Mesajı Okuyun
Old 22-10-2010, 20:38   #3
Nur Deniz

 
Varsayılan

Dede

''Allah kimseye evlat acısı vermesin yavrum!'' dedi.
Beyaz sakalı yüzünü çevrelemişti. Çok da yaşlı olmamasına rağmen yüzündeki kırışıklıklar, durgun su gibi ak yüzü, yıllarca ne düşündü, nelere üzüldü sorusunu akla getiriyordu.

O sabahtan başladı anlatmaya...Son kırk yılın en soğuk sonbaharı diye duyurmuştu televizyonlar ve radyolar. Çetin kışa hazırlanmak gerekti.

''Evladım, eve yakın bir bahçem var, kaç yıldır kirazı olmayan bir kiraz ağacım var büyükçe. Yıllarca gölgesinde dinlendik, meyvesini yedik, acımıza yandık o ağacın altında. Kıştan korktuk bu sene nenenle. Kar yağmadan keseyim eve getireyim, bahar ola hayrola, üşümeyelim kışın diye düşünmüştüm. Sabah çayını içtik, elime bir küçük balta aldım. Bahçeye vardım. Haaa, bahçenin çevresine duvar yapmıştım. Duvarın üzerine çıktım, gücüm yetmedi o sabah dalından başlayayım keseyim dedim. Son baltayı vurmamla, dal beni yere serdi, sıkıştım kaldım. Yoldan geçen bir çocuk sizi çağırdı, neye uğradığımı anlamadım evladım. Kalça kemiğim kırıkmış, öyle dedi Doktor oğlum, geçer değil mi? bana bakma da bizim ahretlik yalnız kalır, dayanamaz diye korkarım.''

''Geçer dedeciğim, merak etme. Ağrın var mı?''

''En kötüsü yürek acısı be kızım. Oğlum yaşasaydı senin gibi bir torunum olurdu belki de.''

''Oğluna ne oldu dede?''

''Yıllar oldu, şehit oldu. Ne oldu ne bitti demediler. Ağlayamadım bile nenen üzülmesin diye, bir senede ağardı saçlarım daha kırk iki yaşındayken. Ağlasak;''Vatana bir evladı çok mu gördün?'' diyecekler...Üzülmesek;''Evlat kıymeti bilmedi!'' diyecekler, şaştık kaldık. İlk günkü gibi yangınımız içimizde.''

''Başka çocuğun yok mu?''

''Olaydı keşke, ahretlik hasta, zayıf dedik, olmadı bir daha...''

''Üzülme!''

''O gün bugündür, günlük yaşadık hayatı nenenle. Başka çocukları sevdik, sokağın çocukları geldi bayramlarda el öpmeye, geçtik gittik anlayacağın. Bir de şu kış geçeydi.''

''Geçer geçer...''

''Geçer geçmesine de, bir nefeslik ömrümüz. Yaşamak çok zor be evladım, yaşarken özlemek, özleyip de görememek, zor iş anlayacağın. Kızım, göğsüm ağrıdı...''

''Doktor Beey!''

''Bir ampul adrenalin, digoxin hemen..''

''Şok hazırla!''

''Entübasyon tüpünü tak!'' ''Ambuyu al!''

Son nefes, son kalp atımı...

Hastaneye yetişmedi...Dedenin cenazesi evine gidince;

''Eh Bey! Aşkolsun sana, ben ne yapacağım şimdi? Ağladığımda susturdun, ağlamadın. Benden önce gittin değil mi Ahmet'e? Öyle olsun bakalım, az kaldı yetişirim size...''

Üç gün sonra, aynı evden bir cenaze daha, sessizce...