Mesajı Okuyun
Old 11-03-2023, 21:32   #5
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Mirasın hükmen reddi davasında bilinen tüm mirasçılar davalı olarak gösterilir. Alacaklının varlığı sonradan anlaşılırsa, mahkemenin onlara da husumet yöneltilmesi için imkan tanıması gerekir. Bu yasal zorunluluğun "kesin süre" verilerek kısıtlanmasının geçerli olmayacağını düşünüyorum.

14. HD., E. 2016/3884 K. 2017/284
Esas No.: 2016/3884
Karar No.: 2017/284
Karar tarihi: 16.01.2017


Davacı tarafından, davalı aleyhine 09/01/2015 gününde verilen dilekçe ile Mirasın Hükmen Reddi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04/11/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
- K A R A R-
Dava, mirasbırakan ...’ün mirasının hükmen reddine ilişkindir.
Mahkemece dava kabul edilmiştir.
Davalı vekili, kararı temyiz etmiştir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından; davanın mirasbırakanın ölüm tarihindeki terekesinin borca batık olması nedeniyle mirasın hükmen (kendiliğinden) reddedilmiş sayılmasına ( Türk Medeni Kanunu m. 605/2) ilişkin olup, davanın terekeden alacaklı olanlara karşı açılması gerekmektedir. Mirasın hükmen reddine ilişkin davalar, tereke alacaklılarına yöneltilmek suretiyle açılması gerekir. Dosya kapsamına yansıyan başka alacaklılar da olduğu halde tüm tereke alacaklılarına husumet yöneltilmeden eksik hasımla yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Öte yandan, mirasın hükmen reddi davasında terekenin borç miktarı belirlenirken terekeden dava veya icra takibi yoluyla tahsili istenen borcun göz önüne alınması gerekir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı çeklerden dolayı tereke aleyhine bir dava veya icra takibi bulunmadığından bu miktar, terekenin pasifi olarak kabul edilemez. Belirtilen ilkeler doğrultusunda terekenin aktif ve pasifi belirlenerek terekenin borca batık olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.