Mesajı Okuyun
Old 21-11-2016, 11:59   #6
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/4079
KARAR: 2015/3597

Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, ecrimisil isteminin reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ile ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, koşulları oluşmayan ecrimisil isteminin reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı İbrahim'in 2391 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 40/100 payından 25/100 payını uhdesinde bırakarak 15/100 payını 10.03.2005 tarihinde kızı olan davalıya satış suretiyle devrettiği, kalan payın halen muris adına kayıtlı olduğu, davacının temlik tarihinde murisin hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve dava konusu devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, murisin 4.5.2008 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak davacı oğlu İbrahim ile davalı kızı Nurten ve dava dışı kızı Gülsüm'ün kaldığı, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 10.10.2012 tarihli raporu ile muris İbrahim'in akit tarihi olan 10.03.2005 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; dosya arasına alınan sağlık raporlarına göre murisin son dönemlerinde alzheimer hastası olup bakımının davalı kızı Nurten tarafından yapıldığı, öte yandan murisin terekesinde dava konusu taşınmazdaki 25/100 payın olduğu görülmektedir.

Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.

Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın dava konusu 2391 ada 2 parsel sayılı taşınmazın temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapan kızı Nurten'e duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.