Sayın Sert,
Boşanma davalarında hepimizin bildiği üzere şiddetli geçimsizlik tercih edilen genel bir boşanma sebebidir. Zira, akıl hastalığı ya da aldatma vs. gibi tek bir sebebe dayandığınızda aksi yöndeki somut deliller karşı tarafı sizden güçlü bir duruma getirir.
Dolayısıyla şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açıp, bazı psikolojik etkenlerin de bu sonuca etkili olduğuna dair ifadelerle tamamlamanızın uygun olacağını düşünüyorum.
Eşya ve altın gibi maddi tazminat talepleri sayın meslektaşımızın belirttiği gibi boşanma davası ile birlikte talep edilebilir. Duruma göre dosya tefrik edilebileceği gibi boşanma davası ile birlikte de karar verilebilir.
Ancak, altınlar konusunu iyice araştırmanızı öneririm. Zira, aşağıdaki Yargıtay kararından anlaşılacağı üzere ispatı sanıldığı kadar kolay değildir.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/2-1102
K. 2000/1137
T. 20.9.2000
• ALTIN VE ZİYNET EŞYASI ( Kocada Kaldığı İddiasını İspat Yükü )
• BAĞIŞTAN RÜCU ( Ziynetin Kocada Kaldığı İddiasını İspat Yükü )
• İSPAT YÜKÜ ( Ziynet Eşyalarının Kocada Kaldığı İddiası )
• AYNEN İADE ( Bağıştan Rücu Nedeniyle Koca Tarafından Verilen Ziynet Eşyasının İadesi )
743/m.6
818/m.61
ÖZET : Bağıştan rücu nedeniyle davacı koca tarafından aynen iadesi istenen
altın ve ziynet eşyalarının hayatın olağan koşullarına göre kadının üzerinde olması ya da evde saklanmış bulunması gerektiğinden koca üzerinde kaldığının ispat yükü davalı kadına düşer.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.3.1998 gün ve 1996/954 E., 1998/545 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.6.1999 gün ve 1999/5985-7092 sayılı ilamı ile; ... 1 - Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kadının tüm, kocanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2 - Dinlenen
tanık beyanlarıyla kadının Almanya`dan dönerken üzerinde ziynet eşyaları bulunduğu belirlenmiştir. Kadının davasının reddi gerekirken kabulü bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; hüküm fıkrasının 2. bendinde gösterilen eşyaların 6. bentte yeniden gösterilmesi de doğru bulunmamıştır... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı ve karşı davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tarafların evli iken davalı kadına verilen
altın ve ziynet eşyalarının bağıştan rücu nedeniyle davalıdan alınması; karşılık dava davalı- karşı davacı kadına ait
altın ve ziynet eşyalarının davacı koca tarafından hile ile davalı kadının elinden alındığı iddiasıyla aynen iadesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme kocanın kadına hibe ettiği ziynet eşyalarının davalı kadından alınarak davacı kocaya verilmesine; davalı-karşı davacı kadının şahsi ziynetlerinin kocada kaldığının kabulü ile davacı-karşı davalı kocadan alınarak davalı-karşı davacı kadına verilmesine karar vermiştir.
Tarafların temyizi üzerine kadının tüm temyiz itirazları reddedilerek karar davacı koca yararına "kadının davasının reddi gerektiğine işaretle bozulmuş; yerel mahkeme kadına ait ziynet eşyalarının Almanya`dan dönerken üzerinde olduğu konusunda
tanık bulunmadığı; ziynet eşyalarının kocada kaldığı; kaldı ki, davalı kadının delil listesinde "diğer kanuni deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayandığı, yemin yöneltme hakkı hatırlatılmadan davanın reddi gerektiğine ilişkin bozmanın yerinde olmadığı gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Kanunda aksi görülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür ( MK 6. m ). Hemen belirtmek gerekir ki, gerek öğretide gerekse yargısal içtihatlarda "isbat yükünün hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşeceği" kabul edilmiştir.
Somut olayda davalı-karşı davacı kadın
altın ve ziynetlerinin kocasının Almanya`ya giderken "sen gümrükten geçiremezsin diye" elinden alındığını ve bunların kocasında kaldığını ileri sürmüş, davacı-karşı davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre, olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle, bunların davacı kocanın zilyetlik veya korunmasına terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan
altın ve ziynetlerin rahatlıkla saklanabilen taşınabilen götürülebilen nev`indendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları yanında götürmesi, gizlemesi tabiidir. Her ne kadar davalı-karşı davacı tanıkları kadına ait
altın ve ziynetleri kocanın gümrükten geçirerek Almanya`ya götürdüğünü bildirmişlerse de taraflar Almanya`da bir araya gelmişlerdir. Kadının evi terk ederken bunların zorla elinden alındığı ve götürmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında
altın ve ziynetlerin evde kaldığını isbat yükü kadına düşer. Nitekim
boşanma dosyasında davalı kadının cevap dilekçesinde
altın seti satarak Türkiye`ye döndüğü yolunda bir kabulü de bulunmaktadır.
Olayda kadın
altın ve ziynetlerin götürülmesine engel olunduğu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatını elde edemediğini ispat edememiştir.
Hal böyle olunca, davalı-karşı davacı kadına ait
altın ve ziynetlerin evde ve kocada kaldığı sonucuna kavuşmak mümkün değildir. Davalı-karşı davacı kadının delilleri
altın ve ziynetlerin Almanya`da kocada kaldığı veya elinden zorla alındığını isbata yeterli olmadığına göre yapılacak iş davalı-karşı davacı kadının kocasına ant yöneltme hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucu uyarınca uyuşmazlığı çözmekten ibarettir. Buna rağmen yukarıdaki yazılı ilkelerde hataya düşülerek davalı-karşılık davacı kadının davasının kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.9.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.