanlar, yardım edecek birini arayanlar…Benim girdiğim kapıda tek görevli dahi yoktu. Danışma masası da yoktu(Çıkarken ana kapıdan çıktım, sanırım orada vardı). Duruşma saati yakın olanlar panik içindeydiler. Tabelalarda A,B,C,D blokta hangi mahkemelerin olduğu yazıyordu ama nasıl gidileceği yazılmıyordu."

Sanki Orson Welles yayın yapıyor...Hani uzaylılar filan... İnsanlar panik içindeymiş! Laf!
Toplu spor diye bir şey duymadınız mı? Her zaman, her fırsatta ve yerde!
Hem tabela olacak, hem de yanında açıklaması… Armut piş… Yani.
Ne yardımı, ne görevlisi arkadaş? Sanki huzuru mahşerde divan kurulmuş da, bir teşrifatçı, bir danışma masası yokmuş…

Ana kapı, baba kapı… Yok öyle şey… Bab-ı âli deyin, olmadı; büyük kapı, küçük kapı… Karıştırmayın anayı babayı…

Duruşma saati yakın olanlar panik içindeymiş..! Nedenmiş efendim… Mahkemelere nasıl gidileceği tabelada yazmıyormuş… Yazsa n’olcak… Bu defa da yazının karakteri diyecekler.

A=Acaba… Burası mahkeme binası mı, diye şüphe etme,evet
B=Belki… Olabilir de, adalet her yerdedir.
C=Canım…Mahkeme salonu bu, cep sineması salonları değil ki,hemen bulasın
D=Düşün…Buraya kadar geldin, düşün. Düşün düşün… Bulursun

Asansör tabelası olmayınca laf oluyor da, cübbesiz avukat olunca oluyor mu?,

Koskoca binayı gezdim dolaştım, oh ne güzel… Değil de; aman öldüm bittim, yoruldum deyip, “Avukat Dinlenme Odası” aramak… Zora gelemez bu avukat milleti.

Asansörlerin hafızası siliniyormuş..! Ne var bunda?
Bireysel, toplumsal hafızalarımız silinmese bu memlekette… Yani.

Karşılarında duvar varmış da yön tabelası yokmuş! Daha neler, sağına sarımsak, soluna soğan takmamışlar… Ne olur, yönlerini de kendileri buluverseler?

Duruşmaya yarım saat kala adliyeye gelmiş de duruşma saatini kaçırmamış… Vay vay… Uçağa en az 45 dakika / 2 saat önceden falan git… Koskoca mahkemeye yarım saat kala gel! Ne diyeyim ki!

Binayı tanımayana cübbe verilirse, garibim cübbe ne yapsın… Giden gider, gitti gider. Cübbe mi dayanır bu avukatlara! Odayı bulursa iade edecekmiş… Laf…Yemezler (hadi güle güle kullanın).

Dakka bir … Bir de kantinci meselesi çıktı ortaya…

Yürüyen merdiven varmış da, yürümüyormuş..! Merdiven bilmez mi, ne zaman yürüyecek, ne zaman duracak… Avukat ya arkadaşlar… Akan sular dursun, yürüyen merdiven yürüsün…Hani nerdeyse duruşma salonuna ışınlansın…

Harç ödeyecek babayiğit varmış da, vezne bulunamamış… Hani harçlar yüksekti, çoktu bilmem ne… Harcı bulan, vezneyi de bulur arkadaş!

Sayın ve sevgili tanrıça Themis…
Sana da laf ediyorlar…
Yok kilo almışsın, yok ayakların büyükmüş… Aldırma lütfen… Bu arada neyi temsil ettiğini unuttuk ama olsun, iyi ki varsın yine de (ayaklar da yani…).

“Güler yüzlü ve yardımsever görevliler” … Etrafta mutlu insanlar… Geniş, ferah binalar..
Daha ne istiyorlar…

“Kalemlerin düzeni ve temizliği.. Özel büro-ofis havası”… Diyenler de var (reklam mı acaba?).

“Binanın ekonomik olmaması, çevreyle uyumsuzluğu, gereksiz yüksekliği, ışıksızlığı”… Daha neler… Gözü dışarda bu insanların… Girmişsin, girebilmişsin bir saraya, ha bir dur.

Sevgili İstanbul-Çağlayan-Avrupa yakası adalet sarayı- adliyesi,

“Tüm yargısal faaliyetlerin sanal âlemde yapılsın” dedim.… Olacağı buydu… Yaranamazsın bu avukat milletine!

“…temizliği, temizlik şirketinin durmaksızın çalışan elemanları, yardımsever güvenlik elemanları-hostesler” ( Bak bu da reklam olabilir, gerçekse, ziyaretine gelirim).

3-4 avukat asansörde kalmış… Ya nerde kalsalardı… Ya da kime ne nerde kaldıklarından!

Kürsü çok yukardaymış…! Bak bak… Daha neler… Elini uzat dokun… Önüne gelinecek kadar yakın, dokunulmayacak kadar uzak… Kürsü bu…

Sana AVM falan diyenler de var, sakın aldırma… (Duty free de olsa hani fena da olmazmış yani).

Yok ruhsatın var mıymış, İmar Kanunu’nu tanır mıymışsın… Bu avukat dilinden..Yani!

En alt katında cep telefonu çalışmıyormuş… Ne işiniz var orda… Binaya giriş beleş ya, orasını burasını didikle, altını üstüne getir.

İnsan kendine yön vermezse, tabelalar ne yapsın? Herkes seçtiği yolda yürüsün. Neye niyet, neye kısmet.

Sebilin işi ne Sarayda…? Suyunu iç, yemeğini ye öyle gel… Üstelik kantin varken!

Bak, doğru söyleyenler de var, arada bir “Şu avukatlar olmasa adalet ne güzel işlerdi tıkır tıkır” İşte… Budur. Avukatsın diye her gün Sarayda işin ne!

Avukatlar için turnike sistemi yapılmış ve işliyormuş. Beleş mi? Görürüz yakında!

Otoparkta yer kısıtlı, avukat ve vatandaş otoparkı birleştirilmiş miş… Vay vay… Vatandaş dedikleri potansiyel müvekkil… Farkında değiller… İşte yan yana… Gerisini getir.

"Kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette"ki özel güvenlik hizmetlerine de laf ettiler iyi mi… Pes, denir ancak… Devlet Saray diyor, Adalet diyor, Güvenlik diyor… Bir de dediklerine bak… Aldırma sen tanrıçam aldırma. Hiç mi Amerikan filmi izlemez bunlar?

“Vatandaş elinde bıçaklarla içeriye girmiş”miş de olay çıkmış da, bilmem ne… ( Sahi ya, hani x-ray cihazı, özel güvenlik falan…Yani ne bileyim!).

Şemsiyenin suç aleti saydığını bilmeyen avukatlar var tanrıçam...
Ellerinde şemsiye,geliyorlar sana, giriyorlar Saraya…

Sicil numarası yazıyorlarmış… Bir şikâyet konusu da bu… ne yazsınlar yani? Hem bilmiyorlar ki niye yazıyorlar… Yıl sonunda çekiliş var..! Büyük ikramiye…

Sevgili İstanbul-Çağlayan-Avrupa yakası adalet sarayı- adliyesi,
(İsminin son, kesin halini de bilmiyorum, kusura bakma)

Bu işleri Suat bey diye birisi var, o başlattı…
THS’ydi, paylaşımdı, maceraydı falan derken… İşin…
İşin çılkı çıktı… Allahtan Usul yasası devreye girdi de biraz kafaları karıştı.

“Alışırlar, alışırlar” diyen biliyordu ki demişti… Alışırlar!

Ha bir de unutmadan, bu böyle sürüp gitmez…
Önerim: Saraya giriş çıkışlar paralı olmalı! Kesin…
Hani gider avansıyla birlikte diyorum… Ne dersin sevgili tanrıçam.

Muhabbetle kapalı gözlerinden öpüyorum,
(İyi ki olan biteni görmüyorsun!).
"ibibikler öter ötmez ordayım".

Aşıklarından birisi