Mesajı Okuyun
Old 08-10-2007, 13:55   #3
erkanaga

 
Varsayılan

Soru Cevap / Devrim Sevimay -Milliyet


KİM: Türkiye'nin ikinci kez 11. Cumhurbaşkanı seçme skandalından kurtulabilmesi için 21 Ekim'de halkoylamasına sunulacak olan geçici 19. maddenin iptal edilmesi gerektiğini ve buna da muhalefetin öncülük edebileceğini ilk söyleyenlerden biri Hikmet Sami Türk oldu. Prof. Dr. Türk 72 yaşında. Trabzon-Of doğumlu. İ.Ü. Hukuk Fakültesi mezunu. Köln Üniversitesi'nde doktora yaptı. Akademik kariyerini Ankara Üniversitesi'nde sürdüren Türk, 20'nci dönemde DSP'den Trabzon Milletvekili seçildi. Eski Devlet, Milli Savunma ve Adalet Bakanı. Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca biliyor. Evli ve iki çocuk babası olan Türk, halen Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders veriyor.
NEDEN: 21 Ekim meselesi her açıdan o kadar tartışmalı bir hale geldi ki, sanırız "21 Ekim'de sandığa gidilsin mi, gidilmesin mi" diye yarın bir oylama yapılsa, çoğunluk "Hayır" der. Kimsenin gözünde referandum feri yok. Herkes tereddütlü. Öyleyse... Bir 367 lazım şimdi bize, bir Genel Kurul, bir topyekûn iptal kararı... Yoksa... Ankara Ankara olalı böyle bir referandum görmeyecek...
NE ZAMAN: 4 Ekim, Perşembe günü.
NEREDE: Türk ailesinin Dikmen Vadisi'ndeki evlerinde.

Halk sadece bir kez 'Hayır' dedi


Bugüne kadar dört halkoylaması yapıldı:
1 - 1961 Anayasası'nın oylanmasıyla ilgili. Katılım oranı yüzde 81. Evet diyenler yüzde 61.73.
3 - 1982 Anayasası'nın oylanmasıyla ilgili. Katılım oranı yüzde 91.27. Evet diyenler yüzde 91.37.
3 - 1987'de siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili halk oylaması. Katılım oranı yüzde 93.67. Evet diyenler yüzde 50.16.
4 - 1988'de "Yerel yönetim seçimleri öne çekilsin m?i" diye soruldu. Katılım oranı yüzde 88.82. Hayır diyenler yüzde 65.

11'inci cumhurbaşkanının akıbetini konuşmaktan Türkiye'nin akıbetini tartışmaya fırsat bulunamadı. 21 Ekim'de neye "Evet" ya da "Hayır" diyor olacağımızı hâlâ bilmiyoruz...
Tabii, oysaki asıl mesele bu.

Aslında "Cumhurbaşkanını siz seçmek ister misiniz", yanıtı içinde olan bir soru gibi... Çünkü bu soruya, en azından ilk bakışta, "Hayır" diyecek pek çıkmaz değil mi?
Zaten o yüzden de siyasi partilerin "21 Ekim'de hayır deyin" diye propaganda yapması çok zor. Çünkü hemen bu, halkın iradesine karşı çıkmak olarak algılanır.

Peki sizce işin aslı ne?
Bilimsel açıdan durum şu: Üç sistem vardır. Bunlardan başkanlık sisteminde yasamayı da, yürütmenin başı olan devlet başkanını da halk seçer. Ayrıca bir başbakan ya da cumhurbaşkanı yoktur. Örnek, ABD. Yarı başkanlık sisteminde ise hem başbakan hem de cumhurbaşkanı vardır. Ancak her ikisini de halk seçer ve cumhurbaşkanının yetkileri çok geniştir. Örnek, Fransa. Parlamenter sistemlerde ise krallık da (İngiltere) vardır, cumhuriyet de (Türkiye)... Cumhurbaşkanı (Ya da kral) devletin başıdır, tarafsızdır, milletin birliğini temsil eder ve cumhuriyet yönetimlerinde Meclis tarafından seçilir. Bu sistemde asıl güç ve sorumluluk başbakandadır, cumhurbaşkanı ise semboliktir.

Sembolik bir kişinin halk tarafından seçilmesi iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?
Birkaç açıdan sakıncaları var: Birincisi, cumhurbaşkanı adaylarının artık seçim kampanyası yapmaları gerekecek. Tabii kampanya sırasında da seçilmek için halka bir şeyler vaat edecekler. Yoksa kimse sadece özgeçmişini okuyup, "Beni seçin" demeyecektir. Oysa parlamenter sistemde cumhurbaşkanının vaat edeceği bir icraat alanı yoktur. Yetkileri son derece sınırlıdır. İkincisi, asıl ülkeyi yöneten bir hükümet vardır ve o hükümet de seçimlerde halka vaatlerde bulunmuştur. Dolayısıyla bu iki vaatler çatışırsa devletin tepesinde bir sürtüşme olur. Benzeşirse de cumhurbaşkanının tarafsızlık ve denge unsuru olma özelliği zarar görür. Üçüncüsü de, sembolik değeri olan cumhurbaşkanını halka seçtirmeye kalktığınızda, hele de bu kadar şiddetli tartışmaların olduğu bir ülkede kutuplaşmalar artar.

İyi de böyle bir sistemin dünyada başka hiç mi örneği yok mu?
Finlandiya ve Avusturya'da parlamenter sistem olmasına karşın cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Ancak oralarda da hem nüfus çok fazla değil, hem de siyasi tartışmalar bizdeki kadar sert yaşanmıyor.
Kaldı ki yetkileri son derece sınırlı bir kişiyi halka seçtirmenin çok manası da yok. Üstelik AKP için hazırlanan anayasa taslağında bu yetkiler daha da sınırlandırılıyor.

Diyelim ki 2012 ya da 2014'te bu karma sisteme geçildi. Eğer söylediğiniz sorunlar yaşanmaya başlanırsa tekrar eski sisteme dönme şansımız olur mu?
Bu çok zor olur, çünkü halka verdiğiniz yetkiyi geri istemesi zordur. Artık dönülmez bir yola girmiş olursunuz.

O zaman "Madem girdik bir yola, olmuşken ABD'deki gibi tam başkanlık sistemine geçelim" denirse?
Benim görüşüme göre Türkiye buna hazır değil. Çünkü başkanlık sisteminin başarıyla uygulandığı tek ülke ABD'dir.

Oysa başkanlık sistemini uygulayan 76 ülke var?
Sayı çok, fakat başarılı olan bir tek ABD. Örneğin Latin Amerika ülkelerinde başkanlık sistemi oturmadığı için sürekli darbeler oluyor.

Peki o zaman da "Başkanlık sistemi en iyi federal devletlerde uygulanıyor, biz de sorunu kökten çözelim ve ABD'deki gibi eyalet sistemine geçelim" denirse?
Osmanlı İmparatorluğu eyalet sistemiyle yönetilmiş ve sonunda imparatorluk bugün Türkiye Cumhuriyeti dediğimiz Misak-ı Milli sınırları dışındaki tüm eyaletlerini kaybetmiştir. Ben bir eyalet sisteminin Türkiye'de yeni parçalanmalara yol açabileceğinden endişe ederim. Kendi elimizle ülkemizin bütünlüğünü tehlikeye sokmanın anlamı yok. Yönetim bakımından ülkemiz il, ilçe, köylere bölünmüştür. Bence biz bunun mükemmelleştirilmesi için çalışmalıyız, o kadar.

Yani "Cumhurbaşkanını halk mı seçsin" sorusu, aslında Türkiye'yi sistemini tamamen değiştirecek ve bölünmelere dahi yol açabilecek bir sürece sokabilir mi diyorsunuz?
Olmayabilir de... Ama çok uygun değil, diyorum. Tabii ileride göreceğiz, bunlar bir tahmindir. Fakat 21 Ekim'de oy kullanacak vatandaşlarımızın bunların hepsini çok iyi düşünmesi gerekiyor. Halkımıza bunun getireceği sakıncalar çok iyi anlatılmalı. Oysa bunların üzerinde şimdiye kadar hiç durulmadı.

Aslında TÜSİAD olayın ta başında, 7 Mayıs'ta çıkıp "Parlamenter sistemde bu kadar köklü değişimler belirsizliğe yol açabilir. Cumhurbaşkanı seçim sistemi değişmesin" demişti.
Çok yerinde bir davranış, çünkü bunları hiç değilse sivil toplum örgütlerimizin anlatması gerekir. "Biz halk iradesine karşı değiliz. Nitekim Meclis'i de biz seçiyoruz. Cumhurbaşkanı zaten bizim verdiğimiz vekâletle seçiliyor. O yüzden şimdi sonu belirsiz bir sistem değişikliğine gerek yok" diyebilirler.

Bir haftada anlatılabilir mi bu sizce?
Çok zor. Aslında Sayın Sezer 120 günün 45'e indirilmesini bundan dolayı az gördü ve izin vermedi, ama işte 120 gün de hiçbir işe yaramadı. 120 gündür anlatılmayan şimdi bir haftada anlatılmaya çalışılacak. Ve muhalefetin işi gerçekten zor... Halka çıkıp nasıl, "Sizin yerinize biz seçmeye devam edelim" diyecek?.. Bu çok yanlış anlaşılır...

İyi de sormazlar mı AKP'ye; madem halkın oyuna bu kadar önem veriyordun, o zaman niçin yüzde 10 barajı indirmedin, diye?
Tabii, indirmeleri gerekirdi, ama yapmadılar. Aslında bu bir çelişki. Ama ben yine de çok büyük bir olasılıkla 21 Ekim'de "Evet" çıkacağını tahmin ediyorum. Halk kendisine verilecek yetkiyi reddetmez.

Peki bunun 21 Ekim'den önce iptal edilme olasılığı hiç yok mu?
İsterlerse yapabilirler tabii... Tek şart 367...

Şimdiye kadar hiç iptal edilmiş bir referandum kararı var mı?
Biz bir kez 2001'de yapmıştık. Anayasa'nın 32 madde ve başlangıcında değişiklik yaparken paketin içine milletvekillerinin özlük haklarını kapsayan 86'ncı maddeyi de koymuştuk. Ama Sayın Sezer o maddeyi paketten ayırdı ve halk oyuna gönderdi. Biz de bir buçuk ay içinde tüm partiler olarak toplanıp, böyle bir konunun halka gitmesinin çok sakıncalı olacağı düşünerek, yeni bir 86'ncı madde hazırladık ve halk oylaması kararı kendiliğinden ortadan kalktı. Bunun örneği var. Uzlaşma sağlandığı anda çok kısa, iki maddelik bir yasayla 5678 sayılı ve 31 Mayıs 2007 tarihli yasa tamamen iptal edilebilir.

19'uncu madde kalırsa Toptan 30 gün Köşk'e çıkacak

Bize bir tek tek sıralar mısınız, malum şu geçici 18 ve 19'uncu maddeler 21 Ekim paketinden çıkarılmazsa neler yaşayacağız?
1- 21 Ekim'de "Evet" oyu daha çok çıktığı anda 11. Cumhurbaşkanı seçiminin yenilenme süreci hemen başlar.
2- Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesinde 20 milletvekili yeterli olduğu için oylama sonuçlarının açıklanmasını izleyen 10 gün içinde CHP, MHP, DTP kendi adaylarını Meclis Başkanı'na, Meclis Başkanı da YSK'ya bildirir.
3- Dolayısıyla 11. Cumhurbaşkanı Gül de yeniden aday olabilmek için 9 Kasım'a kadar görevinden ayrılır. Yerine 30 gün süreyle Meclis Başkanı Toptan vekâlet eder.
4- Adaylar propaganda sürecine başlar ve ilk tur 9 Aralık'ta yapılır. Adaylardan birinin yüzde 50'yi aşan oy alması gerekiyor. Alamazsa ikinci tur 23 Aralık'ta yapılır. Yani Kurban Bayramı'nda...

Sizce referandum yapılsa Gül halk tarafından da seçilir mi?
Büyük bir olasılıkla, ama bunu kesin olarak söylemek çok zor, çünkü karşısına çıkacak adayları bilmiyoruz.

En doğrusunu Anayasa Mahkemesi yaptı

Sizce işlerin bu noktaya gelmesinde kimlerin sorumluluğu var?


· AKP: Ben kimseyi suçlamak istemem, ama AKP'nin iki hatası oldu. Birincisi başından beri uzlaşma aramadı. İkincisi de, bu anayasa değişikliği paketinin içine iki çözüm önerisi koydu. Bir tanesi "karar yeter sayısını 367'den 184'e çeken" madde. (Türk, toplantı yeter sayısında 367 aranmasına karşı) Bununla yetinmeliydi. Bu madde sayesinde sorunu sistemin içinde kalarak zaten çözüyordu. Ama yetinmeyip paketin içine bir de sistemi değiştirecek maddeler koydu. O yüzden de iş orada bitmedi, şimdi hâlâ uzuyor.
· SEZER: Sayın Sezer'in kanunu ilk geri gönderişindeki tüm gerekçelerine katılıyorum. Referandum kararı da çok doğruydu. Ancak ikinci kararını 15 gün bekletip açıklaması, AKP'nin 22 Temmuz'da her iki oylamayı birden yapalım önerisini kabul etmemesi, bunlar bence hataydı.

· ANAYASA MAHKEMESi: Burada bence CHP ve Sezer'in iptal başvurularını reddeden Anayasa Mahkemesi'nin yapacağı başka bir şey yoktu. Anayasa değişikliklerini iptal etmesi için çok sınırlı sayıda neden görülmüştür. Mahkemenin kararı doğru.

Gümrükte oy kullanılması sorun değil


Gümrüklerde oy kullanılmış olması sizce ne kadar büyük bir sorun?
Bence çok değil. Çünkü paketin asıl metni kalıyor, sadece geçici maddeler çıkarılıyor. Ayrıca 21 Ekim'de paketin tamamı oylansa bile Meclis'in sonradan da üzerinde değişlik yapma hakkı var.

Yani son söz her zaman zaten Meclis'in?
Yeter ki 367'yle değişsin ve cumhurbaşkanlığı seçim süreci başlamadan, yani 9 Kasım'dan önce yapılsın. Ama tabii ideali hemen yapılması... Kaldı ki son seçim rakamlarına göre gümrüklerde kullanılan oy sayısı 228 bin. Oysa Türkiye geneli 42 milyon 584. Bu sonucu etkileyecek bir rakam değil.

21 Ekim'de Gül'ün statüsü değişecektir

Geçici maddeler iptal edilse bile eğer referandumdan "Evet" çıkarsa şu soruya yanıt aramaya devam edeceğiz: Gül'ün cumhurbaşkanlığı 7 yıl mı, yoksa 5+5 yıl mı sürecek?
İki görüş var: Birincisine göre Gül'ün seçildiği zaman yürürlükte olan Anayasa cumhurbaşkanını bir defa ve 7 yıl için seçilmesini öngörüyor. Dolayısıyla Gül'ün görev süresi 7 yıldır. Benim görüşüme göre ise 21 Ekim'de cumhurbaşkanının statüsü yeniden belirleniyor. Özel hukukta olduğu gibi bir kazanılmış hak da söz konusu olmadığına göre o zaman Sayın Gül'ün de statüsünün değişmesi gerekiyor. Yani görev süresi 5 yıl olmalıdır.
5 yıl sonunda da yeniden seçilebilir. Buna Fransa örneğini göstererek itiraz edenler var. "Orada da görev süresi 5'e indirilmesine karşın Chirac 7 yıl görev yapmıştı" deniyor. Ama ben yine de bunun kazanılmış bir hak olduğunu düşünmüyorum.

Aynı şekilde yetkileri de sınırlandırılmış olacak o zaman?
Tabii çünkü bu bir kamu hukuku alanı, özel hukuk değil.

Sizce 5 yıl sonra bir 20 milletvekili Erdoğan'ı, bir başka 20 milletvekili de Gül'ü aday gösterir mi?
Hukuki olarak sorun olmaz, ama bence bunu parti içi disiplinle çözerler.