Mesajı Okuyun
Old 07-12-2007, 18:32   #3
av.özlem önal

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.c_ergul
Sayın Önal yukarıdaki düşüncenize katılmıyorum. Burada zamanaşımının başlangıç tarihiVergi Usul Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlenmiştir:

‘Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar

Bu düzenleme ile tahakkuk zaman aşımı süresi beş yıl olarak kabul edilmiş olup, vergi alacağının doğduğu takvim yılı başlangıç olarak kabul edilip, beşinci yılın dolmasıyla vergi zamanaşımına uğramaktadır."

Kanun zamanaşımı sürelerini açıkça ve ne zaman başlayacağını düzenlemiştir. Zamanaşımı süresinin bundan başka sebeplerle başlatılabileceğini düşünmüyorum.

Dolaysıyla müteselsil borçlulardan biri örneğin zamanaşımı süresinin başlamasından 3 yıl sonra mevzubahis vergi borcunu kapatırsa diğer borçluya rücu etmesi için 2 yıllık bir zamanı kalır.

Konumuzla ilgili olmamakla bir birlikte zamanaşımı hususuna ışık tutabileceğini düşündüğüm yargıtay kararını ekliyorum. Saygılarımla

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

ÖZET : Yargıtay`ın 17.01.1972 gün ve 1970/2 Esas 1972/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, rücu davalarında, sigortacının tabi olduğu zamanaşımının, sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sigortacı, sigorta ettiren bakımından işlemeye başlayan zamanaşımı süresinden geriye kalan süre içinde rücu davasını açmak durumunda olup, sigortalısına yaptığı ödeme ile zamanaşımı kesilmez ve kendisi için yeni baştan işlemeye başlamaz.
.

Sayın Ergül;

Öncelikle emeklerinize teşekkür ediyorum. Benden mi sistemden mi kaynaklandığını anlayamadığım bir sebeple yanıtım ulaşmamış. Özür diliyor ve tekrar yanıtlıyorum.

Göndermiş olduğunuz Yargıtay kararı çok faydalı oldu ve yeni bir açılım yarattı.

Olayımızda Vergi Dairesi tarafından, 1997 yılında Anonim Şirket tüzel kişiliğine karşı vergi borcundan dolayı takip yapılıyor. Bu takibin sonuçsuz kalması üzerine 2003 yılında, şirketin münferit imza ile temsile yetkili iki yönetim kurulu üyesine ödeme emri tebliğ ediliyor. Bunlardan birisi ödeme emrini alınca Vergi Barışı Yasasından faydalanarak borcu taksitlendiriyor ve ilk taksidi aynı anda ödüyor. Bu kişi benim müvekkilim ve ödemenin ½’si için diğer temsilciye rücu etmek istiyor.

Bu noktada Vergi Dairesi açısından zamanaşımının geçmediği kanaatindeyim. Bu da sizce rücu davası açısından bizim lehimize bir durum oluşturmuyor mu, ne dersiniz ?

Saygılarımla